Hüseyin Kerim Ece

 

Kur'an'da ziynet kavramı -8- 13.05.2018


Samiri'nin buzağıdan tanrısı

 

Ziynet; süs veya daha güzel görünme unsurudur.

Kur’an bir yerde İsrailoğullarının yanlarında bulunan başkalarına ait “ziynet eşyası”ndan bahsediyor.

A’râf ve Tâhâ Sûrelerinde açıklandığı gibi hz. Musa vahiy almak üzere Tûr dağına gitti. Kırk gün sürecek bu yolculuktan önce kardeşi hz. Harun’u yerine vekil olarak bıraktı. Ona; “Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et bozguncuların yoluna uyma” diye tembih etti. (A’raf 7/142). Bu arada Sâmirî adlı birisi altından bir buzağı yaparak İsrâiloğullarının ona tapmalarını sağlamış, hz. Hârûn bunu önlemeye çalışmakla beraber başarılı olamamıştı. Kavminin Sâmirî tarafından saptırıldığını vahiy yoluyla öğrenen hz. Mûsâ son derece kızgın ve üzgün bir biçimde geri dönüp kardeşi Harun’a çıkışmıştı. Gerçeği öğrenince öfkesi yatışmıştı. (Komisyon, Kur’an Yolu DİB, 3/550)

Kur’an bu olayı Tâhâ Sûresinde şöyle anlatıyor:

Bunun üzerine Mûsâ, öfke dolu ve üzgün bir hâlde halkına döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?” dedi.

Dediler ki: Biz sana olan vâdimizden, kendi kudret ve irademizle dönmedik. Fakat biz, o kavmin (Mısır'lıların) zinet eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiş, sonra da onları atmıştık; aynı şekilde Sâmirî de atmıştı.” (Tâhâ 20/86-87)

Bir sonraki âyette Samirinin yaptığı heykelden bahsediliyor.

Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler.” (Tâhâ 20/88)

Âyetin son cümlesi, müfessirler tarafından iki şekilde yorumlanmıştır; ilki şöyledir: «Fakat Musa, bu buzağının tanrı olduğunu unuttu»; Allah’ı başka yerlerde aramaya kalkıştı. Bu anlayışa göre, bu sözü söyleyenler, Sâmirî ve taraftarlarıdır. İkinci yoruma göre âyetin manası şöyledir: «İşte Sâmirî, Allah’ı unuttu»; O’ndan ve Musa vasıtasıyla tebliğ edilen hak dinden yüz çevirdi.”  (TDV Meali âyet notu, s: 317. Ayrıca bkz: Komisyon, Kur’an Yolu DİB, 3/552)

Burada İsrailoğullarının söz konusu ettiği ve Samirî tarafından buzağı heykeline dönüştürülen ziynet bir başka âyette “huliyy-süs” kelimesi ile anlatılıyor.

Mûsâ’nın kavmi onun (Tûr’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından/takılarından (huliyy’den), böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilâh) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilâh) edindiler de zalim kimseler oldular.

İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce; “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler.” (A’raf 7/148-149)

Âyetin “…biz, o kavmin zinet eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiş…” kısmında geçen “o kavmin” kim olduğu ve yüklenilen ziynet eşyası konusunda farklı görüşler var.

Kitab-ı Mukaddes şöyle diyor: “”Ve Mısırlıların gözlerinde bu kavme lütuf vereceğim ve vaki olacak ki, gittiğiniz zaman, eli boş gitmeyeceksiniz, fakat her kadın komşusundan ve evinde olan misafirden gümüş şeyler ve altın şeyler ve elbiseler isteyecek; ve oğullarınız, kızlarınızı onlarla süsleyeceksiniz; ve Mısırlıları soyacaksınız” (Tevrat, Çıkış 3/21-22)

Bir başka yerde şöyle deniyor: “Şimdi kavmin kulaklarıan söyle, ve adam kendi komşusundan, ve her kadın kendi komşusundan, gümüş şeyler ve altın şeyler istesin. Ve Rab Mısılıların gözlerinde kavme lütuf Verdi. Musa da Mısır diyarında Firavunun kullarının gözünde, ve kavmin gözünde çok büyük adamdı.” (Tevrat, Çıkış 11/2-3)

Bir başka yerde ise şöyle deniyor: Ve İsrailoğulları Musa’nın sözüne göre yaptılar; ve Mısırlılarıdan gümüş şeyler ve altın şeyler ve elbiseler istediler; ve Rab Mısırlıların gözünde kavme lütuf Verdi ve istediklerini verdiler. Ve Mısırlıları soydular.” (Tevrat, Çıkış 12/35-36)

Tevrat’a göre İsrailoğulları Mısırdan çıkarken, kıptilerin merhametinden de istifade ederek, tanrının lütfuyla onların ziynetlerini isteyip aldılar. Sonra da bunları geri vermediler. Yani tanrının emriyle Mısırlıları soydular.

