1 Seyh Ahmed Yasin ile Zindan'da Röportaj "Yüz Yil'da Hapiste Yatsam  Pazarlik Yok"  

2 Tacikistan'da Sehidlerden Bir Sehidimiz

3 1994: Almanya'da Bir Secim Yili ve Biz

4 Santa Fu Günlügü

 

 

Seyh Ahmed Yasin ile Zindan'da Röportaj "Yüz Yil'da Hapiste Yatsam  Pazarlik Yok"  

Tercüme:Hüseyin Sevme

Filistinli mücahidlerin seyhi Ahmed Yasin 1989 yilinda kacirilarak öldürülen Ilan Sa´dun isimli yahudi askerinin cesedinin teslim edilmesi halinde saliverilecegi pazarligini kabul etmedi. Bu öneri karsisinda Seyh Ahmed Yasin: "Yüz sene daha hapishanede kalirim, ama yine de bu sekilde bir pazarliga yanasmam" karsiligini verdi.

Bu vesile ile seyhin avukati olan Ömer Beres´in kendisini cezaevinde ziyareti sirasinda yaptiklari söyleside su konusmalar gecmistir:

Su günlerde sihhi durumunuz nasil?

Kulagimda iltihaplanma var. KasIklarim agriyor. Basur hastaligim sürüyor. Ayaklarimdan da rahatsizim. Ilaveten her yanimin felcli oldugunu da biliyorsunuz.

Filistin polisi ile Islamcilar arasindaki iliskiler ve her iki tarafin aciklamalarini nasil buluyorsunuz? Özellikle Nasr Yusuf´un Refah sehrindeki bir yahudi subayinin öldürülmesinin ardindan söyledikleri ve Hamas´in bu konudaki bildirisi hakkinda ne söylersiniz?

Herseyden önce genis acili ve net bir görüs alanimizin olmasi gerekir diye düsünüyorum. Cünkü Israil ile FKÖ´nün vardigi uzlasmaya göre polisin, bölgenin güvenliginde onlara karsi gelenlerin de yakin takibe alinmasinda önemli rolü oynamasi bekleniyor. Bu yüzden bizlerin de eylemini gerceklestirdigimiz her isin sorumlulugunu üzerimizde tasimaliyiz. Cünkü bu tür olaganüstü durumlarda catismadan kacamayacagimiz ortadadir.

Peki, Ürdün ile su günlerde Israil arasinda süregelen uzlasma görüsmelerini ve Wasington zirvesini nasil degerlendiriyorsunuz?

Sunu söylemek gerekirse Ürdün ile Israil arasindaki kismi anlayis birliginin 1967 yilindan beri oldugunu biliyoruz. Burada özellikle bu iliskiyi "acik köprü" seklinde nitelendirmek yerinde olur. Bu arada öteden beri Ürdün ile Israil´in güvenlik isbirliginin de sürdügünü biliyoruz. Ayrica Ürdün ile Israil arasinda cok büyük denilebilecek bir sorun da bulunmuyor. Bu iliskinin bu gün aciga cikarilmasi yalnizca halkin direnis ve hassasiyetinden korktuklari sonucunu doguruyor. Ancak FKÖ´nün son yaptigi uzlasma ile (GazzeEriha anlasmasindan sonra) Ürdün´ün isi de kolaylasiverdi. Acikca bulusmalar gerceklesti. Bizim acimizdan bu gelismeler sürpriz degildi. Cünkü biz bu bulusmalarin cok uzun yillardir gizli yürütüldügünü biliyorduk.

Bu sartlar altinda yasayan isgal altindaki Filistin halkina, Filistindeki yöneticilere ve genel olarak Islami harekete tavsiyeleriniz nelerdir?

Filistin yöneticilerine tavsiyem; Arap ülkelerinde cari olan yönetimlere benzeyerek isgal altindaki Filistin halkina zulümde bulunmamalaridir. Böylelikle üzerinden gectikleri köprüyü de yikmamis olurlar. Insan onurunu, Filistin halkinin özgürlügünü dilerim ki nefislerinden ve makam koltuklarindan daha yukarida tutarlar.

