1 Kadin ve Toplum (4)

2 Örnek Hanimlar -Sükunet Kaynagi Hz. Hatice (r.a.)-
3 Çocuk Egitimi ve Ögretimi
 

 

Kadin ve Toplum (4)

Zafer Öz

Islam Medeniyeti tarihine bir göz attigimizda müslüman kadinin Islam tarafindan kendisine tayin edilen konumunu en mükemmel bir sekilde Medine Islam toplumunda praktize edebildigini görüyoruz.

Saadet Devri diye adlandirdigimiz Islam´in hakim oldugu bu toplumda müslüman kadin kendi misyonunu en güzel bir sekilde örneklemis ayni zamanda da kendilerinden sonraki müslüman kadinlara kaynak olabilme öncülügünü kazanmistir.

Kisiliginin ve Islami kimliginin en bariz sekilde tezahür ettigi Medine Islam Toplumunda kadin; ticarete atilmis, beseri münasebetleri dengelemis, cihada katilmis, gerektigi zaman tavir koyarak hakkini talep etmis, ilimle mesgul olmus, ayni zamanda da kadinligini tamamlayici unsurlar olan süs, koku ve temizligini ihmal etmemis, dahasi bütün bunlari yaparken Islam´in kendisine cizdigi hareket sahasinda kalmis, evveliyetle evinin kendisi icin daha hayirli oldugu esprisinden uzaklasmamistir. Ve pek tabii olarak ta böyle bir toplumdan ugrunda savas yapilabilecek, kendisi icin vahiy gelebilecek, binlerce rivayetle ilime katkida bulunabilecek kadinlar cikmistir.

Zamanla Islami degerlerden uzaklasan müslüman toplumlarda cok ciddi problemler türemis, müslüman kadin da büyük bir oranda kisiligini yitirerek, adeta kocasina endekslenmis uydu bir insan konumuna düsmüstür.

Islam´in yeni bastan gündeme girmesiyle olusan ayrisima kadar müslüman kadinlar genellikle Islam hukukundan öte bir takim bölgesel gelenek ve görenekler ile yönlendirilmis, seviye itibari ile irzini koruyan ve kismen örtünen, tarihteki mü´mine cariyeler konumuna düserek diger haklarini kullanamaz hale gelmislerdir.

Hareket sahalarinin mahiyetinden bihaber olarak hayata atilan kadinlar kocalarinin icki masalarini hazirlamayi bile mesru itaat olarak algilamis, iyi örgü ve el isleri yapabilmeyi kendisinin iyi bir kadin olmasi icin yeterli görmüstür. Düsünme, akil etme ve ilim yapma gibi sahalarin kendi isleri olmadigini zanneden kadin Kur´an´i anlamaktansa, O´na güzel bir kilif örmeyi kendisine ilk görev olarak kabul etmis, O´nu öpüp bas ucuna asmayi da evlilik hayatinda mutlulugun garantisi olarak anlamistir. Ve pek tabii olarak ta böyle bir toplumdan inanan fakat lezzetini alamayan, örtünen fakat sikilan, haklarindan gafil, kendini ifade edemeyen,... kadinlar cikmis, toplum da bozulmaya yüz tutmustur.

TAKLITÇI KADIN

Yasadigimiz cografyada bati taklitcisi laik rejim hakim olunca, Islami degerlerin tamami ortadan kalkmis, memleketi müthis bir bati taklitciligi sarmistir. Böylelikle toplumda inandigini söyleyen fakat inanciyla uyusmayan bati toplumunu taklit eden Avrupa hayrani bir kesim türemistir. Bu tür Avrupa taklitcisi kadinlar hakkinda fazla bir sey yazmaya gerek yok, onlar ne imanlarinin lezzetini alabilirler, cünkü taklitcidirler, ne de batili kadin gibi hayat sürdürebilirler, cünkü inandiklarini söylüyorlar. Onlar olsa olsa acinacak, kendileri hakkinda bir karara varabilmeleri icin yardim edilinecek kadinlardir.

Geleneksel bir Islami anlayis cizgisinde hayat süren müslüman kadinlar özellikle son onbes yildir Islam´in yeniden gündeme girmesiyle yavas yavas dinleri ile tanismaya baslamis, kadinlar hak ve hukuklarini ögrendikce Islami kesimde her gecen gün kadinlarin degistigi gözlenebilir olmustur.

