1 Tarihi Maddecilik ve Onun Gerçek Yüzü

2 Iktisat Sözlügü

3 Islamda Ticaret Ahlaki 2 (Islami Alisveris)
 

 

Tarihi Maddecilik ve Onun Gerçek Yüzü

Tuna Han

Marksistler tarihi maddeciligin, müsbet bilimleri idrak edebilmenin yegane bir ilmi metodu oldugunu söylemeyi adet haline getirmislerdir. Bu müsbet bilimler ki: Tarihi maddeciligi, diger beseri ilimlerin sinifina itmistir. Bazi Marksist yazarlar, ictimai insani yorumlama hususunda tarihi maddeciligin yoluna tas koyanlari, tarih ilminin ve tarihi maddeciligin inceleyip arastirmakta oldugu pozitif gerceklerin düsmani olmakla itham etmekte israrlidirlar. Bu gibi kimseleri itham edislerini su gerekcelere baglamaktadirlar:

Tarihi maddecilik iki esasa dayanir;

a) Pozitif gerceklerin varligina inanmak

b) Tarihi olaylarin raslanti eseri olarak degil de, umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak.

Oysa ki, toplumun ve tarihin gerceklerine inanmak, maddi anlayisa sarilma sonucunu dogurmaz. Tarihi olaylarin pozitif gercegine inanmak, bu olaylarin illiyet (sebepsonuc) konumuna uygun bir sekilde cereyan ettigini kabul etmekle, marksist olmak gerekmez. Marksistlerin yaptigi gibi felsefi esaslara dayali olarak tarihi yorumlamak ve hayatin baslangicindan, ta ebede kadar marksizm tekerlegini üretim araclariyla yürütmek zorunda miyiz?

Marksizm kendi özel kanunlariyla, diyalektik kanunlarini, sosyal alanda uygulamaya ve tarihi olaylarda diyalektik metodunu uygulamaya yönelmektedir.

Marksizme göre toplumdaki sinif celiskisi, "Her sey kendi yapisinda bir takim zit ve celisik seyleri icerir." diyen diyalektik kanununun bir ifadesidir. Bu ifadeye göre "sosyal degisme kendi bünyesinde gelisip patlama noktasina gelen zitliklar dolayisiyla gelisip tekamül eder." diyen diyalektik kanununa uygun olarak meydana gelen bir olgudur.

Biz burada bir örnekle, bizzat Marks´in bir ifadesiyle diyalektik metod kullanarak tarihi ve toplumu yorumlamada düstügü acziyeti göstermek istiyoruz. cünkü o, toplumun önce kapitalizme, sonra da sosyalizme dogru olan evrimini yorumlayarak, insanligin en son komunal toplumda tekamüle erecegini müjdelemistir! O halde onun, sanatkarin kendi aletlerinin mülkiyeti ile ilgili sözlerine kulak verelim: "Sermayevi üretimin gelismesine uygun olan sermaye sahipligi, özel mülkiyetin ilk inkaridir. cünkü bu mülkiyet bagimsiz, ferdi emege bagli olarak elde edilmemistir. Fakat sermayevi üretim zorunlu olarak bizzat kendini inkar etmektedir. Bu zorunluluga tüm tabii evrimler boyun egerler. Bu inkarin inkaridir. Bu da ifade etmektedir ki, iscinin özel mülkiyeti olamaz. Olsa olsa onun kapitalist cagin kazanclarina, yardimlasmaya, arazilerde dahil olmak üzere tüm üretim araclari üzerindeki ortak mülkiyete dayali bir mülkiyeti olabilir." Marks, Kapital, C. III/23138

Görülüyorki müsebbap (sonuc) nasil gelisip te, nedeniyle birlikte daha zengin ve daha mükemmel bir sentezde birlesebiliyor. Sanatkar veya kücük esnafin kendi üretim araclari üzerindeki mülkiyeti neden (sebep) ve tezdir. Buna karsilik sermaye sahibinin bu araclara sahip olmasi ise sonuc ve antitezdir.

Kücük esnafin kendi üretim araclari üzerindeki özel mülkiyetleri sermayevi üretim icin sebep teskil etmektedir. Bu tür üretim, tüccar sinifin belirli sartlar cercevesinde gelismesi ve bu sinifin servetlerinin birikip fazlalasmasinin sonucu olarak dogmustur. Kücük esnafin kendisinden araclari üzerindeki özel mülkiyetleri bu merkantilistlerin yoluna koyulan bir köstek olmustur. Bu sinif ki, sermayevi üretime girismekle üretim araclarini daha da fazla hegemonyalari altina almayi amaclamaktadirlar. Kendi nüfuzlariyla bu köstegi ortadan kaldirmis, sermayevi üretimlerini daha saglam temellere oturtabilmek icin de üretim araclari mülkiyetini de kücük esnafin elinden alabilmislerdir.