Filistin halkina olan nasihatima gelince; Kendi hukuklarini korusunlar. Özellikle de Filistin vataninin hakkini muhafaza etsinler. Kesinlikle Filistin özgürlügünü, kutsalligini Amerika´dan gelen bir avuc paraya degismesinler.

Birkac gün önce Dr. Zehhar´in Gazze´de söyledigine göre Hamas´in Kudüs mevzuunda tüm taraflarla iliskilere girebilecegi ifade edildi. Sayet hedef Kudüs sehrinin Arapligini ve Islamligini korumak neticesini doguracak ve yahudilestirme planlarina karsi uyanik olmayi gerekli kilan bir program olursa. Bu programa katiliminiz ne sekilde ve nasil olacak?

Filistin´in herbir karisinin özgürlügü icin calisanlarla yardimlasabilecegimizi, özellikle de Islam´in ve Kudüs´ün kutsalligina önem verenlerle ortak hareket edecegimizi her zaman vurguluyoruz.

Bu baglamda gelisen duruma göre siyasi bir parti olusturup secimlere katilmak gibi bir calisma konusundaki görüsünüz nedir?

Herseyden önce degisimler önünde kati bir sekilde durmamiz gerektigini söylemeliyim. Bu konuda isin olumlu ve olumsuz yönleri gözden gecirilmeli ve bu calismanin sonucunda uygun bir karara varilmali.

Tacikistan'da Sehidlerden Bir Sehidimiz

Yorum

Türkiye´nin güzide müslüman genclerinden olan Fuat Caglar Tacikistan´da sehid oldu. Rus yanlisi komünist rejime karsi savasan Tacikli müslüman kardeslerimizin yaninda sadece Allah rizasi icin yaptigi cihadda bir catisma sonucu sehid düsen yüzakimiz Fuat Caglar Tacikistan cephesinin ilk Türkiyeli sehidi oldu.

1968 yilinda Tokat´ta dogan Fuat Caglar Marmara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi ögrencisi idi. Henüz dört aylik evli olan sehid kardesimiz hanimini Allah´a emanet ederek yaklasik bir ay önce Tacikistan´a cihad etmek üzere gitmisti.

1994: Almanya'da Bir Seçim Yili ve Biz

Ebu Bekir Yetkin

Iki vatan, iki kültür derken iki secim arasinda bir topluluk olma realitesi iyice bizi cenderesine almis bulunuyor artik bu gün. Gerci kendi icerisindeki acilimlari veya ic tasarruflari nazari itabara almazsak, dünya iki mega/makro secimin esigine gelmis/getirilmis dayanmis durumda. Bir kanadi demokrasi, öbürünü de Islam ekseninde yogunlastirarak, insanligi ikisinden birisini secmelisin aldatmacasi ve hatta yalniz demokrasiyi(?) secebilirsin dayatmacasi kiskacina alan insan seytanlar, müslümanlara bölünmüslüklerinin faturasini cok ama cok pahaliya cikartma planlarinin son asamasina dogru hizla mesafe katetmektedirler. Tabi bu arada seytanlara tas cikartacak azgin nefislerinin pesine düsmüs bir topluluktan baska her bakimdan zavalli duruma düsecek olan kim olabilir? Bu sorunun cevabini kendi sorumlulugumuzu elbette unutmadan ve hafif görmeden müslümanlarin önüne gecen ve bittabi onlarin ufkunu genisleterek icerisinde bulunduklari cikmaz ve acmazlardan onlari kurtarma mecburiyetinde ve pozisyonunda olan aydin, siyasi, alim ve düsünürlerden bekleme hakkimizi ifade etmek durumundayiz. Islam alimleri bu konudaki dünya ve ahiret sorumlulugunu ehli hal vel´akd´e ve yönetici olma özelliklerini bünyesinde tasiyan zevata yüklemekte ve Allah´a ilk etapta onlarin hesap vereceklerini yazmaktadirlar. (bkz. Imam Maverdi: ElAhkam asSultaniyye, S. 6 (Akd alimame).