Bir cok eksik veya ölcüsüz yönler olmakla beraber kadinlar cesitli alanlarda faaliyet göstermeye baslamislar, kendi kisiliklerini kabul ettirmis, haklari hususunda sesleri cikmaya baslamistir. Bu degisim toplumun bütün kesiminde fark edilir hale gelmistir.

Islami bir otoritenin eksikliginden dolayi herkesin Islam´i kendi yorumladigi gibi yasadigi ortamda Islamci kesimde de kadinlar kendi haklari adina feminist ruhlu islere bulasmakta, bunlar cocuga bakmaktan tutun da, taaddütü zevcat meselesinin reddine kadar varmaktadir.

Oysa Islam´in hedefledigi kadin ve toplum hususunda nasil hicbir hakkini kullanmayan kisiliksiz kadin anlayisi yoksa, yine Islami ölcüleri asan ve kadinligina razi olmayan anlayis da yoktur. Islam herseyden evvel kadini da erkekler gibi kullukta esit kilmis, fakat yaratilistan kaynaklanan farkliliklardan dolayi kadina kisaca asagidaki hareket sahasini cizerek saglikli bir toplum recetesi sunmustur.

Kadina dogum ve sefkat kaabiliyeti vermis, kendisinin asli vazifesi olarak ta kadinlik, annelik ve cocuk terbiyesini öngörmüstür. cocuk terbiyesini de sokakta veya calisirken olmayacagi icin kendisinin evde kalmasini istemis (hic evden cikmayacak manasina degil), nafaka isini de kocasina yükleyerek ona kadin isi icin zaman tanimistir. Süphesiz ki kendi asli vazifelerini aksatmamak sarti ile de kendisine mesru olan her tür isle mesgul olma serbestiyetini vermistir.

SONUÇ DEGERLENDIRMESI

Müslüman kadin gecmiste bir cok zor sartlar altinda yasamis, bugün bile ideal bir noktaya ulasamamistir. Fakat o birey olarak kendi fitrati dogrultusunda hayatini yönlendirmistir.

Annelik duygularini yasamis, hicbir zaman Avrupa´daki gibi cinsel arzularini doyuran bir alet konumuna düsmemistir. Kendisinin hürriyet simgesi olan örtü ile müslüman kadin hicbir zaman calismak zorunda olmayip, her halükarda rizki teminat altina alinmistir.

Hicbir rizk endisesi tasimayan müslüman kadin bu gün Avrupalinin para almasina ragmen dogurmadigi cocugu, imaninin geregi olarak en kötü ekonomik sartlarda bile dogurmus, cadirlarda hayat sürenlerin bile nesil problemi diye bir kaygilari olmamistir. Yine dinin geregi cocugunu kucaginda büyüten anne, hayati boyunca ayaginin altindaki cenneti yakalayabilmek icin cocuklari tarafindan sevilmis, sayilmis ve takdir edilmistir.

Batiya kiyasla toplumumuzda cinayet, irza tecavüz ve birtakim zührevi hastaliklar hicbir zaman tehlikeli bir boyuta varmamis, olmussa da Islam´a yüz ceviren büyük metropollerde var olmustur. Tasrada islenen cinayetlerin cogu namus mefhumunu korumak icin islenmistir.

Islam´a sarilmak kurtulus, ondan uzaklasmak ise cöküstür. Müslüman kadinlar!!! Sizin kadinliginizi bütünüyle tadabileceginiz tek mükemmel sistem Islam´dir. cünkü bu din kadini da, erkegi de yaratan Allah´in dinidir. O bizim yapimizi en iyi bilendir. O´nun Rasulü yoluyla ulastirdigi gerceklere sarilmak sizin, toplumun ve bütün insanligin kurtulusu olacaktir. Böyle bir dine mensub olmak bile üstün olmamiza ve basimizi dik tutmamiza yeterli sebeptir.

Örnek Hanimlar -Sükunet Kaynagi Hz. Hatice (r.a.)-

         Hatice Topatan

Dert yanilan sükunet kaynagi Hz. Hatice (r.a.), Peygamberimizin ilk hanimi olan Hz. Hatice (r.a.) Esed oglu Huveylid´in kizidir. Annesi ise Zaidetul Esamm´in kizi Fatima´dir. Hz. Hatice (r.a.) Peygamberimizden önce iki sefer evlenmis, dul bir kadindir. Zamaninin Kureys kadinlari arasinda soy sopca en seckini ve üstünü, serefce en büyügü, mal bakimindan en zengini idi. Üstün ahlakindan ve temizliginden dolayi kendisine "Tahire" yani temiz kadin ve "Afife" iffetli kadin lakabini takmislardi. Kavminin erkekleri onunla evlenebilmek icin can atar, ellerinden gelse bu yolda servetlerini feda ederlerdi.

