|
1 Kadin ve
Toplum (4)
|
2
Örnek Hanimlar -Sükunet Kaynagi Hz. Hatice (r.a.)- |
3
Çocuk Egitimi ve Ögretimi |
|
Kadin ve
Toplum (4)
|
Zafer Öz
|
Islam
Medeniyeti tarihine bir göz attigimizda müslüman kadinin
Islam tarafindan kendisine tayin edilen konumunu en
mükemmel bir sekilde Medine Islam toplumunda praktize
edebildigini görüyoruz.
Saadet
Devri diye adlandirdigimiz Islam´in hakim oldugu bu
toplumda müslüman kadin kendi misyonunu en güzel bir
sekilde örneklemis ayni zamanda da kendilerinden sonraki
müslüman kadinlara kaynak olabilme öncülügünü kazanmistir.
Kisiliginin
ve Islami kimliginin en bariz sekilde tezahür ettigi
Medine Islam Toplumunda kadin; ticarete atilmis, beseri
münasebetleri dengelemis, cihada katilmis, gerektigi
zaman tavir koyarak hakkini talep etmis, ilimle mesgul
olmus, ayni zamanda da kadinligini tamamlayici unsurlar
olan süs, koku ve temizligini ihmal etmemis, dahasi
bütün bunlari yaparken Islam´in kendisine cizdigi hareket
sahasinda kalmis, evveliyetle evinin kendisi icin daha
hayirli oldugu esprisinden uzaklasmamistir. Ve pek tabii
olarak ta böyle bir toplumdan ugrunda savas yapilabilecek,
kendisi icin vahiy gelebilecek, binlerce rivayetle ilime
katkida bulunabilecek kadinlar cikmistir.
Zamanla
Islami degerlerden uzaklasan müslüman toplumlarda cok
ciddi problemler türemis, müslüman kadin da büyük bir
oranda kisiligini yitirerek, adeta kocasina endekslenmis
uydu bir insan konumuna düsmüstür.
Islam´in
yeni bastan gündeme girmesiyle olusan ayrisima kadar
müslüman kadinlar genellikle Islam hukukundan öte bir
takim bölgesel gelenek ve görenekler ile yönlendirilmis,
seviye itibari ile irzini koruyan ve kismen örtünen,
tarihteki mü´mine cariyeler konumuna düserek diger haklarini
kullanamaz hale gelmislerdir.
Hareket
sahalarinin mahiyetinden bihaber olarak hayata atilan
kadinlar kocalarinin icki masalarini hazirlamayi bile
mesru itaat olarak algilamis, iyi örgü ve el isleri
yapabilmeyi kendisinin iyi bir kadin olmasi icin yeterli
görmüstür. Düsünme, akil etme ve ilim yapma gibi sahalarin
kendi isleri olmadigini zanneden kadin Kur´an´i anlamaktansa,
O´na güzel bir kilif örmeyi kendisine ilk görev olarak
kabul etmis, O´nu öpüp bas ucuna asmayi da evlilik hayatinda
mutlulugun garantisi olarak anlamistir. Ve pek tabii
olarak ta böyle bir toplumdan inanan fakat lezzetini
alamayan, örtünen fakat sikilan, haklarindan gafil,
kendini ifade edemeyen,... kadinlar cikmis, toplum da
bozulmaya yüz tutmustur.
TAKLITÇI KADIN
Yasadigimiz
cografyada bati taklitcisi laik rejim hakim olunca,
Islami degerlerin tamami ortadan kalkmis, memleketi
müthis bir bati taklitciligi sarmistir. Böylelikle toplumda
inandigini söyleyen fakat inanciyla uyusmayan bati toplumunu
taklit eden Avrupa hayrani bir kesim türemistir. Bu
tür Avrupa taklitcisi kadinlar hakkinda fazla bir sey
yazmaya gerek yok, onlar ne imanlarinin lezzetini alabilirler,
cünkü taklitcidirler, ne de batili kadin gibi hayat
sürdürebilirler, cünkü inandiklarini söylüyorlar. Onlar
olsa olsa acinacak, kendileri hakkinda bir karara varabilmeleri
icin yardim edilinecek kadinlardir.