Ne yazık ki tefsircilerin bazıları bu âyeti yukarıda geçen Tevrattaki haberler doğrultusunda tefsir ettiler. Onlar, İsrailoğulları'nın, Allah'ın kendilerine lutfettiği bir “ganimet” olarak Mısırlı komşularından ödünç aldıkları ziynetlerin ağırlığını yüklendiklerini söylerler. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 8/445. İbnü’l-Cevzi, M. Zâdu’l-Mesir, s: 915. es-Sâbûnî, M. Ali. Safvetü’t-Tefâsir, el-Hâzin, M. b. İbrahim. Tefsir, 3/210. Ateş, S. Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, 5/444)

Kayda değer olan şudur ki, tahrif edilmiş muhtevasıyla bugünkü Tevrat bu davranışı mahkûm etmiyor olsa da öyle görünüyor ki, bunun yol açtığı günah duygusu zaman içinde bir iç huzursuzluğu halinde İsrailoğulları'nın üstüne çökmüş ve bu yüzden günahkârca elde edilen bu zinetlerden kurtulmaya karar vermişlerdir. (Esed, M. Kur’an Mesajı, 2/635)

Tevrat'ın buradaki açıklaması ile Kur'an'm bu konudaki ifadesi arasında bir paralellik görünmekle birlikte, yukarıda aktarılan anlatım, heykel yapımında kullanılan malzemeye ilişkin bilgi açısından da eleştiriye açık görünmektedir. Zira Kur'an İsrâiloğullan'nın o kavmin ziynet eşyalarından yüklendiklerini, Tevrat ise onların Mısırlılar'dan “soydular” ifadesine bakılırsa muhtemelen ödünç adı altında fakat iade etmemek niyetiyle gümüş ve altın eşyalar istediklerini belirtmektedir.” (Komisyon, Kur’an Yolu DİB, 3/551)

Kurtubî şöyle bir açıklama yapıyor: İsrailoğulları Musa ile beraber Mısrdan çıkmak istedikleri zaman yerlilerden, bayrama veya ziyafete gidecekleri izlenimini vermek için bazı süs eşyalarını, ziynetlerini borç olarak aldılar. Ama geri vermeden oradan ayrıldılar.

Bir başka açıklama ise şöyle: Onların yüklendiği ziynet eşyası, denizde boğulan Firavun ve adamlarının arkaya bıraktıkları değerli eşyalardı. Âyette bunlara “ağırlıklar-evzâr” deniliyor. Çünkü bunları almak onlara helâl kılınmamıştı. (Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’an, 2/2023. Beğavî, H. b. Mes’ud, Tefsir, 3/228. Şevkânî, A. b. Muhammed. Fethu’l-Kadîr, s: 1077)

İsrailoğulları hz. Musa’ya; verdikleri sözden kendi tercihleri ile dönmediklerini, böyle yapmaya zorlandıklarını, yanlarında bulunan emânet ziynet eşyasını Samirî “ateşe atın” deyince mecburen attıklarını, ona güçlerinin yetmediğini söylediler. Bu bir anlamda peygamberden özür dilemek idi.

Bu özür, Sâmirî'nin icad ettiği şirke bulaşan kimseler tarafından öne sürülmüştür. Onlar şöyle demek istiyorlardı: “Biz zinetlerimizi bir buzağı yapmak niyetiyle atmadık, onlardan ne yapılacağını da bilmiyorduk. Fakat buzağı önümüze getirildiğinde ister istemez şirke bulaştık." (Mevdûdî, E. Tefhîmu’l-Kur’an (çev.), 3/266)