Peygamber efendimiz koyun cobanligindan sonra Hz. Hatice´nin kiz kardesinin develerini gütmeye basladi. Hanimlar bir gün aralarinda Abdullah oglu Muhammed´i konusuyorlardi. Hz. Hatice´nin kiz kardesi: "Ben Muhammed kadar izzeti nefis ve sahsiyet sahibi, ondan daha utangac, onun kadar sözüne sadik ve onun kadar emin birisini daha görmedim" dedi.

O güne kadar Peygamberimizin medhini isitmis olan Hz. Hatice (r.a.), o gün Sam´a gönderecegi ticaret kervaninin basina Hz. Muhammed´i koymaya karar verdi. Peygamberimiz Sam seferinden kat kat kßrla dönüp, kazanci tam olarak teslim edince, Hz. Hatice´nin O´na karsi olan güveni biraz daha artti. Peygamberimize karsi bir sevgi uyandi kalbinde ve Nefise araciligi ile Peygamber efendimize evlenme teklifinde bulundu. Nefise Peygamberimize: "Nicin evlenmiyorsun?" diye sorunca, Rasulullah (s.a.v.): "Ben ne ile evlenirim? Evlenme masrafim yoktur." dedi.

"Eger güzel, soylu, zengin bir kadin, senden hicbir masraf istemeden seninle evlenmek istese kabul eder misin?" denildi.

Peygamberimiz onun kim oldugunu sorup, Hz. Hatice oldugunu ögrenince kabul etti. Nefise bu haberi Hz. Hatice´ye bildirince, Hz. Hatice: "Öyleyse falan gün gelip beni babamdan istesin." dedi.

Peygamberimize Hz. Hatice´yi babasindan amcasi Ebu Talib istedi. Babasi tarafindan da onaylaninca Hz. Hatice Peygamber efendimize iki ukye gümüs ile altin gönderip: "Bununla bana elbise vesaire alip göndersin ve bir koc ile sunu, sunu satin alsin." dedi.

Peygamber efendimiz evlendikten sonra Hz. Hatice´nin evine yerlesti. O siralar Peygamberimiz 25, Hz. Hatice de 40 yasinda idi. Peygamberimizin Ibrahim adindaki oglunun haricinde bütün cocuklari, Hz. Hatice validemizden dünyaya gelmistir. Ilk olarak Kasim adindaki oglu dogmus ki, bu yüzden Rasulullah´a Ebul Kasim (yani Kasim´in babasi) lakabi takilmistir. Sonra sira ile Hz. Zeynep, Hz. Rukayya, Hz. Ümmü Gülsüm, Hz. Fatima ve son cocuklari Abdullah´tir. Ogullari daha bebek iken vefat etmisler, kizlari ise her ne kadar babalarinin peygamberligine ulasip Islam ile müserref olmus ve O´nunla hicret etmislerse de, Hz. Fatima´nin haricinde hepsi de Rasulullah´tan (s.a.v.) önce vefat etmislerdir.

Rasulullah efendimize vahy geldiginde, ilk iman edip destek olan, sikintili günlerinde derdine ortak olmus, bütün servetini kocasi ve davasi icin feda etmis, vefakar hayat arkadasi Hz. Hatice idi.

Rasulullah efendimiz disarda sikinti ve zorluklarla karsilastiginda Hz. Hatice O´nu sefkat kanatlari altina alip teselli etmistir. Peygamberimiz icin Hz. Hatice Islam davasinda sadik bir müsavir, dert yanilan bir sükunet kaynagi idi.

Rasulullah efendimiz Hz. Hatice ile evli oldugu müddetce, baska bir kadinla evlenmedi. Hz. Hatice nübüvvetin 10. yilinda, Ramazan ayinda, 65 yasinda iken vefat etti. Önce amcasi Ebu Talib´in sonra da 15 yillik vefakar ve fedakar hayat arkadasi Hz. Hatice´nin vefat etmesi, Peygamberimiz icin boslugu doldurulamayacak bir kayip oldu. Bu yil tarihe hüzün yili olarak gecti.