Tek kelimeyle diyebiliriz ki, ticaret müstemlekelerin sömürülmesi, pazarlarin acilmasi gibi dis sartlar eger merkantilistlere genis bir mülkiyet, sermayevi üretim icin yeter derecede güc tarafin elindeki üretim araclarini elde etmek icin gerekli imkani saglamamis olsaydi, sermayevi üretim stili ortaya cikmayacakti. Kücük esnafin üretim aletleri üzerindeki mülkiyetleri kendi celiskileri olan sermayevi üretime ortam hazirlamayacak ve en nihayet bu mülkiyet te sosyalist bir mülkiyet stiline dönüsmeyecekti.

Marksizm üretim araclarina ve mülkiyet iliskilerine yansiyan sinifsal cekismelerin bir esasi oldugunu kabul ederek diger celiskilerin de bundan kaynaklandigini ileri sürer. Insanlik kervaninin, toplumdaki sinifli düzeni artik ebediyen yok etme hedefine dogru zorunlu olarak ilerlemekte oldugunu söyler. Sinifli toplum düzeninin ortadan kalkmasi halinde isci sinifinin zafer canlari calacak. Sinifsiz bir toplum dogacak. Insanlik sosyalizm ve komünizm yoluna girecektir. Ama bu durumda sinif ve sinifin celiskileri toplumun icinden cikip gidecek, böylece de toplumun evrim süreci kopacak, sonsuza dek sürecek olan ic hareket mesalesi sönecek. Diyalektik kanunlarini islerlikten alikoyacak olan bir engel meydana gelecektir. Marksizm diyalektik degismenin ancak celiski esasina dayali olarak meydana gelecegini söylemektedir. Ama sinifsal toplum düzeni ortadan kalkinca, sinif celiskisi gercegi de ortadan kalkiyor. O zaman celiskisiz bir toplumun ic degisimini marksizm hangi etkenle yorumlayabilecektir acaba?...

Iktisat Sözlügü

Tuna Han

< font>

< font>Bilanco:< font> (Alm. Bilanz) Alacak ve borclari saptayan cizelge. Bir sirketin bilancosu o sirketin mal durumunu gösterir. Bilanco muhasebe biliminin temelidir. Tesebbüsün belli bir gündeki hesap durumunu kontrol altinda tutar. Bilanconun aktif es deyisle alacak bölümü, borclarla sahip olunan mallarin safi degeri toplamina esittir. Derhal paraya cevrilebilecek nitelikte olan alacaklar (cari), hemen paraya cevrilemeyen sabit alacaklar, buna karsi bir yil icinde vadesi gelen borclar (cari) ve bir yildan uzun vadeli borclar siralanir.

< font>

< font>Bilirkisi:< font> (Alm. Sachverst²ndiger) Belli bir konu hakkindaki bilgi ve uzmanligindan yararlanilan kisi, hukuk dilinde ehli vukuf.< font>

< font>

< font>Bono:< font> (Alm. Schuldverschreibung) Üstünde yazili olan paranin belli bir süre sonunda adi yazili olan kisiye ya da onun gösterecegi kimseye ödenecegini bildiren senet. Bono bir kredi aracidir. Ciro edilebilir. Vadesinin gerektirdigi faizi ve tahsil masraflarini düsmek yoluyla bonoda yazili paranin vadesinden önce alinmasina bonoyu kirdirmak denir. Bonoyu kiran vadesi geldigi zaman parayi tahsil edemezse bonoyu kirdirana iade eder.< font>

< font>

< font>Borsa: < font>(Alm. Börse) Söz ya da örnek üzerinden alim satim yapilan yer. Bir tüccar borsada mali görmeden ve hatta malin parasini bile ödemeden "aldim" diyebilir ve yükümlenebilir. Ayni mal borsada maddi varligi ortada olmadigi halde bir kac kez alinip satilabilir ve soyut olarak el degistirebilir. Borsalar tam anlamiyla bir spekülasyon yeridir.< font>

Islam'da Ticaret Ahlaki  (Islami Alisveris)

Mustafa Topatan

Burada dikkatleri öldürücü bir tehlikeye cekmek istiyorum, o da; Mal hirsi ve dünya sevgisidir.

Bu iki sey isadaminin hayatini zehirzakkum edebilir. su bir gercek ki, ticaret cok vakit alan, hatta vakti belli olmayan veya bir sinir konulsa bile o siniri devamli cignenen bir meslektir. O halde müslüman is adami muteyakkiz (uyanik) olmali ve bu konuda titiz davranmalidir.

Uzun vadeli ebedi olan hedef ve gayesini, kisa ve fani olan hedef ve gayelere degismemelidir. cok kazanacagim diye sosyal faaliyetleri, aileyi, hatta kendisini ihmalinden gelecek olan zarar, cok kazancla mukayese edilemeyecek derecede büyüktür. cünkü bunlarin tümü ihmale gelmeyen zorunlu amellerdir. Baslangicta güllük gülistanlik olan niyetler daha yolun yarisinda rotasini kaybetmis, piyasanin debdebesi onu kendi icinde bogmus, güzel niyetleri igfal etmistir. iste bu Müslüman isadamina ariz olacak en büyük tehlikedir. Hatta zehirli, öldürücü ve insafsizdir. Hele isi fark edememesi, icine düstügü tehlikeyi anlayamamasi ise, bela ve musibettir. Denge iste bu noktada cok önemlidir. Dengeyi bir ahenk icinde saglamali. "Kazanma" hirsiyla sosyal faaliyetleri terk etmedigi gibi "faaliyet" yapacagim diye mes´ulü oldugu isini, is prensip ve kurallarini ihmale ugratmamali. Hangisi "mukaddem" (önde) dir? sorusuna ikisinin de zorunlulugunu söylemek isteriz. Islam´in alem sümullügü, "madde ve mana"yi potasinda kaynatip, her ikisine de istikamet vermistir.