Bati bürokrasi ve yönetim kadrolarinin kendi halk ve cikarlari namina bunu basariyla yürüttüklerine sahid oluyoruz. 1994 yili secimler acisindan gercekten oldukca yogun bir yil olma özelligine sahip Almanya icin. Hatta bu özelligin bir ucu Avrupa Birligi üyesi ülkelerine kadar uzaniyor. Bu yil bazi eyaletlerdeki yerel veya eyalet parlamentosu secimlerinin yaninda, Avrupa Parlamentosu ve Almanya Federal Parlamentosu secimlerini gördük. Ve 27.11.1994´te de Yabancilar Meclisi Secimleri icra edilecek. Bu secimlerin istisnasi olacaktir. Tüm Almanya bünyesinde ve ayni günde yapilmasi kararlastirilmis bulunuyor. Bütün bu intihabat icerisinde bizi en cok ve en yakindan ilgilendireni süphesiz sonuncusudur simdilik. Ama ondan önce gerceklestirilmis olan secimleri kisaca irdelemekte genel ve sosyal yarar vardir.

Bunlardan özellikle Avrupa Parlamentosu secimleri genel olarak beni en cok düsündüreni olmustur. Kanaatimce beni ve tüm Islam Alemini düsündüren veya düsünmeye sevk etmesi gereken amillerin basinda süphesiz Avrupa Birligine adim adim yaklasmanin müsahhas tesebbüsleri ve gayretleri ve bu arada siyasi prosedürün en etkileyicisi olan halk desteginin secimler olgusuyla tezahürüdür. Biz müslümanlar olarak henüz Islam Birligi deyince dar bir düsünenler sinifini görmezden geldigimiz takdirde cok az sey tasavvur edebilirken, basta Almanya´nin Kohl´ü ve Fransa´nin Mitterand´i sIk sIk gerceklestirdikleri ziyaret ve hitabet faaliyetleriyle halklarini, kendi özel irki ve kültürel farkliliklarini terketmeden, büyük ve zenginlestirilmis genel bir kültür mozayigi icerisinde entegre olmaya ve Avrupa vatandasligina özendirmekte etkin olmaya calismaktadirlar. Belki buna bir noktada mecburdurlar. Cünkü artik bati dünyasinda bir sosyolojik, kültürel ve siyasi dünya degeri olarak uygulanmakta olan demokrasi insanlari itminana erdirmekten mahrum duruma gelmistir ve insanlarin önüne belki yeni birtakim ideallerin konmasi gerekmektedir. Ama materyalizmin ve de ateizmin karsisina cikacak dinamizm ve kapasite yalniz essiz Islam´dadir ve bati bunu gayet iyi bilmektedir. Ama bu subjektif tesbitimizi bir tarafa birakarak degerlendirmemizi sürdürdügümüzde, bu yeni idealin adi genis anlamda "Avrupa Vatandasligi" olarak özetlenebilir. Bu konu etrafinda daha cok sey söylenebilir. Ama bunu okuyucuya birakmak ve ancak herkesin bu konu etrafinda düsünmesinin bir fayda getirecegi kanaatinin vurgulanmasi gerekmektedir. Ayrica Islam Alemi vatandasi olan eli kalem tutan, agzi laf yapan tüm aydin ve düsünürlerimizin bulunduklari cografyalarda bu konuyu yazili ve sözlü dile getirerek müslüman halklarimizi yönetme iddiasindaki menfaatperestleri ve zulme seyirci kalmak suretiyle zalim durumuna düsen insanlarimizi uyarmalidirlar.

Avrupa Parlamentosu secimlerinde ancak AB (Avrupa Birligi) üyesi ülkeleri vatandaslarinin oy kullanma veya secilme hakki oldugu icin, bati pasaportuna haiz olmayanlarimizda teorik olmanin disinda pek baska bir ilgi uyandirmadi bizlerde bu secimler. Pratikte de ancak ceseden Islam Dünyasi kökenli bir kisinin ABParlamentosuna girmis olmasi haric. Halbuki dünyanin esasta Allah´in mülkü olduguna inanan insanlar olarak bu etkinlik te bizi cok yakindan ilgilendirmeliydi kanaatindeyim.