Geleneksel
bir Islami anlayis cizgisinde hayat süren müslüman kadinlar
özellikle son onbes yildir Islam´in yeniden gündeme
girmesiyle yavas yavas dinleri ile tanismaya baslamis,
kadinlar hak ve hukuklarini ögrendikce Islami kesimde
her gecen gün kadinlarin degistigi gözlenebilir olmustur.
Bir
cok eksik veya ölcüsüz yönler olmakla beraber kadinlar
cesitli alanlarda faaliyet göstermeye baslamislar, kendi
kisiliklerini kabul ettirmis, haklari hususunda sesleri
cikmaya baslamistir. Bu degisim toplumun bütün kesiminde
fark edilir hale gelmistir.
Islami
bir otoritenin eksikliginden dolayi herkesin Islam´i
kendi yorumladigi gibi yasadigi ortamda Islamci kesimde
de kadinlar kendi haklari adina feminist ruhlu islere
bulasmakta, bunlar cocuga bakmaktan tutun da, taaddütü
zevcat meselesinin reddine kadar varmaktadir.
Oysa
Islam´in hedefledigi kadin ve toplum hususunda nasil
hicbir hakkini kullanmayan kisiliksiz kadin anlayisi
yoksa, yine Islami ölcüleri asan ve kadinligina razi
olmayan anlayis da yoktur. Islam herseyden evvel kadini
da erkekler gibi kullukta esit kilmis, fakat yaratilistan
kaynaklanan farkliliklardan dolayi kadina kisaca asagidaki
hareket sahasini cizerek saglikli bir toplum recetesi
sunmustur.
Kadina
dogum ve sefkat kaabiliyeti vermis, kendisinin asli
vazifesi olarak ta kadinlik, annelik ve cocuk terbiyesini
öngörmüstür. cocuk terbiyesini de sokakta veya calisirken
olmayacagi icin kendisinin evde kalmasini istemis (hic
evden cikmayacak manasina degil), nafaka isini de kocasina
yükleyerek ona kadin isi icin zaman tanimistir. Süphesiz
ki kendi asli vazifelerini aksatmamak sarti ile de kendisine
mesru olan her tür isle mesgul olma serbestiyetini vermistir.
SONUÇ DEGERLENDIRMESI
Müslüman
kadin gecmiste bir cok zor sartlar altinda yasamis,
bugün bile ideal bir noktaya ulasamamistir. Fakat o
birey olarak kendi fitrati dogrultusunda hayatini yönlendirmistir.
Annelik
duygularini yasamis, hicbir zaman Avrupa´daki gibi cinsel
arzularini doyuran bir alet konumuna düsmemistir. Kendisinin
hürriyet simgesi olan örtü ile müslüman kadin hicbir
zaman calismak zorunda olmayip, her halükarda rizki
teminat altina alinmistir.
Hicbir
rizk endisesi tasimayan müslüman kadin bu gün Avrupalinin
para almasina ragmen dogurmadigi cocugu, imaninin geregi
olarak en kötü ekonomik sartlarda bile dogurmus, cadirlarda
hayat sürenlerin bile nesil problemi diye bir kaygilari
olmamistir. Yine dinin geregi cocugunu kucaginda büyüten
anne, hayati boyunca ayaginin altindaki cenneti yakalayabilmek
icin cocuklari tarafindan sevilmis, sayilmis ve takdir
edilmistir.
Batiya
kiyasla toplumumuzda cinayet, irza tecavüz ve birtakim
zührevi hastaliklar hicbir zaman tehlikeli bir boyuta
varmamis, olmussa da Islam´a yüz ceviren büyük metropollerde
var olmustur. Tasrada islenen cinayetlerin cogu namus
mefhumunu korumak icin islenmistir.