Burada bir tehlikeyi daha anlatmak istiyorum. Bazi arkadaslarimizin "maddi durumu önce bir düzelteyim, daha sonra öbür islere bakarim" yanlisligi, ki beraberinde faaliyeti, aile egitimini terk etmeye götürmüstür. Bu korkunc bir tehlike oldugu kadar da yanlistir. Bir sey "tüm" olarak teklif edilmez, bir ekmegi bir lokma kabul edip yutmanin zor oldugu gibi. Tedrici (kademe, kademe) olarak sunmak esastir. Yani "hazm" edebilmeli gelen teklifleri. Bugdayi ekmek yapip yemeden; ekme, bicme, kurutma, ögütme, hamur yapma, pisirme sürecinden gecirme zarureti vardir. Bunlarin tümü farkli zamanlarda olur. Bir anda olmaz. Bu misalle sunu anlatmaya calisiyorum. Gecen yillari parayla satin alamadiginiz gibi, o yillar icerisinde yapmaniz ve vermeniz gerekenleri kazandiginizla satin alamazsiniz. Gecen gecmistir artik. is sadece vermeniz gerekenleri ihmal etmekle kalsa yine iyi, bir de o bosluktan kaynaklanan hastaliklari nasil telafi edeceksiniz, o isin ayri bir yönü.

Ailesini, coluk cocugunun egitimini "vaktim yok" basitligi icerisinde gecistirenler, bu ihmalkarligi yapmis olanlarin basina gelenleri tecrübe etmeye yeltenen "ahmak"tan baskasi degildir. cünkü basiretli insan bunlarin muhasebesini yapan insandir. ister sosyal faaliyetler, ister aile egitimi, isterse ticari veya siyasi hayat olsun yerli yerinde ve vaktinde yapmak cok önemlidir.

ihmale ugramis vakti hicbir zaman nakitle alamazsiniz. "Vakit nakittir" sözünün de yanlisligini bu vesile ile anlatmis olalim. Vakit her zaman nakit (para) den daha degerlidir. Gecen vakti kim nakitle almis ki, nakit vakitle müsavi olsun. imam safii "al vaktü kassayf fa inlam taktahu kataaka" Vakit kilic gibidir, eger sen onu kesmezsen, o seni keser. Bunun yorumunu size birakiyorum, iyi düsünün!...

Netice olarak dengeyi iyi kurmali, ne ticari disiplinden ne de diger zaruri olan amellerden vazgecmeli. Yahya b. Muaz (r.a.)´in sözü ibretamiz: "Para akrep gibidir. Eger onu elinde usulüne göre tutamayacaksan sakin tutma, aksi halde seni isirir ve zehiri ile öldürür." Yine diger bir sözünde: "Malin hepsi ölenin elinden alinir, fakat kiyamet günü malin hepsinin hesabi kazanan bu kisiden sorulur." (imami Gazali, Zübdedül Evliya).

Mal hirsi ve dünya sevgisinin kalbe yerlestiginin isareti nasil ortaya cikar? Bunun cevabi aslinda pek zor degil. Önce namazlar dar vakitlerde oldu bittiye getirilir. Sonra adeta cem edilir ve daha sonra tabiri caizse kabak namazin basinda patlar. Bu gerceklesince bosluk mal hirsi ve dünya sevgisi ile dolar. Kisacasi ibadetin ihmali mal hirsini ve dünya sevgisini dogurur.

Müslüman isadaminin kulagina küpe, kalbine naks etmesi gereken tavsiyem sudur: Namaz ölcüdür. Namaz Allah´a imandan (Tevhidden) sonra gelen en büyük ibadettir. Gecmis ümmetlerin helaki o namazi terketmelerinden dolayi olmustur. Sana Allah´in (c.c.), Musa (a.s.) Turu Sina´da kendisini tanitimini ibret olarak vereyim: "Ben, ben kendisinden baska ilah olmayan Allah´im. Sadece bana ibadet et ve beni hatirlaman icin namaz kil." (Taha 14)

ismail (a.s.)´i anlatirken: "(O) Ehline namaz kilmayi ve zekat vermeyi emrederdi..." (Meryem 55)

Namazi terkedip helak olanlar hakkinda:

"Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazi zayi (terk)ettiler, sehvetlerine uydular. Bunlar da azginliklarinin cezasina ugrayacaklardir." (Meryem 59)

Baslarken    Güncel    Dünyadan    Ayin Özeti   Ekonomi    Hanimlar Kösesi    Siir