Almanya´da icra olunan yerel ve genel secimlere gelince; bu konu özellikle burada yasayan bizleri daha bir yakindan ilgilendirmektedir. Gerek yerel ve gerek parlamento yönetiminin kararlari bizi dogrudan etkilemektedir nitekim. Ama yine bu secimler de ilk elden Alman pasaportuna malik aktif ve pasif secme hakkina haiz olanlar icin biraz daha etkileyici olmaktadir. Ve bu kesim umum yabancilar arasinda henüz fazla büyük olmayan bir kesittir. Yine de son Federal Meclis icin yapilan secimlerde 40 bin Türk oy kullanmistir. Bunlara müslüman Alman din kardeslerimizi ilave ettigimiz zaman bile henüz cok büyük tesir gücümüzün olmadigi hakikati ortadan kalkmamaktadir. Ama harekete gecildigi takdirde, gelecek icin bir cikis noktasi olabilir.

Fakat kemmiyyeti bir tarafa birakarak irdelememizi sürdürdügümüz durumda da, yine bizi üzen ve düsündüren bir realite cikiyor karsimiza. Maalesef. Ve bu söyle bir sonucla yüzyüze getiriyor bizi ki; bizler Almanya´da da Amerika´da oldugu gibi ne acidir ki her yönden parcalanmisligimizin aci faturasini ödüyoruz. Maalesef ülkelerimizdeki hakim küfür patentli rejimler, bizleri asiri politize ederek, ulvi ve askin ideallerden mahrum birakarak ve neticede bizleri birbirimize düsürerek, hatta birbirimize kirdirarak birlikte hareket ve manevra kabiliyetimizi ketumlastirmis, yani körlestirmistirler. Nihayet nasil Amerika´daki sark kökenli ve Islam kimlikliler, tüm Amerikalilar gibi, alti milyon yahudinin pencesine yakalanmislarsa, bizler de burada güclü lobiler olusturamadik. Yoksa hem yerel ve hem de genel secimlerde iki mebus yerine daha fazla ve degisik partilerden temsilci gönderebilirdik Federal Meclise. Alman cinsiyetli müslümanlardan hic kimsenin secimlere istiraki konusunda malumata sahip olamazken, iki Türk asillinin secilmeleri bir gelisme olarak algilandi buradaki kamuoyumuz tarafindan da. Bu gelisme kimi cevrelere göre olumlu olarak nitelendirilirken, kimilerince Yusuf ama manasi Joseph, hatta Mar{ olanlarin kendilerine ne getirecegi sorusuna cevap aramaktadirlar. Cem Özdemir Yesiller Partisinin listesinden Parlamentoya girmeye hak kazandi. 1965 dogumlu bu delikanlinin gözü bakanlikta. Federal Meclisin istikbale matuf umutlari olan en genc parlamenteri veya parlamenterimiz o artik. Tabi onu bizim secme hakkimiz olmadi ama kirk bin Türk uyruklu Alman oy kullandi bu secimlerde. Yesillerin Islam hakkindaki görüsleriyle kendi görüsleri aynen örtüsen bir sahis midir sorusunu kendisine yakin bir mahalde oturan bir kardesimize sorarak onu bizler icin ögrenmeli ve müslüman efkari umumiyemize iletmelidir. Yesiller bu secimlerde en fazla oy artisi saglayan parti oldu. Daha önceleri sayilari 8 iken simdi 49 milletvekili ile meclisteler.

Secimlere katilarak milletvekili olmayi basaran yedi Türk adaydan ikinci ve sonuncusu ise Sosyal Demokrat Partisi (SPD) listesinden secime istirak eden ve daha önce ayni partiden Avrupa Parlamentosunda bulunan ilk Türk parlamenter olan Leyla Onur.

