Mucahid Yıldız


Endülüslü kardeşlerime birkaç hatırlatma.. 03.11.2012

Almanya'da yaşayan bir Müslüman kardeşiniz olarak memleketinizde bana gösterdiğiniz teveccühe binaen buradan sizlere acizane biri iki hatırlatma yapmak istiyorum. Değineceğim konuları mutlaka biliyorsunuz. Bilenler için bir yenilenme, diğerleri için de bilgilenme olur inşaallah. Türkler arasında aslında Arapça, fakat sadece son kelimesi Türkçe bir atasözü vardır; 'At-takraru ahsan, walaw kana yüzseksen'. Yani tekrar 180 sefer de olsa çok iyidir.


İnşaallah ifadelerim önce bana, sonra da siz değerli kardeşlerime bir ders ve hatırlatma olur. Allah hepimize efendimiz Hz. Muhammed s.a.v.'e layık birer ümmet olmayı nasib eylesin!


Birlikte kıldığımız bir Cuma namazı hutbesinde Haşim İbrahim'in sonradan bana özet olarak tercüme edilen hutbesindeki ifadelerini duyduğumda Taberi tarihinde okuduğum bir gerçeği yeniden hatırladım. Taberi, Allahüteala, Hz. Adem (a.s.)'ı yarattığında ona tüm eşyanın isimlerini öğretti diyor. Yani Allahüteala, hepimizin babası Hz. Adem'e ilmin özünü, aslını öğretti. Bu durumda tüm insanların en bilgilisi Hz. Adem idi. O zamandan günümüze kadar yapılan en basit bilimsel çalışmadan en yüksek teknolojik ya da diğer dallardaki gelişmeler işte bu aslın üzerine bina ediliyor. Bilemiyorum, belki de insanlık tarihte birtakım olaylar sonucu gerileme gösterdi, önceki yüksek medeniyetini kaybetti ve tekrar gelişmeye başladı. Bu konuda değişik spekülasyonlar yapılabilir.


Haşim İbrahim, Cuma hutbesinde, İslam'ın insanlara şu anın önemini bilmelerini emrettiğini, gelecekleri konusunda endişe duymalarına gerek olmadığını söyledi. Zira insanlar gayretleri sonucu Allah'ın kendilerine öğrettiklerini hatırlıyorlar, böylece ilim ve medeniyette gelişme gösteriyorlar. Haşim İbrahim, aslında şu günlerde Avrupa'da yaşanan kriz tartışmalarında bazılarının ortaya çıkıp, 'Biz toplum içinde ıslah edicileriz. Birtakım önlemler alarak ilerde yaşanabilecek problemleri şimdiden çözüyoruz.' şeklindeki ifadelerine değinerek ilahi zikri hatırlatıyordu. Çünkü Allah'ın çizdiği sınırlar içinde hareket edildiğinde insanlığın geleceğinden endişe duymasına gerek yok. Şu andaki zaman yaşanır; Al-Vakt. Sorunların çözümü İslam'ın öngördüğü adalettir. Adil paylaşım sağlandığında hiçbir kriz toplum içinde varlık gösteremez. İnsanlar refah ve huzur içinde yaşarlar.


Allah'ın çizdiği sınırların ilk ve en önemli unsuru her Müslümanın teslim olmak zorunda olduğu, tüm varlığı ile kendisini adaması gereken 'Lailahe illallah' prensibidir. Allah'tan başka ilah kabul etmemek, tanımamak. Yani insanın kendisine emir ve yasak koyacak tek otorite olarak yalnızca ve yalnızca Allah'ı kabul etmesi, ona tüm varlığıyla, bedenen ve ruhen teslim olması.


Nedir pekala Allah'tan başka insanların ilah olarak kabul edebilecekleri unsurlar?


Şöyle bir çevremize ve günlük hayatımıza bakarsak, binlercesini görüp sayabiliriz. Ama biz şimdi birkaç örnekle yetinelim. Kimileri için para, kadın, cinsel arzular, kimileri için makam, mevki, şan, şöhret ve kariyer. Kimileri için kendi uydurduğu kurallar ve prensipler. Kimileri için de 'Yahu komşularımız ne der, içinde yaşadığımız toplum ne der? Ya bizi dışlarsa arkadaşlarımız?' gibi endişeler. Tüm bunlar Allah'a ortak olarak karşımıza çıkan ve hafazanallah bizi şirke götürebilecek unsurlardır. Lailahe illallah diyerek Müslüman olan kişi işte tüm bunları bir kenara bırakarak Allah'a yönelip, O'na teslim olur. Elbette Allah'ın bize verdiği izin nisbetinde ilmi siyaseti uygulamalıyız, Müslümanlar hakkında kötü bir imaj duyulmaması, peşin hükümlere yer verilmemesi için, birtakım önlemler almalıyız. Ancak ölçümüz her zaman Allah'ın emirleri dışına çıkmamak olmalı.