Cezâirî’nin yorumuna göre İsrailoğullarının kadınları Mısırlı kadınlardan bayramda takınmak üzere ödünç aldıkları bazı süs eşyalarını hz. Musa ile Mısır’ı terketmek zorunda kaldıkları için geri vermeye imkan bulamadılar. Hz. Musa Tûr’a gittiği zaman Samirî kendilerine “yanınızdaki takılar size helâl değildir, size emânettir. Nasıl takınabiliyorsunuz bunları? diyerek onların üzerlerindeki altın ve gümüşleri kazdığı bir çukura atmalarını sağladı. (el-Cezâirî, E. Eyseru’t-Tefâsir, s: 1045) Taberî de benzer bir görüşe yer veriyor. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 8/445)

Anlaşılan o ki, İsrâiloğulları kuyumculuk sanatında mahir olmaları nedeniyle Mısır yerlileri tarafından kendilerine sipariş ya da emânet edilen ziynet eşyalarını Mısır’dan çıkarken iade etmedikleri gibi, diğer ziynet eşyalarını da yağmalamışlardı (Çıkış, 3/21-22). İçine düştükleri vicdan azabından kurtulmak için onları kaldırıp attıkları, âyetten anlaşılmaktadır.” (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, 1/606)

O kavmin ziynet eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik” diye tercüme edilen metin şu anlama gelir: "Erkeklerimizin ve kadınlarımızın Mısırlılar gibi taktıkları süs eşyaları çöldeki yolculuğumuz sırasında bize çok ağır geldi. (İbn Atıyye, A. Muharriru’l-Veciz, s: 1263) Onlara ne yapacağımızı bilemiyorduk, çünkü çölde onlarla birlikte yolculuk yapmamız çok zordu." (Mevdûdî, E. Tefhîmu’l-Kur’an (çev.), 3/266) “…Biz de erisinler diye onları ateşe bıraktık.” (Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’an, 2/2023)

Müfessirler kavmin kimliği hakkında yorum yaparken, elimizdeki Tevrat buzağıyı Harun’un yaptığını söylüyor: “Ve dağdan inmek için Musa’nın geciktiğini kavm görünce, kavm Harun’un yanında toplandı, ve ona dediler: Kalk, bizim için ilâh yap, önümüzden gitsinler; çünkü Musa’ya, bizi Mısır’dan çıkaran bu adama, ne oldu bilmiyoruz. Ve Harun onlara dedi: Karılarınızın, oğullarınızın, ve kızlarınızın kulaklarındaki altın küpeleri kırıp çıkarın, ve onları bana getirin. Ve bütün kavm kendi kulaklarındaki altın küpeleri kırıp çıkardılar, ve onları Harun’a getirdiler. Ve onu ellerinden aldı, ve oymacı aleti ile ona biçim verdi, ve onu dökme bir buzağı yaptı; ve dediler: Ey İsrail! seni Mısır diyarından çıkaran ilâhların bunlardır.” Tevrat, Çıkış 32/1-4)

Heykel yapıp toplumun ona tanrı diye tapmasını istemek İslâmın tanrı ve peygamber inancına uygun düşmez. Kur’an, bu hatayı kimin ve nasıl yaptığını yukarıdaki âyette isim vererek açıklıyor. O da aralarında bulunan Samirî adlı birisi idi. Kaynaklarda onunla ilgili verilen bilgilerin gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Buradaki mesaj, kimliğinden ziyade onun Musa’nın gıyabında yaptıkları ve İsrailoğullarının, (en azından bir kısmının) hak bir peygambere, bunca nimete, bunca ilahi lütfa, esaretten ve denizden kurtuluşa rağmen onun gösterişli yalanlarına kanmaları, o güne kadar kendilerine gelen vahyi ve Musa’nın çabalarını arkalarına atmaları idi.

A’raf 7/148de “huliyy” olarak ifade edilen “ziynet eşyaları” Mukatil b. Süleyman’a göre Firavun halkına aitti. Musa’nın Tur’a gitmesinin üzerinden 35 gün geçmemişti ki Samiri onlara; “Ey ehl-i Mısır! Musa size geri dönmeyecek. Şu yüklendiğiniz vebâle bakınız. Şu anda kadınlarınızı ve çocuklarınızın üzerinde olan ve Firavun kavminden gasbederek aldığınız süs eşyaları sizin için (manevi) bir pisliktir. Bu pislikten temizlenin ve o süs eşyalarını ateşe atın”. Samirî’yi dinleyip öyle yaptılar. O da bu ziynet eşyalarını bir araya toplayıp, onlardan ses çıkaran bir buzağı heykeli yaptı. Bunun Musa’nın tanrısı olduğunu iddia etti. Kavmi o heykele (puta) hz. Musa Tûr’dan dönünceye kadar bir kaç gün tanrı muamelesi yaptılar. (Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 2/338)