Haklarinda istatistiki veriler ve daha detayli bilgiler edinmek her zaman mümkün olan bu sahislara baktigimizda, ikisinin de icerisinde yer aldiklari partilerin müslümanlar hakkindaki görüsleri hristiyan partilerden cok farkli olmadiklarini görüyoruz. Muhakkak sosyal demokratlardan, kendi cinsiyyet mensuplarina daha bir hümanistce ve daha bir sosyal yaklasacaklari ümit ve beklentisi icerisinde olabileceklerini tahmin ediyorum. Sosyal istiraklerinden dolayi onlari kutlarken, kendi kabuklarina cekilmis, kisir bir takim cekismelerden tecrid olarak, Islam Kardesligini bir türlü hayata geciremeyen müslümanlara da ne söyleyecegimi bilemiyorum. Ama su kadarini mutlaka söylemeliyim ki, bu durumumuzla gasb ettigimiz ama asla temsil etmeyi hakkiyla basaramadigimiza inandigim o güzelim Islam´in Avrupa´daki zamaninda gelismesine engel oldugumuz bir hakikattir. Allah bunun hesabini mutlaka bizlerden soracaktir, ama önce yöneticilerden, hocalardan, alimlerden, aydinlardan ve menfaat mafyalarini bizim parcalanmisligimiz üzerine bina eden markperest, devletperest, teskilatperest, gafil ve hainlerden soracaktir.

Ve 27.11.1994 Pazar günü yerel Yabancilar Meclisleri secimi yapilacak. Bu secimler, bazi istisnalariyla birlikte, su ana kadar Meclisi olmayan tüm yabancilari ilgilendirmektedir, cünkü muhtarlik ve belediyeler dahil, bir cok eyalette bu secimler kanunen mecburi bir statü kazanmis oldu. Ictimai hayata istirake güzel bir isinma olacaktir bu bizim icin. Bu ülkedeki etkin ve söz sahibi insanlara Islami kimligimizi iletmenin yollarindan birisi olabilir bu. En azindan önyargilarin yikiminda faydalanilabilinir bu vasitadan. Verilen hicbir hakki kücük görerek bos vermemeliyiz kanatindeyim. Ve müslümanim diyenler, su ana kadar yanlis örneklerden ve eksik bilgilenmeden dolayi güzel Islam´dan mahrum kalan, kendi dilini kullanan ve kullanmayan yabancilarla irtibata gecerek, ilk teblig firsatina da kavusmus olabilirler. Her sey ihlas, sabir ve düzgün beseri münasebetler sayesinde müsbet bir yöne meylettirilebilir Allah´in izniyle. Elbette burada aranan Allah´in Kitabi Keriminde buyurdugu keyfiyette Müslümandir!

Santa Fu Günlügü (Avrupa Hapishanelerinde Yabancilar)

Yasin Güzel

Cezaevinde Nikah

Nisan 1993

Hamburg semalarinda günes gözükünce bundan nasiblerini SantaFu´daki tutuklular da aliyorlar. Koguslarin hemen arka cephesinde büyük bir top sahasi var. Saat 17´deki sayimdan sonra dileyen orada spor yapip, futbol oynayabiliyormus. Kis dönemine oranla, derse katilan talebeler arasinda havanin isinmasiyla birlikte bir azalma oldu. Bazi talebeler de (Süleyman gibi) Türkiye´ye sürgün edildi. Bu arada mahkumlardan birisi hic beklemedigim bir ricada bulunarak nikah kiymami istedi. Disaridan tanidigi bir kiz varmis, sIk sIk ziyaretine geliyormus. Dersimize gelen talebeler de sözkonusu kisiyi uyarmislar. Bu is böyle olmaz, hocamiz da var. Nikahinizi kiysin demisler. Durum bize iletildi. Böylece cezaevinde ilk ve arkasi gelecek nikah kiyma islemini de bir hafta sonra kizin da cezaevine gelmesiyle gerceklestirdik. Bu durumda cezaevinden izin aliniyormus. Bize kücük bir oda tahsis etmislerdi. Gelin ile damadi yanyana oturttum. Mahkumlardan (evli olanlardan) iki de sahid hazir bulunuyorlardi. Gelin hanimin mihrini karara bagladiktan sonra nikah duasini yaptik.