Islam´a
sarilmak kurtulus, ondan uzaklasmak ise cöküstür. Müslüman
kadinlar!!! Sizin kadinliginizi bütünüyle tadabileceginiz
tek mükemmel sistem Islam´dir. cünkü bu din kadini da,
erkegi de yaratan Allah´in dinidir. O bizim yapimizi
en iyi bilendir. O´nun Rasulü yoluyla ulastirdigi gerceklere
sarilmak sizin, toplumun ve bütün insanligin kurtulusu
olacaktir. Böyle bir dine mensub olmak bile üstün olmamiza
ve basimizi dik tutmamiza yeterli sebeptir.
|
Örnek
Hanimlar -Sükunet Kaynagi Hz. Hatice (r.a.)-
|
Hatice Topatan
|
Dert
yanilan sükunet kaynagi Hz. Hatice (r.a.), Peygamberimizin
ilk hanimi olan Hz. Hatice (r.a.) Esed oglu Huveylid´in
kizidir. Annesi ise Zaidetul Esamm´in kizi Fatima´dir.
Hz. Hatice (r.a.) Peygamberimizden önce iki sefer evlenmis,
dul bir kadindir. Zamaninin Kureys kadinlari arasinda
soy sopca en seckini ve üstünü, serefce en büyügü, mal
bakimindan en zengini idi. Üstün ahlakindan ve temizliginden
dolayi kendisine "Tahire" yani temiz kadin
ve "Afife" iffetli kadin lakabini takmislardi.
Kavminin erkekleri onunla evlenebilmek icin can atar,
ellerinden gelse bu yolda servetlerini feda ederlerdi.
Peygamber
efendimiz koyun cobanligindan sonra Hz. Hatice´nin kiz
kardesinin develerini gütmeye basladi. Hanimlar bir
gün aralarinda Abdullah oglu Muhammed´i konusuyorlardi.
Hz. Hatice´nin kiz kardesi: "Ben Muhammed kadar
izzeti nefis ve sahsiyet sahibi, ondan daha utangac,
onun kadar sözüne sadik ve onun kadar emin birisini
daha görmedim" dedi.
O
güne kadar Peygamberimizin medhini isitmis olan Hz.
Hatice (r.a.), o gün Sam´a gönderecegi ticaret kervaninin
basina Hz. Muhammed´i koymaya karar verdi. Peygamberimiz
Sam seferinden kat kat kßrla dönüp, kazanci tam olarak
teslim edince, Hz. Hatice´nin O´na karsi olan güveni
biraz daha artti. Peygamberimize karsi bir sevgi uyandi
kalbinde ve Nefise araciligi ile Peygamber efendimize
evlenme teklifinde bulundu. Nefise Peygamberimize: "Nicin
evlenmiyorsun?" diye sorunca, Rasulullah (s.a.v.):
"Ben ne ile evlenirim? Evlenme masrafim yoktur."
dedi.
"Eger
güzel, soylu, zengin bir kadin, senden hicbir masraf
istemeden seninle evlenmek istese kabul eder misin?"
denildi.
Peygamberimiz
onun kim oldugunu sorup, Hz. Hatice oldugunu ögrenince
kabul etti. Nefise bu haberi Hz. Hatice´ye bildirince,
Hz. Hatice: "Öyleyse falan gün gelip beni babamdan
istesin." dedi.
Peygamberimize
Hz. Hatice´yi babasindan amcasi Ebu Talib istedi. Babasi
tarafindan da onaylaninca Hz. Hatice Peygamber efendimize
iki ukye gümüs ile altin gönderip: "Bununla bana
elbise vesaire alip göndersin ve bir koc ile sunu, sunu
satin alsin." dedi.
Peygamber
efendimiz evlendikten sonra Hz. Hatice´nin evine yerlesti.