Hz. Musa’nın yerine vekil olarak bıraktığı hz. Harun her ne kadar, onları uyardı ise de bu fayda vermedi. Hz. Harun, cansız bir cesedin onlara bir faydası ve zararı olamayacağını, bu fitne ile denendiklerini, Allah’ın rahmetine sığınmaları gerektiği söyledi. Ama onlar Musa dönüneye kadar bu heykele tapmaktan vazgeçmeyeceklerini açıkladılar. (Tâhâ 20/89-91)

Musa (as) dönüp de durumun vehametini görünce kardeşine “niçin bunlara engel olmadın” diye çıkıştı Harun (as) ise bu serkeş topluma gücünün yetmediği itirafında bulundu. (Tâhâ 20/92-95. A’raf 7/150-151) Musa (as) Samiri’ye bunu niçin taptığını, derdinin ne olduğunu sordu. O da yaptığını savunmak ve iddiasını güçlendirmek üzere işin içine Cebrail’i ve onun izini karıştırdı. “…. “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi” dedi (Tâhâ 20/92-96)

Müfessirlere göre Sâmirî’nin, İsrailoğullarının görmeyip de kendisinin gördüğünü ve izinden bir avuç toprak aldığını iddia ettiği elçi, Hz. Musa’nın huzuruna gelen Cebrail idi. Sâmirî, onun atının bastığı yerlerin yeşerdiğini görmüş, izinin toprağından bir avuç alıp ateşe atmıştı. Âyeti, mecazî manada «Allah’ın ilham ettiği ilmi böyle kullandım» şeklinde anlamak da mümkündür.” (TDV Meali âyet notu, s: 317)

Pek çok zorluk, baskı ve zulüm, göç ve korku ile imtihan edilen Musa kavmi, bir de Samiri veya onun yaptığı buzağı heykeli ile imtihan edildiler. Musanın kavminden bazıları belli ki hangi sebepten olursa olsun inandılar. Onun peşine takıldılar. Musa (as) geriye döndükten sonra durumu gördü. Onların “Bu sizin de Musa'nın da ilâhıdır. Musa onu unutmuş, Rabb'ini dağ başında aramaya çıkmıştır. Halbuki Rabbi işte burada duruyor" dediklerini işittiğini düşünün. Bunun o peygamber için ne acı ve eziyet verici olduğu açıktır.

Allah (cc) onlara pek güzel vaadde bulunmuş, zaferin yolunu göstermiş, Mukaddes Belde’yi onlara söz vermişti. Üstelik bu sözün üzerinden fazla zaman geçmemişti. Musa onlara “Rabbinizin gazabını mı istiyorsunuz?” dedi. Zira onların bu hatası Allahın gazabınına uğrayanların yaptığı bir eylem idi. Vahyin gözetimi altında olna bir peygamberi tanrısın ı unutmakla, görünmez bir tanrıyıo aramaya gitmekle, Rabbi ile nasıl ilişki kuracağını bilmemekle, doğru yolu bulamamakla suçladılar.

Buna karşın onlar çeşitli mazeretlere sığındılar. Bu mazeretlerinde uzun süren kölelik hayatının, aklı çalıştırmamanın ve hakikati görmemenin izlerini bulmak mümkün. Verdikleri sözden kendi başlarına caymadıklarını, bir anlamda bu işe mecbur kaldıklarını ileri sürdüler. Dediler ki: “Biz süs eşyaları haram oldukları için onlardan kurtulmak amacıyla onları attık. Samirî onları aldı ve onlardan bir buzağı yaptı.” (Kutub, S. fi-Zılâli’l-Kur’an, 4/2347)

Ancak bu mazeretler o büyük hatayı geri çevirmeye yetmedi.

Bundan sonra Mûsâ, Samiriye şöyle dedi: “Çekil git (defol)! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin. Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilâhına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız.

Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.” (Tâhâ 20/97-98)

Buzağıyı veya başka nesneleri ilâh edinenler, sonra onlara tapınanlar hem aklını kullanmayan, hem de cezayı hak eden kimselerdir.

Buzağıyı ilâh edinenlere mutlaka (Âhirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız.

Ancak;

Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman(larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (A’raf 7/152-153)

 

e-mail
Yazarın diğer yazılarına Yazarlar bölümünde ulaşabilirsiniz.