1 Santa Fu Günlügü 

2 Cemiyet-i Akvam

3- Yavrusunu Kaybeden Bosnali Gelinin Mektubu

 

 

Santa Fu Günlügü

Yasin Güzel

Aralik 1992

Disaridaki insanlarda bulamadigimiz sevecenligi tutuklularda buldum desem abartmis olmam. cok gecmeden senli benli olduk. Yapacagimiz calismalarda kararli oldugumuzu onlara daima hissettirmeye calisiyorduk. Evvelce mahkumlarin bize karsi mesafeli davrandiklarini gözlemledik. Kafalarinda bizim icin sürüsüyle soru isaretleri vardi. Biz ne yapacaktik? Onlara ne tür bir yaklasim sergileyecektik. Buraya nicin geliyorduk? Dahasi icerde PKK lilarin da olmasi bizim söyleyecegimiz her sözün denetlenmesi anlamina geliyordu. Halbuki biz genel kitlenin bu konudaki beklentisini gidermesi icin kilise salonunda yaptigimiz ilk sohbet ve tanisma toplantisinda, politikanin ana eksenini cizmistik. Demistik ki; "Biz burada Allah´in dinine hizmet amaciyla bulunuyoruz. Hicbir grubun ya da teskilat veya partinin temsilcileri olarak burada degiliz. Müslüman kimligimizi ön planda tutarak, sizinle burada Allah´in kitabini ve dinini ögrenmeye yönelik calisma yapacagiz. Herseyden öte sizi Islami bir yasam bicimiyle bütünlestirmek istiyoruz." Belirli bir süre sonra mahkumlar hakikaten bizde bu olguyu gördükten sonra daha cok sevgi duymaya basladilar.

Bu cezaevinde bulunan tutuklularin büyük cogunlugu uyusturucudan dolayi yatiyor. Hicbir tutukluya sucunu ve nedenini sormuyorum. Ancak bazan kendileri anlatiyorlar. Diyorlar ki, "Hoca bir defa satalim, köseyi döneriz diye düsündük." Ama nafile cekerek nedametlerini ortaya koymaktan da kendilerini alamiyorlar. Ben ise buna karsin defalarca kendilerini sucluluk psikozu icinde görmemelerini, asil suclularin, insanin fitratina zit olan sistemlerin ortaya koyduklari kanunlar sayesinde modern insana dayatilan carpik rejimlerin (sistemlerin) uygulayicilarinin oldugunu hatirlatmaya calisiyordum. Böylece Islami bir düzenin vücut bulmasi halinde uyusturucudan dolayi cezaevinde kimsenin yatmayacagini ortaya koymus oluyordum.

Insan neden kisa yoldan köseyi dönmek istesin? Tek cevap yokluktan. Kapitalizmin devasa carklari ve zehirli oklari altinda can cekisen, makinalasmis insana huzur vermeyen, hayat garantisi bahsetmeyen bir sistem baska ne yapabilir? Bu hakikatleri algilayabilmek icin illa da beseri sistemlerin kurbani olmak gerekmiyor. Sagduyu sahibi olan (akli selim) herkes bu gercekleri görebilme kudretine sahibtir. Hala aklinizi kullanmayacak misiniz?

Ocak 1993

Dersimize devam eden talebeler secilmeye basladi. Bir kismi tempoya ayak uyduramadi. Süleyman müdavimlerden birisi. Istanbullu, Fatih´te oturuyorlarmis. Sehid Metin Yüksel´i ve mücadelesini hatirliyor. Ne varki, hayat onu bu defa Hamburg "SantaFu" cezaevine tasimis. Tanidigim en saygi dolu bir karaktere sahip. Hala hayat dolu gelecege parlak bakislari olan bir cift göze sahip. Fazla süresi yok, belki de bes ya da alti ay sonra mahkumiyeti bitecek ve Türkiye´ye gönderilecek. Zaman zaman Türkiye´ye döndügünde iyi bir müslüman olarak yasamaya ve mücadeleye devam edecegini söylüyor.