O siralar Peygamberimiz 25, Hz. Hatice de 40 yasinda
idi. Peygamberimizin Ibrahim adindaki oglunun haricinde
bütün cocuklari, Hz. Hatice validemizden dünyaya gelmistir.
Ilk olarak Kasim adindaki oglu dogmus ki, bu yüzden
Rasulullah´a Ebul Kasim (yani Kasim´in babasi) lakabi
takilmistir. Sonra sira ile Hz. Zeynep, Hz. Rukayya,
Hz. Ümmü Gülsüm, Hz. Fatima ve son cocuklari Abdullah´tir.
Ogullari daha bebek iken vefat etmisler, kizlari ise
her ne kadar babalarinin peygamberligine ulasip Islam
ile müserref olmus ve O´nunla hicret etmislerse de,
Hz. Fatima´nin haricinde hepsi de Rasulullah´tan (s.a.v.)
önce vefat etmislerdir.
Rasulullah
efendimize vahy geldiginde, ilk iman edip destek olan,
sikintili günlerinde derdine ortak olmus, bütün servetini
kocasi ve davasi icin feda etmis, vefakar hayat arkadasi
Hz. Hatice idi.
Rasulullah
efendimiz disarda sikinti ve zorluklarla karsilastiginda
Hz. Hatice O´nu sefkat kanatlari altina alip teselli
etmistir. Peygamberimiz icin Hz. Hatice Islam davasinda
sadik bir müsavir, dert yanilan bir sükunet kaynagi
idi.
Rasulullah
efendimiz Hz. Hatice ile evli oldugu müddetce, baska
bir kadinla evlenmedi. Hz. Hatice nübüvvetin 10. yilinda,
Ramazan ayinda, 65 yasinda iken vefat etti. Önce amcasi
Ebu Talib´in sonra da 15 yillik vefakar ve fedakar hayat
arkadasi Hz. Hatice´nin vefat etmesi, Peygamberimiz
icin boslugu doldurulamayacak bir kayip oldu. Bu yil
tarihe hüzün yili olarak gecti.
Ümmetin
anneleri olan Peygamber hanimlari icerisinde en efdali
Hz. Hatice validemiz olduguna ihtilaf yoktur.
Peygamberimiz
daha sonraki senelerde Hz. Hatice (r.a.)´yi takdirle
ve rahmetle anmistir. Hatta vefatina kadar Hz. Hatice´nin
akrabalarina hürmet ve saygi göstermistir. Diger hanimlari
bundan rahatsiz olduklari zaman Peygamber efendimiz:
"Halk kafir iken, o bana iman etti. Herkes beni
mahrum biraktigi zaman, o bana maliyla, caniyla yardim
etti. Diger hanimlarimdan olmadigi halde, Cenabi Hak
ondan bana cocuk verdi. Süphesiz ben onun sevgisiyle
riziklanmisimdir." buyurmustur.
Ibretler
ve Ögütler:
Burada
kisaca naklettigimiz Hz. Hatice validemizin hayatinda
bir cok ibretler ve ögütler bulundugu muhakkaktir.
Fakat
biz sadece üc tanesine parmak basmak istiyoruz:
1-Hz.
Hatice validemizin, peygamber efendimize yapmis oldugu
evlenme teklifinden anlasildigi gibi, bir hanim veya
genc kiz karsisindaki gencin ahlakinin temizliginden
ve dininin bütünlügünden emin oldugu takdirde, evlenme
teklifinde bulunabilir. Her ne kadar günümüzde, bir
hanimin evlenme teklifinde bulunmasi, veya bir babanin
kizi icin münasip bir damat adayi buldugunda, kizini
teklif etmesi hos görülmese de, Islam dini buna müsade
etmistir. Bir genc kiz veya hanim kendisine gelen teklifleri
degerlendirmekle beraber münasip bir genc buldugunda
o gence evlenme teklifinde bulunabilmelidir. Her zaman
oldugu gibi bu konuda da Islam´in prensiplerine riayet
edilmelidir. Dikkat edilmelidir ki, Hz. Hatice validemiz
bizatihi kendisi degil bir araci vasitasi ile evlilik
teklif etmistir. Aksi takdirde fitneye vesile olunabilir.
