|
1 Ey Müslüman! Gülmekten
Olsun Utan!... |
2 Kadin ve Toplum
(1) |
3
Çocuk Egitim ve Ögretimi |
|
Ey Müslüman Gülmekten
Olsun Utan!... |
Hatice Topatan |
Insanlik
21. yüzyila adim atmaya hazirlanirken, sIk sIk insan
haklari adi altinda mitingler, konferanslar düzenlenirken
Avrupa´nin göbeginde, bütün cagdas dünyanin gözleri
önünde katledilen bir halk...
BM´nin
önce "baris saglayacagiz" diye göstermelik
ordu gönderip, is ciddiye binince cekilip, kaderiyle
basbasa birakilan Goracde halki...
Bu
gün balinalarin, kelaynaklarin, yarasalarin dahi
haklarini savunup, milyonlari harcayan cagdas insan, günlerdir
yapilan vahsetin bir kismi TV´de ve gazetelerde sik
sik izlenmesine ragmen, Goracde halkini görmemezlikten
geliyor. Yahudiyi muhafaza icin Körfeze asker döken
Amerika, sirplara sadece bir iki raket atimiyla gösteris
yapip cekiliyor. Tipki kartondan bir "arslan"
gibi, önce kükreyip "parcalarim" diyor,
sonra kendisi parcalanmaktan korkup, kaciyor.
Küfür
imanin zit anlamidir, hep te böyle kalacaktir. isin
garip yani müslümanlarin "kafirin müslümandan
yana cikacagi" zannina kapilmalaridir. Bu güne
kadar "Amerika Bosna´ya sahip cikiyor" düsüncesiyle
kili kipirdamayan müslüman ülkeler, simdi neyi
bekliyorlar acaba?
Bosna´li
gözler önünde katledilirken, cocuklarimiz öldürülüp,
analarimizin irzlarina gecilirken, müslümanin gözü
kör, kulagi sagir mi oldu acaba? Ama hic unutmayalim
ki, görmeyen gözümüzün ve isitmeyen kulagimizin
aleyhimizde sahidlik edecekleri günde gelecek. Ey müslüman!
iste o gün Allah´a arzedecek bir özür bulamadim
ben, ama sen belki bulmussundur. Allah´in huzurunda
gecerli sayilacak bir özrün vardir belki senin.
Sayet
Goracde düserse, Goracde´li sadece canini ve
vatanini kaybedecek ama düsmanla mücadele eden ve bu
yolda sehid olanlar ahiretini kazanacak. Fakat Goracde
düserse seninle benim kaybettiklerimiz ve
kazandiklarimiz neler olacak acaba Müslüman?
Irzimizdir
cignenen, evladimizdir dogranan,
Hey!
sIkIlmaz, aglamazsan bari biraz gülmekten utan.

|
Kadin ve Toplum
(1) |
Zafer Öz |
insanlik
bütününün iki ayri unsurunu teskil eden erkek ve
kadinin ictimai hayattaki karsilikli münasebetlerinin
tanzimi ve özellikle de kadinin toplumdaki yeri ve görevi
hususunda medeniyetin baslangicindan beri cok degisik
görüsler ortaya atilmistir. Temelde yaratilis
fitratina muhal olan bu görüsler halen bu gün bile
kadini layik oldugu konuma oturtamamis tarih boyunca
bu hususta ifrat ve tefritten kurtulamamistir. Annelik
vasfiyla insan varligina sebep olan kadin bir zamanlar
esya gibi alinip satilan ve insan olup olmadigi üzerine
fikir yürütülen bir konuma itilirken diger taraftan
da ayni kadin adeta ilahlastirilmis, disilik sifatiyla
erkekler üzerine hakimiyet saglayarak toplumda
ululanmistir.
Hic
süphesiz ki, vahye sirt ceviren toplumlar kadin
meselesinde oldugu gibi her konuda ifrat ve tefritten
kurtulamayacak, son tahlilde karanliga
saplanacaklardir. Zira onlar kendilerine, insanligi,
zifiri karanliga götüren seytani rehber edinmisler,
mutedil ve fitrat yolu olan sirati müstakim´den yüz
cevirmislerdir. Dolayisiyla problem kadinin disi bir
yaratik oldugunda degil onu yanlis degerlendiren
inancsizlikta gizlidir.
Bu
yazimda önce kadinin bati ve islam toplumundaki süreci
ve bulundugu nihai noktayi ayri ayri tesbit etmek,
yanisira da islam´in kadina cizdigi hareket ve yetki
sahasinin profilini ortaya koyarak bir mukayese yapmak
istiyorum.
Bati
toplumunda kadin (cahiliye):
Feodal
Avrupa toplumunda kadin daha cok kisiligine ve fitri
ihtiyaclarina yönelik zulüm ve ihmalkarliga maruz
birakilmis, Fransiz devrimine kadar süren bu klasik
ve primitiv (ilkel) siniflandirma mezkur sanayi
devrimi ile yerini esitlik, ekonomik bagimsizlik adi
altinda uygar medeni sömürü sekline birakmistir.
Hepimizin
bildigi gibi feodal toplumda kadin cok degisik
boyutlarda konumlandirilmis, bazen kötülüklerin müsebbibi
kabul edilirken bazen de erkeklerin cinsel arzularini
gideren bir arac olarak degerlendirilmis, diger
taraftan da zina etmemeleri icin kendilerine kilitli
elbise giydirilmis, buna ragmen toplumun ortak
kullanimina acik bir umum mali olarak
degerlendirilmislerdir. Yine Arap cahiliyesinde diri
diri gömülen kizlar, mirastan mahrum birakilan ve
ruhu varmidir, yokmudur diye filozoflara tartisma
konusu olan kadinlar konusunda ilk aklimiza
gelenlerdir.