(Ocak 1993´den devam edecek)

Cemiyet-i Akvam

Süleyman Çevik

18. Asir Avrupasi, bir taraftan kiliseye karsi cikarken, bir taraftan da sömürgelerin sayisini artiriyordu. Sömürgelerden topladigi hammadde ve altinlarla sanayisini kurdu, yine istismar ettigi milletlere sattigi ma´mul mallarla azim adimlarla "terakki" etti. Bu maddi terakkiyat Avrupa´yi iyice putperestlige sevketti. Ilmi ve teknigi putlastirmaya medar oldu. Bahusus nefsani zevklere dayanan eglenceleri ise, bir nevi ibadetleriydi. Allah´in lutfettigi imkanlarla Yaradan´a isyan eden bu insanlarin basina azim bir musibeti ilahi olarak I. Cihan harbi patladi. Adeta Avrupali milletler mabutlarina kurban oluyorlardi. Lakin, kabak Osmanli Devletinin basina patlamis ve 1918 senesinde alemi Islam´a mensub olan tüm Islam devletleri esaret altina girmisti. Iste o zaman deccalin sakirtleri haykirdilar: "Islamiyet tükendi, hristiyanlik kat´i zafere ulasti" diye. 1920 yilinda Amerikan Baskani ~ilson´un gayretiyle Cemiyeti Akvam teskil olundu. Bu cemiyeti küffara basta Ingiltere´nin sonra bütün hristiyan aleminin menfaatini koruyacakti, cünkü alemi Islam esaretteydi. Bunun devami olarak 24 Ekim 1945´de bes büyük devlet Birlesmis Milletler teskilatini kurdu ki, bunlar Amerika, Ingiltere, Fransa, Rusya ve cin. Bugün 160´dan fazla ülke bu cemiyete dahildir. Lakin bu bes devletten birinin veto ettigi, geri cevirdigi karar kabul edilemez. Yani 155 ülke göstermelik, 5 emperyalist ülke ise nüfuz sahibidir. Bunu da "Birlesmis Milletler" olarak tasvir ediyorlar. Rusya´yi da yahudihristiyan kökenli kabul edersek, BM teskilati, hristiyan ve yahudi ittifakinin sömürücü emellerine hizmet etmektedir. Bu gercegi aklini ve gözünü, kalbini ve vicdanini kaybetmeyenler Bosna´larda, Filistin´lerde, Somali´lerde müsahade edebilirler. Teskilat´in organlarindan biri de "Güvenlik Konseyi"dir ki, dünyayi, bahusus müslümanlari "demokratlastirmaya" calisir. Demokrasiyi red edenlere iktisadi, siyasi ve askeri baskilar uygular. Icab ederse de hususan Islam ülkelerinde suni ictimai buhranlar cikarir. Komunist partisini ve Lutilerin partisini, demokrasinin geregi görür. Her türlü Islami harekete de tüm mevcud imkanlarla karsi cikar. Iste inanmayanlarin esitlik anlayisi böyle.

Güvenlik Konseyi 1950´de Kuzey Kore icin baski karari aldi ve askeri müdahalede bulundu. Binaenaleyh BM´de nifak zuhur etti. BM birligini kaybettiler ve ikiye ayrildilar. Rusya ile cin, Kuzey Kore´ye yardim ederken, Amerika ve taraftarlari da Güney Kore´ye yardim ettiler. Yani atlar birbirine cifte atarken, arada sipalarin cani cikti. Türkiye´de saha kalkan kapitalizm ve sosyalizm de ayni oyunu burada tezgahlamaktadir. Endonezya´daki komünizm ihtilali, IranIrak savasi, Hindistan´in Pakistan´a vurmasi ve ikiye ayirmasi, Israil´in 1967´de Misir´i maglup etmesi, Lübnan faciasi, Afganistan´in yerle bir olmasi, Filistin trajedisi, Bulgar zulmü ve nihayet masum kani icinde bogulan mazlum Bosna, BM´yi o kadar ilgilendirmemektedir, cünkü ezilenler Müslüman´dir.

Her teskilatin ana direklerinden birisi iktisattir. Bunun etrafinda kültürel, siyasi ve ictimai faaliyetler yer alir. Bunlar BM Bilim ve Kültür teskilati (UNESCO) olarak, Görüs isimli bir dergi cikarirlar. Her dilde basilir ve satilir. Milletlerarasi Kalkinma Bankasi, Milletlerarasi Para Fonu Teskilati ve havaciliga kadar envai kuruluslari mevcuttur. Lakin onlar yolcu ucaklari yapar, biz müslümanlara kiraya verirler. Böyle esit sartlar icinde yasariz!!!

Yavrusunu Kaybeden Bosnali Gelinin Mektubu

Nazmiye Eryigit 

Gözlerimden yas yerine sanki kanlar akiyor. Yasayan ben degilim, cesedim yasiyor. Bosna´nin her bir yanini yetimler mi sariyor, minicik yavrular ana kucagi ariyor, agliyor, agliyor. Annesini ariyor, gözlerini silerek. Nasil kucaklar, seni nasil bagrina basar upuzun bir sekilde yerde cansiz yatiyor. Aglama canim yavrum, aglama sen öksüzüm. Nice anneler, babalar, yavrular kurban edildi sirplara.