2-Hz.
Hatice validemiz Allah Rasulüne iki ukye gümüs göndererek,
kendisine elbise vesair seyler almasini istemistir.
Mekke´nin en zengin kadini olan Hz. Hatice´nin elbetteki
bir elbiseye ihtiyaci yoktur veya hosuna giden bir elbiseyi
cariyelerini göndererek aldirmasi mümkündür. O halde
yoksul olan Rasulullah efendimize para gönderip elbise
almasini istemesindeki hikmet nedir? Kadinin fitratinda
güzel seylere meyletmek vardir. Güzel bir sey kocasi
tarafindan hediye edildigi takdirde, kadin cok mutlu
olur. Genellikle erkekler bu gibi seylere pek önem vermeyip,
"parasini vereyim, git kendin istedigin sekilde
al" demektedirler. Oysa ki cok ufak bir sey de
olsa, kadinin zevkine pek hitap etmese de kocasi tarafindan
gelen hediyenin kadin yaninda kiymetine paha bicilemez.
Sadece hanim ve cocuklarla degil, müslümanlarin kendi
aralarinda da hediyelesmeleri sünnettir. Rasulullah
efendimiz hediye etmis ve hediye almistir. Hediyelesmeyi
de tesvik etmistir. O halde mübarek bayramlarimizda
bu sünneti yasatmaliyiz.
3-Hz.
Hatice validemiz evlendiginden vefatina kadar, maliyla,
caniyla Rasulullah (s.a.v.)´e destek olmustur. Müslüman
bir hanim da iyi ve mutlu gününde oldugu gibi zor ve
sikintili gününde de kocasinin yaninda ona destek olmalidir.
Borclu oldugu anda her zamankinden daha dikkatli tüketmeli
ve harcamalidir. Günaha tesvik etmedigi müddetce, kocasinin
arzu ve isteklerine boyun egmelidir. Bütün gün aksama
kadar, disarida rizik teminiyle mesgul olan erkek, karsilastigi
zorluklarin sikintisini ve günün yorgunlugunu evine
döndügünde, kapida haniminin güler yüzünü, kendisi icin
giyinip süslendigini görüp, atabilmelidir. Kadin kocasinin
en rahat ettigi yerin yuvasi olmasini saglamalidir.
Aksi takdirde hanimlar kocalarinin evden uzaklasmalarina
ve tamiri zor, hatta mümkün olmayan hatalara sebep olabilirler.
|
Çocuk
Egitimi ve Ögretimi
|
Abdurrahman
Kemal
|
Peygamberimiz
buyuruyor ki. "cocuk egitimi insanin kendi
egitimidir. cocuk ailenin göstergesidir."
cocuga
dille egitim verilir. Fakat fiillerimiz bozuk
olursa, cocuk fiillerimizi alir. Onun icin ana
babalar hem sözlerine hem de davranislarina önem
vermeli, sözleri ile davranislari birbirini
tutmali, tezat olmamali...
Ahlak,
fazilet, karakter, kisilik ve güzel huylar
hususunda hem örnek olmali ve hem de ders
vermeliyiz. Söz baska, davranis baska kesinlikle
olmamali. Örnek: Sofraya oturmadan elini yika
der, kendimiz yikamazsak, yemege baslamadan önce
besmele cek der, kendimiz cocugun duyacagi sekilde
cekmezsek v.b. diger örnekler.
Kisaca
cocugun bir modele, bir örnege ihtiyaci vardir.
Onun icin annebaba en iyi model olmak zorundadir.