Resmi olarak evli olanlar icin cezaevi yönetimi ayricalikli imkanlar hazirliyormus. Belirli zamanlar evli olan mahkumlarin hanimlarina randevu veriyormus. Bu is icin özel bir binanin bazi odalari tahsis edilmis. Uzun ziyaret olarak adlandirilan bu ziyarette disaridan gelen mahkumun hanimiyla mahkum bu odada bulusturuluyor. Orada uzun süre (belki dört bes saat) kalmalari saglaniyor.

Mahkumlarin cogunlugu Almanya´dan ve Almanlardan nefret ediyorlar. Yari cezalarini ceker cekmez Türkiye´ye gönderilmeyi istiyorlar. Bunun icin de Türk adalet bakanligina dilekce ile müracaat etmeleri gerekiyor. Daha sonra da bir sürü bürokratik islemler gündeme giriyor. Buna ek olarak mahkumlar sIk sIk mahkemedeki yargiclarin tavirlarindan, Almanlara oranla kendilerine yapilan farkli muamelelerden de sikayetciler. Bizim ise onlarin sikayetlerini dinlemekten baska yapabilecegimiz bir sey yok. Cogunu sabir ve metanetle dinlemeye calisiyorum.

Mayis 1993

Bu ay icerisinde cezaevine yeni düsenler olmus. Bir kisim simalar derse gelmeye basladilar. Bir kac elifbe cüzünden okuyanlar Kur´ani Kerim´e gecmek üzereler. Tutturmus oldugumuz tempoyla dersler devam ediyor, zaman zaman Islam ilmihalinden konular isliyoruz. Bazen de mahkumlarin sorduklari degisik türden sorulari cevaplayarak zaten 2 saatlik olan ders süremiz bitiyor. Lacivert giyimli gardiyanlar tarafindan onlar koguslarina, biz ve diger grup egiticiler de ana giris kapisindan cikarak evlerimize dagiliyoruz.

Izin dönemine yaklastigimiz su günlerde son dersimden birini daha Asir suresi okuyarak bitirdim. Mahkumlarla helallestik. Alti hafta aralarinda olamayacagimi ifade ettim. Coklari hayirli yolculuk temennisinde bulundular. Dersleri bu arada baska bir hoca arkadas devam ettirecek.

Agustos 1993

Izin dönüsü cezaevindeki calismamiza devam ediyoruz. Tutuklu arkadaslar hala eski azimle "Islam grubu" dersine olan desteklerini sürdürüyorlar. Tutuklularin hepsi sila özlemiyle dopdolu. Türkiye´den yogun bir sekilde sözetmemi istiyorlar. Genel hatlar cercevesinde mahkumlari Türkiye de gelisen olaylardan, izlenimlerimden haberdar etmeye calisiyorum. Bu arada daha önceki dershane olarak kullandigimiz bina tutuklular icin orta okul olarak kullanilacak. Biz ise simdi yeni yapilan üc katli bir binanin en üst katinda 7 nolu odada dersimizi yapiyoruz. Bu binanin giris ve ikinci kati mahkumlarin sosyal hizmetine sunulmus. Binanin bir bölümü evli mahkumlar icin uzun süreli ziyaret amacli olarak odalandirilmis. Odalar her türlü konfordan nasiplendirilmis. Cezaevinde isyana kalkismamis ve esleriyle uzun süreli ziyareti hak eden mahkumlar bu binada söz konusu odalarda esleriyle bir gün boyu beraber olabiliyorlar. Hakikaten binada bize dershane olarak ayrilan odalar da gayet elverisli bir sekilde düzenlenmis. Ayrica cay yapabilecegimiz kücük bir mutfak dahi düsünülmüs.

Baslarken    Güncel    Dünyadan   Ayin Özeti    Ekonomi    Hanimlar Kösesi    Meydan    Siir   Kultur&Spor