Hüseyin Kerim Ece

 

Kur'an'da süsleme tezyin fiili 5 30.01.2019


2-Şeytana nisbetle zeyyene fiili

Gerek amel, gerek inanç olsun, çirkin bir şeyin süslü gösterilmesi yedi âyette de şeytana nisbet ediliyor. (Bkz: Enfal 8/4, 48. En’am 6/43. Nahl 16/63. Neml 27/24. Ankebût 29/38. Hıcr 15/39-40)

Şeytan, insanlara kendi yaptıklarını nasıl tezyîn edebilir, süsleyebilir?

Şüphesiz bu ifade de Kur’an’ın kelam harikalarından biridir. Şeytan ve tezyin yanyana kullanılıyor. Çünkü tezyîn kelimesi duyanlara hep süsü, güzelliği, tezyinâtı, sanatı, ihtişamı, hoş olanı, hatta doğru olanı hatırlatır.

Şeytanın bu sayılanlarla bir işi olmadığına göre o, insanların işlerini, fikirlerini nasıl süsleyebilir, nasıl tezyîn edebilir?

Türkçede böyle bir deyim var: Allayıp pullamak. (Doğan, D. Mehmed. Büyük Türkçe Sözlük, s: 59)

Bu da, görüntüyü kurtarmak, kötü ve çirkin bir görünüşü kapatmak için bir şeyi süslemek, donatmak demektir. Ya da görünüşte hoş olmayan bir şeyi bertaraf etmek, gidermek, güzelleştirmek, süsleyerek abartmak anlamına gelir.

Şeytanın kişiye amellerini tezyîn etmesine ‘allayıp-pullamak’ diyebilir miyiz? Evet tam da bu...

Şeytan tarafından süslü gösterilen şey aslında kötü, yanlış, çirkin, hata veya bâtıldır. Ama o böyle şeyleri kendi dostlarına bir şekilde tezyîn eder (süsler). Onların inandıkları şeyi, kendi yaptıklarını güzel ve doğru bulmalarını, yapmaya devam etmelerini bir anlamda telkin eder.

Şeytanın telkinlerinden, çirkinlikleri allayıp pullamasından sonra, ona aldananlar, üzerinde bulundukları yolu hak, yaptıkları işleri doğru/isabetli, ortaya koydukları ahlâkı fazilet, iddialarını geçerli, elde ettikleri sonucu kazanç sayarlar.

Zira onlara göre bütün bu sayılanlar süslüdür, göze güzel ve şahâne, doğru ve mükemmel görünür. Ama aslında o göründüğü gibi değil, şeytan tarafından allanıp pullanmıştır.


-İlgili âyetlere bakalım

Şeytan/iblis insanların yaptıklarını kendilerine tezyin edeceğine, süslü-güzel göstereceğine ahdetmişti. Ne zaman? Bilmiyoruz. Kur’an şöyle anlatıyor: Allah (cc) hz. Âdem’in yaratılışını tamamlayınca meleklere Âdem’in önünde “secde edin” diye emretti. Bütün melekler secde ettiler ama İblis/Şeytan bu emri dinlemekten kaçındı. Allah (cc) ona niçin secde etmediğini sorunca kendisinin Âdem’den üstün olduğunu iddia etti.

Bu yüzden ilâhi rahmetten kovuldu (racîm oldu), lânetlendi. Bunun üzerine İblis/Şeytan yeniden diriliş gününe kadar insanları saptırmak için izin ve mühlet istedi. Allah (cc) da (kendi hikmeti gereği) ona izin ve mühlet verdi. (Hıcr 15/26-38. Ayrıca bkz: A’raf 7/11-18. Sad 38/71-83. İsrâ 17-61-65)

Arkasından da;

İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.

(Allah) benim doğru yolum budur buyurdu.” (Hıcr 15/39-41)

İblis dedi ki: “Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üzerine oturacağım. Sonra elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.” (A’raf 7/16-17)

Yani onları hidâyetten saptırmaya çalışacağım. (Mukatil b. Süleyman, Tefsir, 2/203)

Âyeti şöyle çevirmek de mümkün: “İblis dedi ki: Sen, sadece beni saptırdığından ötürü, yemin olsun ki ben de o kullarına masiyet (günah) olan davranışları cazibeli ve çekici olarak göstereceğim, onların hepsini saptıracağım.”