Bu model cocugun ruhuna islemekte, duygularina
tesir etmekte ve onu belli bir yöne
cevirmektedir.
2-Ana
dilini bilmek:
"Bir
ferdin dili kesilirse yasayan bir enkaz haline
gelir." Bir milletin de lisani yozlasir,
fakirlesir, dejenere edilirse o artik bir sürü
haline gelir. Fert bazinda da, millet bazinda da
durumumuz ortada. Dünkü dedemizi bugünkü
torunlar anlayamiyor. Hatta anaogul anlasamiyor;
Bilinen fikrayi hatirlayin, olanak bulamayan
ogluna anasinin cevabi persil veya tursil de mi
bulamadin degil miydi, Dilimizle oynandigi icin
hala millet olarak sahsiyet sorunumuz vardir.
Cocuk
ana dilini evde, okula gitmeden ögrenir. Okulda
onu zenginlestirir ve o dilin gramer kurallarini
ögrenir. cünkü arastirmalar en hizli dil ögreniminin
05 yaslari arasindaki cocuklarda oldugunu tesbit
etmistir. Öyleyse ana dilini, cocuk evinde büyüklerinden
ögrenecek. Bizler evde mutlaka kendi dilimizi düzgün
bir bicimde kullanmaliyiz. Ana dilin cocuk
sahsiyet gelisiminde önemi inkar edilemez tesiri
vardir. Kendi kültürünü ögrenmesi, kendi
dilini ögrenmesine baglidir. Bunlari tanimayan
bilmeyen cocuk, kendini tanimakta güclük ceker.
Kendine güveni olmaz, kimlik ve kisilik
bunalimina düser. Bu da ögrenimine ve egitimine
menfi (olumsuz) yönde etki eder.
-Ana
dilin ögreniminde birinci amil; aile bireylerinin
düzgün bir sekilde kendi dillerini kullanmalari.
-Bununla
birlikte cocuga bol bol dini ve milli
hikayelerimizden anlatmalari veya okumalari.
Masal,
mani, ninni gibi dinimize aykiri olmayan, kültürümüzde
bulunan ögelerden söylemeleri, anlatmalari.
Bunlar hem dilin gelisimine ve hem de cocugun
yasina ve dünyasina uygun ögelerdir.
Arastirmacilara göre, cocuklar olagan üstü
masallara ihtiyac duyarlar. Onlara masal
anlatilmasa bile onlar bu ihtiyaclarini kendi
hayalleriyle ve hayal dünyalariyla kendileri gene
de gidereceklerdir. Bunun icin cocuklarda masal dünyasi
önemli bir yer tutar. Uzmanlar 67 yaslarinda,
kisa fakat bol resimli, konulari hayvanlar, ders
veren ve de peri, melek gibi nesneler iceren
masallari, 910 yaslarinda ise icatlar, alet ve
makinalari ve de meshur adamlarin hayatlarini
ihtiva eden masallari cocuklarin daha cok ilgisini
ceken ve de onlarin reel (gercek) dünyalarini
yansitan, onlari iyiye, dogruya ve büyüklerle
aralarinda sevgi baginin kurulmasina yardimci olan
önemli materyal olarak degerlendiriyorlar. cocuk,
bunlarla mensubu oldugu milletin deger yargilarini,
hayat tecrübelerini de ögrenerek, onlari kendi
kaynaginda yorumlar ve bir senteze ulasir. Bu yüzden
basit gibi görünen bu fiiller aslinda cocuk
terbiyesinde cok önemli bir yere sahip olan
annebaba görevleri arasindadir.
3-Cocuga
evde calisabilecegi bir ortam hazirlanmalidir.
Evlerimiz müsait olmayabilir. Fakat bir calisma
ortami evde mutlaka uygulanmali. Öyle uygulanmali
ki, cocuk bunun kendisi icin yapildigini bilmeli.