İlahlık iddiasıyla karşımıza çıkan bu unsurlara, yani şeytana, yani egomuza, nefsimize karşı yaptığımız mücadeleyi Allah Rasulü 'büyük cihad' olarak adlandırdı ve büyük cihadın, daha çok bedeni eylemle ortaya konulan küçük cihaddan çok daha önemli olduğunu bildirdi. Ancak bu, bizim küçük cihadı bir tarafa bırakmamız anlamına gelmiyor. Zaten bu ikisini birbirinden ayırmamızın imkanı yok.


Her canlının kendisini savunma mekanizması vardır. Bazı bitkiler bile kendilerini çeşitli metodlarla savunur. Zulme karşı Müslümanlar olarak kendimizi ve diğer insanları savunmak maksadıyla başvurduğumuz silahlı mücadele en son çaredir. Terör hiçbir zaman biz Müslümanların mücadele aracı olamaz. Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v. başının en darda olduğu zamanlarda bile terör yolunu hiçbir zaman ve hiçbir şekilde tercih etmedi.


Ancak küçük cihad sadece silahlı mücadeleden ibaret bir eylem değildir. Her Müslümanın günlük uğraşıları, çaba ve gayret göstermek, çalışmak anlamına gelen cihad kavramı içinde yeralır. Örneğin bir babanın ya da annenin çocuklarının rızkını Allah'ın çizdiği sınırlar dahilinde temin etmek için sabah besmele ile evinden ayrılıp, akşama kadar yaptığı tüm çalışma bu küçük cihadın içinde yeralır. Yine bir babanın ya da annenin evinde çocuklarıyla meşgul olup, onların terbiyesiyle ilgilenmesi, onları büyütmesi de bir cihaddır.


Tüm bu çalışmalar yapılırken, şeytana ya da kendi nefsimize karşı yaptığımız mücadele ise, işte o büyük cihaddır. Ve günlük hayatımız, hele de çoğunluğu Müslüman olmayan toplumlarda sürekli olarak bu mücadelelerle dolu.


Müslümana şeytan yaklaşamaz, ancak onun yerine her kişinin egosu, kişisel arzu ve istekleri, Allah'ın sınırları dışına çıktığında şeytana hizmet eder. Ve bizim nefsimize karşı yaptığımız mücadele, savaş, işte o büyük cihaddır.


Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v.'in tavsiyesi üzerine gücümüzün yettiği kadar bilimin en yüksek derecesine ulaşmamız gerekir. Zira Peygamberimiz, kadın erkek tüm Müslümanların beşikten mezara kadar ilim öğrenmesini öneriyor. 'Bilim Müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alır.' diyor efendimiz.


Günümüzde bilimin en yüksek aşamada elde edildiği kurumlar olarak üniversitelere baktığımızda, Müslüman kızlarımızın ve oğullarımızın birtakım zorluklarla karşılaştıklarını görüyoruz. İşte onların ilim öğrenmek suretiyle yaptıkları küçük cihad sırasında karşılaştıkları bazı zorluklara karşı gösterdikleri mücadele büyük cihaddır. Örneğin kız ya da erkek öğrencilerin buralarda karşılaştıkları cinsel tahriklere sabrederek, zinadan kaçınmaları, nefislerine uymayarak Allah'ın çizdiği sınırları aşmamaları büyük cihaddır. Kızlarımızın tüm baskılara rağmen, Allah'ın emrettiği hicabı bırakmamaları, bu yolda karşılaştıkları tüm zorluklarla mücadele etmeleri büyük cihaddır. Allah'ın emrine uyup, 'toplumdan dışlanırız, uyumsuz derler, gerici, yobaz derler' gibi bahaneleri elinin tersiyle bir kenara atan Müslüman genç kız ve erkek bir taraftan küçük cihadı yaparken aynı zamanda büyük cihadı da layıkıyla yapmaktadır.


Allahüteala cümlemizi Kelime-i Tevhid ile verdiğimiz söze layık Müslümanlardan eylesin! Amin.

...

e-mail
Yazarın diğer yazılarına Yazarlar bölümünde ulaşabilirsiniz.