Ümmetin anneleri olan Peygamber hanimlari icerisinde en efdali Hz. Hatice validemiz olduguna ihtilaf yoktur.

Peygamberimiz daha sonraki senelerde Hz. Hatice (r.a.)´yi takdirle ve rahmetle anmistir. Hatta vefatina kadar Hz. Hatice´nin akrabalarina hürmet ve saygi göstermistir. Diger hanimlari bundan rahatsiz olduklari zaman Peygamber efendimiz: "Halk kafir iken, o bana iman etti. Herkes beni mahrum biraktigi zaman, o bana maliyla, caniyla yardim etti. Diger hanimlarimdan olmadigi halde, Cenabi Hak ondan bana cocuk verdi. Süphesiz ben onun sevgisiyle riziklanmisimdir." buyurmustur.

Ibretler ve Ögütler:

Burada kisaca naklettigimiz Hz. Hatice validemizin hayatinda bir cok ibretler ve ögütler bulundugu muhakkaktir.

Fakat biz sadece üc tanesine parmak basmak istiyoruz:

1-Hz. Hatice validemizin, peygamber efendimize yapmis oldugu evlenme teklifinden anlasildigi gibi, bir hanim veya genc kiz karsisindaki gencin ahlakinin temizliginden ve dininin bütünlügünden emin oldugu takdirde, evlenme teklifinde bulunabilir. Her ne kadar günümüzde, bir hanimin evlenme teklifinde bulunmasi, veya bir babanin kizi icin münasip bir damat adayi buldugunda, kizini teklif etmesi hos görülmese de, Islam dini buna müsade etmistir. Bir genc kiz veya hanim kendisine gelen teklifleri degerlendirmekle beraber münasip bir genc buldugunda o gence evlenme teklifinde bulunabilmelidir. Her zaman oldugu gibi bu konuda da Islam´in prensiplerine riayet edilmelidir. Dikkat edilmelidir ki, Hz. Hatice validemiz bizatihi kendisi degil bir araci vasitasi ile evlilik teklif etmistir. Aksi takdirde fitneye vesile olunabilir.

2-Hz. Hatice validemiz Allah Rasulüne iki ukye gümüs göndererek, kendisine elbise vesair seyler almasini istemistir. Mekke´nin en zengin kadini olan Hz. Hatice´nin elbetteki bir elbiseye ihtiyaci yoktur veya hosuna giden bir elbiseyi cariyelerini göndererek aldirmasi mümkündür. O halde yoksul olan Rasulullah efendimize para gönderip elbise almasini istemesindeki hikmet nedir? Kadinin fitratinda güzel seylere meyletmek vardir. Güzel bir sey kocasi tarafindan hediye edildigi takdirde, kadin cok mutlu olur. Genellikle erkekler bu gibi seylere pek önem vermeyip, "parasini vereyim, git kendin istedigin sekilde al" demektedirler. Oysa ki cok ufak bir sey de olsa, kadinin zevkine pek hitap etmese de kocasi tarafindan gelen hediyenin kadin yaninda kiymetine paha bicilemez. Sadece hanim ve cocuklarla degil, müslümanlarin kendi aralarinda da hediyelesmeleri sünnettir. Rasulullah efendimiz hediye etmis ve hediye almistir. Hediyelesmeyi de tesvik etmistir. O halde mübarek bayramlarimizda bu sünneti yasatmaliyiz.

3-Hz. Hatice validemiz evlendiginden vefatina kadar, maliyla, caniyla Rasulullah (s.a.v.)´e destek olmustur. Müslüman bir hanim da iyi ve mutlu gününde oldugu gibi zor ve sikintili gününde de kocasinin yaninda ona destek olmalidir. Borclu oldugu anda her zamankinden daha dikkatli tüketmeli ve harcamalidir. Günaha tesvik etmedigi müddetce, kocasinin arzu ve isteklerine boyun egmelidir. Bütün gün aksama kadar, disarida rizik teminiyle mesgul olan erkek, karsilastigi zorluklarin sikintisini ve günün yorgunlugunu evine döndügünde, kapida haniminin güler yüzünü, kendisi icin giyinip süslendigini görüp, atabilmelidir. Kadin kocasinin en rahat ettigi yerin yuvasi olmasini saglamalidir. Aksi takdirde hanimlar kocalarinin evden uzaklasmalarina ve tamiri zor, hatta mümkün olmayan hatalara sebep olabilirler.