Örnegin belli bir saatte evimiz tek odali dahi
olsa evde sessizlik saglanarak, radyotelevizyon
gibi seyleri kapatarak cocugun sakin bir calisma
ortamina sahip olmasi saglanmali ve bunun da onun
calismasi icin yapildigi kendisine
hissettirilmelidir. Bu; cocukta fedakarlik
duygusunun gelismesinin yaninda, onunla ve onun
dersleri ile ilgilenildigi hissini uyaracagi icin
cocuk daha bir sevkle calisacak, kendisi icin
fedakarlik yapan anababasina, o da derslerine
calisarak bunun karsiligini ödeyecektir. Özel
odasi varsa orada calismasi saglanacak. Ancak
arada bir girip kontrol ederek bir ihtiyacinin
olup olmadigi sorulmalidir. Böylece kendisi ile
ilgilenildigini cocuk hissetmelidir.
4-Anne
ve baba cocuga mutlaka zaman ayirmali, onunla
yetiskin insan gibi oturup, sevincleri ve üzgünlükleri
sorulmali, dertleri dinlenmeli, hatta ergenlik döneminde
bu dertler daha fazla dinlenmeli. Böylece cocuk
hem kendine güven duyar, iliskilerinde daha sicak
ve daha samimi bir hava olusur. Hem de dertlerini
baska insanlara anlatma ihtiyaci duymaz. Dertleri
dinlenilmezse baska arkadas gruplari ile iliskiye
girer ve dertlerini onlarla paylasir. Evde
dinlenilmedigi icin hircin ve kirici olur. Evdeki
ve disaridaki davranislari takip edilmelidir.
Arkadas gruplari hakkinda bilgi sahibi olmali ve
cocuk ona göre yönlendirilmelidir. Yaraya
zamaninda parmak basilmazsa zamani gectikten sonra
önlem almak isi daha da zorlastirmaktan baska bir
ise yaramaz.
Annebabadan
uzak yetisen cocuklar cok kücük yaslardan
itibaren degisik tavir ve aliskanliklar kazanir.
Kiz, erkek arkadasliklari hatta sapik iliskiler
cok erken yaslarda kendini gösterebilir.
cocuklarla ilgilenilmezse onlarin ergenlik ve
cinsel sorunlarina cevap verilmezse baska
yerlerden yalan yanlis seyler ögrenirler ve bunun
faturasini da kendisi ve ailesi cok agir bir
sekilde öder.
5-TV
ve video seyretme zaman ve saatleri iyi
ayarlanmali ve seyredilecek program ve filmler
titizlikle iyi bir sekilde secilmelidir.
6-Cocuk
fazla simartilmamali. Her istegi yerine
getirilmemeli. Makul ve hakli istekler yapilmali,
onun makul olmayan istekleri yerine
getirilmemelidir. Bunun sebebi de anlayacagi dille
güzel bir sekilde izah edilmelidir. Bagirip
cagirarak böyle sey istenmez deyip kestirip atmak
dogru degildir.
7-Cocuga
kötü sözler, agir hakaretler yapilmamalidir.
Onun yaninda sarfedilen sözlere azami dikkat
edilmeli, galiz kelimeleri cocuk anababanin
agzindan duymamalidir. Bu konu hakkinda Imami
Safii hz.leri diyor ki: "cocuklara kötü sözle
muamele onlari diger kardeslerine karsi ve hatta
anababasina karsi ayni sekilde konusmaya
cesaretlendirir."
Sunu
da iyi bilmeli ki, simariklik ayri sey, yaramazlik
ayri seylerdir. cocugun yaramazligi ele avuca
sigmazligi simariklik degildir.
Hatta
Peygamberimiz diyor ki: "cocugun kücüklügündeki
yaramazligi, büyüdügü zaman aklinin cok
olacagini gösterir." Onun icin yaramazlikla
simariklik karistirilmamalidir.
(devam edecek)
|
|
|
|