Bir Garib Hollanda Yolculugu

Fatima Yildiz

Cok güzel bir gündü. Hava sicak, günesli ve neseli bir gündü. Ama haci dede ve torunlari can sIkIntIsIndan patlayacak gibiydiler. Haci dedenin damadi, cok güzel bir teklif ortaya atti. "Hollanda´ya Gidelim" dedi. Ve karar verildi „Haftaya Hollanda“.

Hazirliklar tüm hiziyla gidiyor. Üstelik bu hazirliklarin üstüne, damat ve haci dedenin terzi kizi islerini ihmal etmediler. Damat bey isine bakarken haci kizi bir yandan elbise dikip cicek bakiyordu. Bütün torunlar (Almanyada kalanlar tabiki) cagrildi. Ve yolculuk gününden bir gün önce son alisverisler yapildi, arabalar yüklendi. "Sabah altida yola cikiyoruz..." dendi. Ve herkes yatagina yatti..

Bir kisi haric. Zehra, sirf bu yolculuk icin, odasini bile topladi.
Cumartesi, Saat 5.30. Damat bey bütün cocuklarini kaldirdi. "Haydi, gec kaliyoruz, cabuk". Sonunda cantalarini alip asaga indiler. Herkes heyecanli ve sevincli. Ama haci dedenin evinin kapisi acilir acilmaz bir problem. Haci dedenin bir isi cikmis. Neyse bekleriz, bir kac saatten ne cikar. Haci dede isine gitti, kalani bekledi.

2 Saat sonra damat bey önden gitti. Daha salatalik ve domates alinacakti. Bir bulusma yeri tesbit ettiler. Damat bey ve arabadaki sakinler tam Hollanda havasina alismislardi ki, bir problem daha cikti. Bu ama hakiki ve tam problemdi.

Haci dedenin arabasinin motoru arizalanmis ve yol kenarinda bekliyorlar. Hayirlisi. Geri döndüler. Herkes endiseli, ama Allah´in izniyle varacagiz. Haci dede ADAC‘yi cagirdi. Tabi Zehra merakli oldugu icin hemen sordu: "Baba dedemin altin karti varmi?" Haci dedenin altin karti yok. Bu demekki sadece arabasini cekecekler, ama yerine baska araba verilmeyecek. Olsun, biz bir araba buluruz.

Eve dönüldü ve cok güzel bir kahvalti yaptilar. Bu kahvaltiyi tabiki Zehra hazirlamisti. Araba da buldular. Yeniden yola ciktilar, bu sefer cok ümitliydiler. Arabanin üstüne HOLLANDA yazmislardi bi kere. Eski arabanin arizalandigi yere bir el sallayip gectiler. Simdi turist olmuslardi. Haci dede kendisini tam bir turist gibi hissetmeye basladi ve sapkasini takti. Bir futbol takimi ve antrenörü, haci nine, geldiydi hollandaya.

20 km böyle bir hos sekilde gittiler ve olacak is mi bu yahu. Haci dede parka girmek istiyor. Ne var acaba birsey mi oldu? Belki arabadakilerden birinin baska bir ihtiyaci vardir. Neyse hayirlisi. Allahin izniyle varacagiz. Damat bey indi.
- "Ne oldu baba? Bir problem mi var?"

-" Yok elim bilmeyerek sinyale degdi."dedi haci dede.

Yüzü gülüyordu. Gitmeye devam ettiler ve aradan bir dakika gecmisti ki, hay Allah bu sefer is ciddi.

Arabanin vitesi gecmiyor, kitlendi. Bir benzinlikciye girdiler. Haci dede hastalandi aynen arbalari gibi. Onu hemen yatirdilar. Herkes heyecanli. Panik, endise herkes birsey diyor. "Nasip degilmis demek." diyorlar. Zehra haric. Onun düsünceleri hep ayni. "Hayirlisi. Allah´in izniyle varcagiz. Variriz herhalde. Gideriz degil mi?"

Bu sefer ADAC´ye gerek yok. Geri dönüs kesin. Yavas yavas eve. Zehra hala ümitli. Damat bey önden gidiyor. Haci dede arkadan. Damat biraz gitti ve bekliyor. Haci dede nerede kaldi. Dama geri döndü. Haci dedenin arabasi hepden durdu. Zehra´nin ümitleri yine kivilcimlandi. "Ya babam altin kartiyla ADAC yi cagirirsa. Araba yollarlarsa Zafira ya da bir Lamborghini filan. O zaman gideriz. Hayirlisi. Tabi ki Zehra susmadi, hemen babasina: "Baba sen arasan ADAC´yi. Araba verirler belki." Nasil denizde yüzdüklerini bile canlandiriyordu gözünde. Arabadan indiler herkes oturdu. Damat bey hemen ADAC´yi aradi. Hollanda´nin otomobil kulübünden birini yollayacaklar. Zehranin hayalleri gercek olacak gibiydi.

Oturup beklerken haci dedenin yanindan uzun boylu bir sarisin gecmez mi. Eteginin yirtmaci biraz fazlaydi ama hacinin terzi kizi dikerdi onu. Haci dede basladi espriler yapmaya. Tam torunlarini araci olarak gönderecek oldu, Haci nene arabadan cikmazmi. Dayakdan zor kurtardik haci dedeyi. Vakit gecirmeye calisirken haci dede torunlariyla kart oynamaya basladi. Sonra damat bey ve yegenleri basladilar isim, sehire. Tam o sirada, daha ilk harfi yeni bitirmislerdiki, geldi adam. Hollandali adam. Belki bu bir kahraman. Denize kavusacagiz. Ama yok, nerde.

Adam megerse bir hain, katil, ümit katili, gavur degil mi. Adam bizi oyalarken bi de yemezmi dondurmasini, hele Zehranin en cok sevdigi cesitten, beyaz cikolatali. Simdi o adam degil, Zehra yemeliydi o dondurmayi, hem de deniz kenarinda. Neyse, hayirlisi. Allah´in izniyle varacagiz. Bekle, bekle derken 4 saat gecti. Bir degisiklik yok. Yine aradik ADAC´yi. Araba yok. Birsey yok. Cekecekler arabayi. Eve dönüyoruz. Zehranin icinden cesitli düsünceler geciyor. Madem biz denize gidemiyoruz, deniz buraya gelsin. Ben getiririm. Ve basladi, ikitane tuzlu su selalesi akiyor. Cok dalga gectiler, takmadi. Yeter boguluyoruz dediler, durmadi. ADAC´ci geldi. Arabayi cektiler. Hayirlisi buymus. Allah bugün gitmemizi istemedi.

Ama belki yarin...