Çocuk Egitimi ve Ögretimi

Abdurrahman Kemal

Peygamberimiz buyuruyor ki. "cocuk egitimi insanin kendi egitimidir. cocuk ailenin göstergesidir."

cocuga dille egitim verilir. Fakat fiillerimiz bozuk olursa, cocuk fiillerimizi alir. Onun icin ana babalar hem sözlerine hem de davranislarina önem vermeli, sözleri ile davranislari birbirini tutmali, tezat olmamali...

Ahlak, fazilet, karakter, kisilik ve güzel huylar hususunda hem örnek olmali ve hem de ders vermeliyiz. Söz baska, davranis baska kesinlikle olmamali. Örnek: Sofraya oturmadan elini yika der, kendimiz yikamazsak, yemege baslamadan önce besmele cek der, kendimiz cocugun duyacagi sekilde cekmezsek v.b. diger örnekler.

Kisaca cocugun bir modele, bir örnege ihtiyaci vardir. Onun icin annebaba en iyi model olmak zorundadir. Bu model cocugun ruhuna islemekte, duygularina tesir etmekte ve onu belli bir yöne cevirmektedir.

2-Ana dilini bilmek:

"Bir ferdin dili kesilirse yasayan bir enkaz haline gelir." Bir milletin de lisani yozlasir, fakirlesir, dejenere edilirse o artik bir sürü haline gelir. Fert bazinda da, millet bazinda da durumumuz ortada. Dünkü dedemizi bugünkü torunlar anlayamiyor. Hatta anaogul anlasamiyor; Bilinen fikrayi hatirlayin, olanak bulamayan ogluna anasinin cevabi persil veya tursil de mi bulamadin degil miydi, Dilimizle oynandigi icin hala millet olarak sahsiyet sorunumuz vardir.

Cocuk ana dilini evde, okula gitmeden ögrenir. Okulda onu zenginlestirir ve o dilin gramer kurallarini ögrenir. cünkü arastirmalar en hizli dil ögreniminin 05 yaslari arasindaki cocuklarda oldugunu tesbit etmistir. Öyleyse ana dilini, cocuk evinde büyüklerinden ögrenecek. Bizler evde mutlaka kendi dilimizi düzgün bir bicimde kullanmaliyiz. Ana dilin cocuk sahsiyet gelisiminde önemi inkar edilemez tesiri vardir. Kendi kültürünü ögrenmesi, kendi dilini ögrenmesine baglidir. Bunlari tanimayan bilmeyen cocuk, kendini tanimakta güclük ceker. Kendine güveni olmaz, kimlik ve kisilik bunalimina düser. Bu da ögrenimine ve egitimine menfi (olumsuz) yönde etki eder.

-Ana dilin ögreniminde birinci amil; aile bireylerinin düzgün bir sekilde kendi dillerini kullanmalari.

-Bununla birlikte cocuga bol bol dini ve milli hikayelerimizden anlatmalari veya okumalari.

Masal, mani, ninni gibi dinimize aykiri olmayan, kültürümüzde bulunan ögelerden söylemeleri, anlatmalari. Bunlar hem dilin gelisimine ve hem de cocugun yasina ve dünyasina uygun ögelerdir. Arastirmacilara göre, cocuklar olagan üstü masallara ihtiyac duyarlar. Onlara masal anlatilmasa bile onlar bu ihtiyaclarini kendi hayalleriyle ve hayal dünyalariyla kendileri gene de gidereceklerdir. Bunun icin cocuklarda masal dünyasi önemli bir yer tutar. Uzmanlar 67 yaslarinda, kisa fakat bol resimli, konulari hayvanlar, ders veren ve de peri, melek gibi nesneler iceren masallari, 910 yaslarinda ise icatlar, alet ve makinalari ve de meshur adamlarin hayatlarini ihtiva eden masallari cocuklarin daha cok ilgisini ceken ve de onlarin reel (gercek) dünyalarini yansitan, onlari iyiye, dogruya ve büyüklerle aralarinda sevgi baginin kurulmasina yardimci olan önemli materyal olarak degerlendiriyorlar. cocuk, bunlarla mensubu oldugu milletin deger yargilarini, hayat tecrübelerini de ögrenerek, onlari kendi kaynaginda yorumlar ve bir senteze ulasir. Bu yüzden basit gibi görünen bu fiiller aslinda cocuk terbiyesinde cok önemli bir yere sahip olan annebaba görevleri arasindadir.