Sirp canavari durmuyor, habire diretiyor. Elbette büyük yerden haberleri bekliyor, öyle kuvvetli ki arkasi, Rusyasi, Amerikasi, onlar ki insanligin maskarasi. Biz ne günler yasadik, bu günü gelmez sandik. Oysa ne de yakinmis kurulan tuzak bize, bir avuc sirpa oyuncak olduk niye.

Ey müslüman kardesler, uzak durmayin bize. Bugün bizim acilar, biliriz ki sizin de. Unutmayin, unutmayin Bosna´nin akan kanini feryatlarini, dereler, nehirler, okyanuslar gibi akan göz yaslarini ve yavrularini anneden, annesini yavrusundan ayiran zalimce gaddarca vahsice, nasil ayirdiklarini.

Unutmayin, unutmayin bacilarim, müslümana yapilanlari, bitmeyen, tükenmeyen zulümleri.

Her anne gibi, ben de yavrumu sevdim, doyasiya bagrima bastim, öptüm defalarca, defalarca öptüm, kokladim. Bebegimin saclarini oksadim, yumusacik saclarini, yatagina yatirip, uzun uzun seyrettim. Ne kadar da tatliydi, gül yüzlü yavrum, benim olanlardan habersiz mahzun bebegim. Öyle uzun bakmisti gözlerimin icine, meger son bakisiymis biricik annesine.

Öyle bir gürültüydü, yer yerinden oynadi belkide. Koca sehrin bir anda sonu geldi. Hain, gaddar kafirin ayak sesi geliyor. Arayin, bulun, acimayin hic diyor. Her bir yani yakin, yikin, müslüman kalmasin. Sirplarin dostlugunu müslümanlar anlasin. Koparin kafalarini, bayrak yapin, sallansin. Müslümana yer yok asla, sirp birligi yasasin, hristiyan yasasin.

Kosusmalar geliyor, bagrismalar geliyor, feryatlar yükseliyor. Top sesleri inim inim inletiyor.

Öyle bir saklanmisim kücücük bir araya, kafirler gitti, fakat titriyorum ben, hala korkuyordum cikmaya. Acaba kimleri bulacaktim evde, cansiz karsimda.

Öyle bir kosusmaca, öyle bir feryat vardi ki, tüm anneler duymustu. Baktim cansiz yatiyor, gül yüzlü yavrum benim. Annesinin göz yasiyla yikanan bebegim. Kol bir yanda, bacak bir yanda, koparilmis parca parca, ne kaldi geriye bana, gül yüzlümü bir bir toplamaktan baska.

Bosnali gelinin yarasi derin, günden güne cogalir, eksilmez kederim. Müslüman kardeslerim derdimizi dinleyin. Bizi dualarinizdan eksik etmeyin. Parca parca edildik, didik didik didildik, müslümansin deyip acimadilar. Kücücük yavrulari dograyip, kavurdular.

Her cocuk sesinde yavrumu hatirliyorum. Yavrumu bacilara, kardeslere, yigitlere binlerce mehmetlere. Günlerce, aylarca, yillarca agliyorum Bosna´ma. Bundan üc sene önceye bakiyorum, ne hallere geldik sasirip kaliyorum.

Her günümüz zindan olmus, icin icin kaniyorum. Nerde anam, hani babam, vurulmus kocam, hani nerde benim o mutlu sicak, sicacik yuvam.

Ellerimle bebegime mezarlar kaziyorum, kiyamiyorum birakmaya gülyüzlümü topraklara. Annem, annem deyisini hatirliyorum, sariliyor, sariliyor, öpüyor, kokluyorum. Mümkün mü ayrilmamak, ellerimle mezarini bir bir kapatiyorum.

Kücücük kulübem, bahcesi kabristan, her bir yanim mezar, tüm ailem, sanki hic ölmemisler, hep benimle idiler. Lapa lapa kar yagmis, her bir yani kaplamis. Bembeyaz bir battaniye, gül yüzlümü sarmis, üsümesin gül yüzlüm üsümesin diye. Oysa annesinin gölgesi bulut gibi üzerinde, gül yüzlüm annesinin ta yüreginde...

Baslarken    Güncel    Dünyadan    Ekonomi    Hanimlar Kösesi    Siir