Nürnberg´de Dört Ölüm..

Ömer Gencalioglu

Ölüm bizi yakinlarimizla yokladi. Ölümü hatirladik. Hic ölmeyecekmis gibi yasayan bizlere, hic ölmeyecek ve Allah’a hic hesap vermeyecek gibi yasayan bizlere bir anda „ Ölüm var ölüm“ diye haykiran bir kaza ile sarsildi Nürnberg sehri. Kuruldugu günden bu yana bir sehirici trafik kazasinda hic bu kadar genci bir arada yitirmeyen Nürnberg halki cok etkilendi bu kazadan. Dört genc 18 ve 19 yaslarinda daha hayatin basinda, daha henüz mesleklerini ögrenmeye calisan dört türk genci.

Aslinda bu izin dönemi memlekete gidemeyip buralarda kalanlarin gözleri ve kulaklari hep nedense yine de memlekette olur. Oralardan gelecek haberlere hep aciktir gözler ve kulaklar. Her yil yüzbinlerce gurbetci anavatanin yollarini tutarlar. Akraba ziyareti, memleket ziyareti icin yollara düsülür. Yollarda aslinda hertürlü tehlike kol gezmektedir. Heryil gurbetcilerin Anavatan yollari cile yollari olur. Ama herseye ragmen dogduklari veya akraba ve tanidiklarinin yasadiklari yerlere dogru akin akin giderler. Ben gurbetcilerin bu halini somon baliklarinin haline benzetiyorum. Hani somon baliklari da dogduklari yerlere akintinin tam tersine yüzerek varmaya calisirlar ve cogu yollarda telef olur ya, iste bizim gurbetcilerin izin yolculugu da, cilesi ve telef olusuyla ona benzemektedir.

Bu sefer haber cok yakinimizdan geldi:

2 Eylül 2004 saat 21.50, yer Maybachstr. Nürnberg. Bir Restorantta birseyler atistirip yola cikan, Restorantin önünde bir arkadaslarini daha görüp onu da arabaya alan ve bir dakika sonra o korkunc kazada hayatini kaybeden dört genc. Arabada dört kisiler. Birisine abisi telefon ediyor; acele gel isimiz var diyor. Cocuk arabadan iniyor. O, bu kazayi yasamiyor. Birisi de tevafuken orada rastladigi arkadasinin arabasina biniyor ve bir dakika sonra o korkunc kazada can veriyor. Dört genc de kazada hemen can veriyor. Sadece bir tanesi cevreden yetisenler tarafindan kurtarilmaya calisiliyor ve o iki dakika bu dünyada ölen arkadaslarindan daha fazla soluklaniyor.

Nürnberg kücük sehir. Sadece 26 bin Anadolu insani yasiyor burada. Ve insanlar birbirlerini söyle veya böyle taniyorlar. Bir anda kaza haberi dalga dalga Nürnberg ve civarina yayiliyor. Kaza yeri ana baba günü oluyor; kazanin oldugu yer günlerce ciceklerle ve ölen genclerin bakanlara gülümseyen resimleriyle doluyor.

Ölen genclerin bir tanesini ta cocuklugundan beri taniyorum. Bizim sokakta oynarlarken, okuldan gelirken devamli rastladigim bir genc. Ilkokula gittigi yillarda benim büyük oglumla okulda gecinemedigini duymustum. Kendisi iri yapiliydi. Okula gittim ve onu sinifinda buldum. Ögretmeninin müsadesiyle onunla konustum. „ Bak siz burada birbirinize sahip cikmalisiniz. Onu kendine rakip görme. Siz kardessiniz. Birbirinize sahip cikin tamam mi yegenim“ dedigimde o cekingen bakisiyla „tamam amca“ demisti. Ve birdaha da aralarinda kavgali bir olay gerceklesmedi. Daha sonra hep bizim cocuklara sahip ciktigini duydum ve sevindim. SERKAN dün vardi bugün yok. Bizim sokak bundan sonra artik onsuz.

"INNA LILLAHI VE INNA ILEYHIRACIUN"

Bir tanesinin gecen sene camide düzenlenen Kuran-i Kerim okuma yarismasina katildigini duydum. Babasini Allah icin cok severim. Nürnberg’in müslüman cemaatler icersinde gönüllü hizmet erlerinden bir tanesi. Annesi Mümine bir kadin. Evlatlarinin üzerine titreyen, onlarin Islam’a göre yetismesi icin cirpinan bir anne. O gün ogullari eve erken geliyor ve dinlenmek icin uzaniyor ve uyuyor. Babasi biryere birsey göndermek icin onu cagirdiginda annesi o uyuyor diyor. Babasi götürülecek paketi kendisi alip disariya cikiyor. Birkac dakika sonra saat 20.30 civari arkadasi telefon edip onu evinden aliyor ve o ölüm arabasina o da biniyor.

Saatler ilerledikce anne tedirgin, baba ise „arkadasinda ise endiselenmeye gerek yok“ diyerek uyuyor. Ama annenin gözüne uyku girmiyor. Oglunun cep telefonunu bir kac sefer caldiriyor fakat acan olmuyor. Anne daha da fazla tedirgin. Baba da bu ara uyaniyor ve disariya bakip oglunun yolunu gözlüyor.

Saat gece 00.50 civari bir polis arabasi evin önünde duruyor ve baba acaba kime geldiler derken kendi zillerinin calindigini duyunca bir anda irkiliyor. Iki polis ve bir psikiyatrise kapiyi acan babadan önce anne polislere „ÖMER öldü mü?“ diye soruyor ve onlarda „evet oglunuz Ömer öldü“ diyorlar. Anne sanki duyacagi haberi önceden sezmis gibi öyle bir soru soruyor. Taziyeye gittigimizde babasi, „biz elhamdülillah müslümaniz. Allah’tan geldik ve ancak O’na dönücüleriz. Ölüme, Ahirete inanan insanlariz. Ama bu olay ile Ölüme hazir olmadigimizi anladim. Vallahi biz ölüme hazir degiliz. Aslinda hepimiz ölecegimizi biliyoruz. Ama demek ki cok büyük bir gafletin icersinde imisiz. Onun ölümü ile gaflet icersinde oldugumuzu anladim“ diyor.

Oglunu daha henüz oniki saat kadar önce kaybeden acili Osman agabey gelenlere Kuzey Osetyadaki rehine olayini soruyor. Cuma namazindan gelen birisi, daha yeni haberlerde baskinin kanli bir sekilde bitirildigini ve yüzlerce cocugun öldürüldügünü söylüyor. Oglu icin gelenlere teselli veren ve metanetini kaybetmeyen acili Osman amca bu habere gözlerinden yas akitarak cevap veriyor. Ve cocuklari rehin alanlara da onlari öldürenlere de hep birlikte bu cenaze evinde, ölümü taptaze yasayan bu cenaze evinde lanetler okuyoruz..

Bütün dünyanin cocuklari, ister müslüman ailelerin cocuklari olsun, isterse müslüman olmayan ailelerin cocuklari olsun, hepsi masumdurlar. Masum kiz cocuklarini diri diri topraga gömen, Islamdan evvelki cahiliye zihniyeti ne ise , bugün de masum cocuklari rehin alan, onlarin ölmesine vesile olan ve onlari öldürenler de ayni zihniyettedirler.

Yarabbi! sen ölenlerimize ve bizlere magfiret et. Bizleri ölümden gafil kilma. Bizleri Islam ile yasat ve Islam ile huzuruna gelmeyi nasip et. Yarabbi sen bütün dünyanin mazlumlarina yardim et. Zalimlere, kötülere firsat verme. (Amin)