Burada Şeytanın/İblisin ademoğullarının amellerini (eylemlerini) kendilerine süslü göstermesi iki şekilde olur: Ya masiyetlerin (günahların işlenmesini teşvik, ya da dünyalık, fani süslerle, dünya ziyneti sayılan şeylerle meşgul ederek salih amel yapmalarına engel olmak şeklinde olur. (Kurtubî,M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/1735)

Ebu Said el-Hudrî (ra) Peygamber’in (sav) şöyle dediğini rivâyet etti. “İblis; “Rabbim, İzzet ve Celâlin hakkı için Âdemoğullarının ruhları bedenlerinde olduğu müddetçe onları azdırmaktan geri durmayacağım” dedi. Allah (cc) da; “İzzetim ve Celâlim hakkı için Ben de onlar benden mağfiret (af ve bağış) diledikleri sürece günahlarını bağışlamaya devam edeceğim” buyurdu.” (Ahmed b. Hanbel, 3/76, 29 ve 41. Kurtubî,M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/1735)

Bu âyetlerde Allah (cc) Şeytanın, imanda samimi olanlar hariç, Âdemoğullarınn çoğunu saptırmaya çalışacağını, haber veriyor.

Bu anlamı farklı şekillerde diğer ayetlerde de görmek mümkün. Şöyle ki:

İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”

Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” dedi. (A’raf 7/16-17)

Allah, o şeytana lânet etti ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi.” (Nisâ 4/118)

Şeytanın alacağı pay onlara vesvese vermesi, eylemlerini süslü gösterip sapıtması, günah işlemelerini, isyan etmelerini teşvik etmesi olabilir.

(İblis) dedi ki: ”Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyâmete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım!” (İsrâ 17/62)

İblis bu sözleri, henüz dedikleri gerçekleşmeden, insanların çoğunu kandıracağını zannederek söyledi. Bir başka âyette Şeytanın bu zannını doğruladı haber veriliyor:

Şeytan, onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. İnananlardan bir grup dışında hepsi ona uydular.” (Sebe’ 34/20)

Burada görüyoruz ki Şeytan kendisinin racîm olmasına sebep olan Âdem’i ve evlatlarını doğru yoldan saptırmaya çalışacağına, eylemlerini kendilerine doğru, süslü, hoş, sevimli göstereceğine, ancak Allah’ın sâlih kullarına dokunamayacağını söylüyor.

Âyet Şeytana tabi olanların cehennemi hak edeceklerini de haber veriyor.


-Şeytanın aymazlığı

İblîs/Şeytan Allah’ın emrini dinlemediği gibi, Allah’tan izin ve mühlet istiyor.

Neden? İnsanları Allah yolundan saptırmak için. Bunun sebebi muhtemel ki Âdemoğullarına Allah’ın bahşettiği farklılığı hazmedememesi idi. Buradaki hikmeti anlamaması, kendi kısır görüşünün hak olduğunu vehmetmesi idi.

Allah’ın “secde et” emrine karşı gelerek, kibirlenerek akıl almaz bir suç işleyen, ciddi bir hata yapan İblis/Şeytan bunun faturasını kendine değil, secde emrini veren Allah’a çıkarmaya kalktı. “Beni azdırmana karşılık, ben de bütün Âdemoğullarını azdıracağım, yaptıkları hataları kendilerine süslü-güzel göstereceğim, onları doğru yoldan saptıracağım” dedi.

Bu da aymazlığın şaheseridir.

Zımnen; “Yani sen çamurdan yarattığın Âdem’i hafife alıp secde etmediğimden dolayı benim azgın olduğuma hükmettin veya benim Âdem’e secde etmem mümkün değilken bunu Sen, benden isteyerek azmama sebep oldun” dedi. (M. Türk Meali âyet açıklaması) 

İblis şunu demek istiyor: “Ya Rabbî, benden aşağıda olan birine boyun eğmemi istedin. Benim bu emre uymayacağımı Sen biliyordun. İşte böylece azmama sebep oldun ve bu da beşıma insan (Âdem) sebebiyle geldi. İşte (bu yüzden) ben de onları azdıracağım.” (S. Yıldırım Meali âyet açıklaması)

Yahut: “… hataya düşmeme, sapmama izin verdin”. Ayetteki ‘ağvâhu’ ifadesi “yoldan çıkmasına, sapmasına sebep oldu (ya da izin verdi)” anlamına geldiği gibi, “umutsuzluğa sürükledi”, ya da “istediği, arzuladığı şeye ulaşmasını önledi” anlamına da geliyor.” (Esed. M. Kur’an Mesajı, 1/271)

Bu âyette geçen ve orijinali “iğva” olan azdırma kelimesi, aşırı derecede sapkınlık isteğinin kalbe yerleştirilmesi, ya da azdırmak ve uzaklaştırmak demektir. Şeytan “Ya Rabbi, kalbime yerleştirdiğin sapıklık, inat ve büyüklük arzusu sebebiyle...” demek istedi. Şüphesiz bu suçu başkasına atmaktır. Bu da Şeytanın inkârının küfr-i câhilî değil, küfr-i inadî ve küfr-i istikbârî olduğunu gösterir. (Bu kökten gelen ğayy, rüşdü/doğru yolun zıddı olarak sapıklık, doğru yoldan uzaklaşma anlamındadır. Bkz: Bekara 2/256. A’raf 7/146, 202. Kasas 28/18)

İğva” helâk etmek anlamına da gelir. Nitekim bir âyette “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Onlar yakında ğayy ile karşılacaklar” (Meryem 19/59) deniliyor. Yani onlar helâk olmakla karşı karşıya kalacaklar.