3-Cocuga evde calisabilecegi bir ortam hazirlanmalidir. Evlerimiz müsait olmayabilir. Fakat bir calisma ortami evde mutlaka uygulanmali. Öyle uygulanmali ki, cocuk bunun kendisi icin yapildigini bilmeli. Örnegin belli bir saatte evimiz tek odali dahi olsa evde sessizlik saglanarak, radyotelevizyon gibi seyleri kapatarak cocugun sakin bir calisma ortamina sahip olmasi saglanmali ve bunun da onun calismasi icin yapildigi kendisine hissettirilmelidir. Bu; cocukta fedakarlik duygusunun gelismesinin yaninda, onunla ve onun dersleri ile ilgilenildigi hissini uyaracagi icin cocuk daha bir sevkle calisacak, kendisi icin fedakarlik yapan anababasina, o da derslerine calisarak bunun karsiligini ödeyecektir. Özel odasi varsa orada calismasi saglanacak. Ancak arada bir girip kontrol ederek bir ihtiyacinin olup olmadigi sorulmalidir. Böylece kendisi ile ilgilenildigini cocuk hissetmelidir.

4-Anne ve baba cocuga mutlaka zaman ayirmali, onunla yetiskin insan gibi oturup, sevincleri ve üzgünlükleri sorulmali, dertleri dinlenmeli, hatta ergenlik döneminde bu dertler daha fazla dinlenmeli. Böylece cocuk hem kendine güven duyar, iliskilerinde daha sicak ve daha samimi bir hava olusur. Hem de dertlerini baska insanlara anlatma ihtiyaci duymaz. Dertleri dinlenilmezse baska arkadas gruplari ile iliskiye girer ve dertlerini onlarla paylasir. Evde dinlenilmedigi icin hircin ve kirici olur. Evdeki ve disaridaki davranislari takip edilmelidir. Arkadas gruplari hakkinda bilgi sahibi olmali ve cocuk ona göre yönlendirilmelidir. Yaraya zamaninda parmak basilmazsa zamani gectikten sonra önlem almak isi daha da zorlastirmaktan baska bir ise yaramaz.

Annebabadan uzak yetisen cocuklar cok kücük yaslardan itibaren degisik tavir ve aliskanliklar kazanir. Kiz, erkek arkadasliklari hatta sapik iliskiler cok erken yaslarda kendini gösterebilir. cocuklarla ilgilenilmezse onlarin ergenlik ve cinsel sorunlarina cevap verilmezse baska yerlerden yalan yanlis seyler ögrenirler ve bunun faturasini da kendisi ve ailesi cok agir bir sekilde öder.

5-TV ve video seyretme zaman ve saatleri iyi ayarlanmali ve seyredilecek program ve filmler titizlikle iyi bir sekilde secilmelidir.

6-Cocuk fazla simartilmamali. Her istegi yerine getirilmemeli. Makul ve hakli istekler yapilmali, onun makul olmayan istekleri yerine getirilmemelidir. Bunun sebebi de anlayacagi dille güzel bir sekilde izah edilmelidir. Bagirip cagirarak böyle sey istenmez deyip kestirip atmak dogru degildir.

7-Cocuga kötü sözler, agir hakaretler yapilmamalidir. Onun yaninda sarfedilen sözlere azami dikkat edilmeli, galiz kelimeleri cocuk anababanin agzindan duymamalidir. Bu konu hakkinda Imami Safii hz.leri diyor ki: "cocuklara kötü sözle muamele onlari diger kardeslerine karsi ve hatta anababasina karsi ayni sekilde konusmaya cesaretlendirir."

Sunu da iyi bilmeli ki, simariklik ayri sey, yaramazlik ayri seylerdir. cocugun yaramazligi ele avuca sigmazligi simariklik degildir.

Hatta Peygamberimiz diyor ki: "cocugun kücüklügündeki yaramazligi, büyüdügü zaman aklinin cok olacagini gösterir." Onun icin yaramazlikla simariklik karistirilmamalidir.

(devam edecek)

Baslarken    Güncel    Dünyadan   Ayin Özeti    Ekonomi    Hanimlar Kösesi     Siir