Kadinin
toplumda bu sekilde kullanilmasindan rahatsiz olan
kilise, sözde bu problemi cözmeye kalkmis, topluma
yaydigi "Hicbir kadinla veya erkekle iliski
kurmayan, hatta hic evlenmeyen, tesadüfen evlenilmis
ise de hic bosanmayan insanlar en ahlakli en saygi
deger insanlardir" propogandasi ile toplumu
bakire kalmaya yönlendirmis, bu sekilde kadinerkek
iliskilerini ortadan kaldirmayi hedeflemistir. Kisa
bir zaman sonra ahlaksizlik damgasi yemek istemeyen
fakat fitri ihtiyaclarina da karsi duramayan insanlar
gizli yerlerde iliski kurmanin yollarini aramis,
bosanamayan esler birbirlerini aldatmaya baslamis,
toplum degisik bir ahlaksizlik noktasina sürüklenmistir.
Fransiz
devrimi ile son bulan feodal sistem yerini yeni
palazlanan modern ideolojiye birakiyor (kapitalizm,
demokrasi ve sosyalizm), kadina da yeni roller
biciliyordu. Makina döneminin baslamasi toplumun süratli
bir sekilde sehirlesmesine yol acmisti. Bu arada cikan
I.Dünya savasinda milyonlarca Avrupa´li erkek ölmüs,
bir o kadari da calisamayacak sekilde sakatlanmisti.
Kapitalist mantik bu noktayi cok iyi degerlendirerek
erkekten cok daha ucuza mal olan kadinlarin esitlik ve
ekonomik bagimsizlik adi altinda fabrikalarina
doldurdu. Artik bati kadini icin yeni dönem baslamis,
özgecmisine oranla kendisine taninan bu haklarin
saskinligi ile tam güc calismaya baslamis, hatta
esitlik adi altinda erkeklerin aldigi ücretin
yarisini dahi alamadigini fark etmesi yillarini
almistir. Modern Avrupa toplumu kadina asagida
zikredecegim dört ana slogan ile cicek sunmus, klasik
feodal toplumun batakligindan cikartip, modern
cahiliyenin batakliginda yeni bir maceraya sürüklemistir.
Her ne kadar bireysel olarak batili kadinin disa dogru
mutlu ve seviyeli bir görünümü varsa da, sistem
tarafindan kendisine sunulan esitlik, ekonomik
bagimsizlik, moda, serbest cinsel hayat sloganlari ile
günden güne toplumsal olarak cikmaza girmektedirler.
Modern
cahiliye toplumunun cöküsüne sebep olan bu dört
temel prensibi sira ile tahlil edip batili kadinin en
son ulastigi noktayi ve cagdas sömürüyü ortaya
koymak istiyorum.
(DEVAM
EDECEK)
|
Çocuk Egitim ve
Ögretimi |
Abdurrahman Kemal |
Bu
gün bir cogumuzun önemsemedigi, bir kismimizin önemsemesine
ragmen, neyi, nasil yapacagini ve nereden baslamasi
gerektigini bilmedigi icin, isi oluruna biraktigi,
maalesef cok azimizin isin vehametini görebildigi bir
konu olan, insanoglunun hayatinin her safhasini icine
alan, hatta ahiret dedigimiz ebedi alemde bile bize ya
cenneti, ya da Allah korusun cehennemi kazandiracak
olan cocuklarimizin egitimi ve ögeretimi ile ilgili
aileye düsen görev ve sorumluluklardan bahsetmeye
calisacagim bu kösede sizlere.
Önce
egitim ne demek, kisaca ona deginmek istiyorum.
Egitim:
Yetiskin neslin, bir plan ve gayeye göre o konularda
bilmeyenlere ve yetismekte olan insanlara, gelismesini
saglamak icin yapilan calismalarin tümünün adidir.
Egitim
ve Ögretim, cogunlukla birlikte kullanilan bu iki
kavramin birbiriyle yakin iliskisi vardir.
Egitim
daha genel bir mana ifade eder.
insandaki
bütün kabiliyetlerin, duygu, zeka, irade, vicdan ve
beden gibi bütün olgularin gelistirilmesi icin
yapilan calismalarin tamamidir diyebiliriz.
Ögretim:
Bu ise daha özel bir mana ifade eder. Yalniz zihni
kabiliyetlerin gelistirilmesi icin yapilan
faaliyetlerdir.
Kisaca
zihin egitimine ögretim diyebiliriz.
Ögretim,
egitimin pek cok konusundan birine yönelmis demektir.
Örnegin; din ögretimi, fizik ögretimi gibi...
Egitim
icin, ruh ve beden kabiliyetlerinin birlikte uyum
icinde faaliyet göstermesi esastir.
Ögretim
icin ise, yalniz zihni faaliyet, yani bilebilmek
yeterli olur diyebiliriz.
Bilgi,
davranislarimiza, yani egitim dedigimiz kullanilmaya dönüsmesi
ile bir deger ifade eder. Onun icin de egitim ve ögretim
kavramlarini genellikle bir kullaniriz.
Davranislara
yansimayan bilgi, bilgi olarak kabul edilmemistir.
islam bunu en veciz, en kisa fakat en anlamli bir
sekilde özetlemistir. "ilmiyle amil" olmak
tabirini kullanir islam. Bildigini yasamak,
bildiklerini yasantisinda göstermek, bilgisini
hayatina hakim kilmak.
Egitim
ve ögretime dair bu yazimiz bu köseden seri olarak
devam edecektir.
|
|
|
|