Bununla şeytan kendi helâkinin, lanetlenmesinin müsebbibi olarak Allah Teâlâ’yı gördü. (Kurtubî,M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/1273)

İlâhi rahmetten uzaklaştırılmış ve lanetlenmiş Şeytan/İblis, böyle bir izni ve mühleti elde edince bir daha şımardı, daha da azgınlığa sürüklendi.

Elmalılı Şeytanın “kötülükleri onlara süsleyeceğim” sözünü çamur-ruh bağlamında değerlendiriyor. Ona göre Şeytan/İblis, insanın aslı olan çamuru/balçığı süsleyip, insanın kemâl bulmasını sağlayan ruhtan daha sevimli, daha hoş göstermeye, onları (kendisi) gibi azdırmaya ahdetti. (Elmalılı H. Yazır. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 6/211)


-Şeytanın/İblisin insan üzerinde bir hakimiyeti yoktur

Ancak Şeytan Allah’ın hidâyet verdiği mü’minleri saptıramaz. Zira onun buna gücü yetmez. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 7/516)

Allah (cc) Âdem’den beri vahiy ve elçiler aracılığyla insanlara doğru yolu (hidâyeti) gösterdi. Şeytan ne kadar arzu ederse etsin, hangi vesveseyi veya kendi ait imkanları kullanırsa kullansın, İslâmı (hidâyeti) içtenlikle seçen, samimiyetle kulluk yapan ihlaslı mü’minleri doğru yoldan saptıramaz.

Şeytan/İblis bunu kendisi zaten itiraf ediyor:

İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.” (Sâd 38/82-83)

Bu âyette şeytanın saptırmaya güç yetiremeyeceği kimseler, ihlasa erdirilmiş, yani İslâma samimiyetle inanan ve ihlasla kulluk yapan muhlis mü’minlerdir deniliyor. Takip eden âyette Allah (cc) Şeytan’a;

Şurası kesin ki, benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin bir ağırlığın olmayacaktır” dedi. (İsrâ 17/65)

Bu demektir ki İblis/Şeytan ancak kendini dost (veli), yoldaş, rehber edinen kimseler üzerinde etkilidir.

Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.

Onun hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.” (Nahl 16/99-100)

Şeytan’ın Allah’ın sâlih kulları üzerinde bir gücü olmadığını bir başka âyet şöyle haber veriyor:

(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size vâdettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz!...” (İbrahim 14/22)

O bütün imkanlarını seferber ederek onları kandırmaya, yoldan çıkarmaya, günah işlemeye sevkeder. Vesvese verir, boş umutlarla oyalar, günahları sevimli göstermeye çalışır. (İsrâ 17/64)

İhtimal ki Şeytan/İblis, racîm (kovulmuş) oluşuna, kendi samimiyetsizliğinin sebep olduğunu düşünerek ihlaslı, sâlih kullara zarar veremeyeceğini itiraf ediyor.

Allah (cc) dünya hayatını insanlar için bir deneme süreci yapmayı murat ettiği için Şeytanın isteğini kabul etti. Bununla beraber Allah’a kullukta ihlaslı davranan samimi mü’minler Şeytanın tuzağına düşmez. Şeytan onlar üzerinde bir hakimiyet kuramaz.

Burada dolaylı olarak insanlara akıllarını başlarına almaları, doğru yoldan ayrılmamaları, Şeytanın davetlerine icabet etmemeleri tembih ediliyor. (Komisyon, Kur’an Yolu, 3/318)

Sadece onu iğva etmesi (saptırması) sözü, “İblisin azıp sapmasına sebep olduğu için” demektir. Zira Allah (cc) Âdem’in önünde secde emri Şeytanın azmasına sebep olmuştu. O da zaten bu gerekçeyi ileri sürüyor. Aslında secde emri bir iyilik ve güzelliktir. Bu sayede kul, Allah’ın emrine boyun eğme fırsatı bulur, mütevazi bir şekilde secde ederek bunun ödülünü kazanır. Fakat İblis bunun tersini seçti. Büyüklük taslayarak toprak ve ateş arasında yanlış bir kıyaslama yaptı.

İblisin Allah’a karşı “beni azdırmana karşılık” ifadesi. Ya da “yemin olsun, senin beni azdırıp yoldan çıkmama sebep olduğun gibi ben de kullarını azdırıp yoldan çıkaracağım” demesi kaba, âsi ve hadsiz bir suçlamadır.

Halbu ki Allah (cc) kullarına tuzak kurmaktan, onları azdırmaktan münezzehtir. (Zemahşerî, M. b. Ömer. el-Keşşaf, 2/555)

 

e-mail
Yazarın diğer yazılarına Yazarlar bölümünde ulaşabilirsiniz.