Mucahid Yıldız


Darbeye karşı, Hak için halk 'devrimi' 19.07.2016

Türkiye'de 15 Temmuz akşamından sabaha kadar yaşananlar ve halen devam eden halk hareketi bu ülke tarihinde önemli bir yer tutacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. İster hamasi yaklaşım deyin, isterseniz sosyolojik analiz deyin, ortada görülen bir gerçek var. Ordunun bir kısmı halkın çoğunluğunun iradesiyle hükümet eden bir iktidarı devirmek için darbe girişiminde bulundu, halk da büyük bir kahramanlık örneği ortaya koyarak karşı durdu.


Bu girişimi önlemek için halkın cumhuru tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan, halkı sokaklara çıkmaya çağırdı. Tüm ülkede milyonlarca insan bu çağrıya uydu ve sokaklara döküldü. Cesurca 'Allahuekber' diyerek tanklara karşı durdu. Böylece darbe durduruldu. Ancak kendi halkına karşı acımasız bir tavır sergileyen darbe elebaşlarının emriyle açılan ateş sonucu, hak mücadelesi için meydana atılan canlar şehadet mertebesine ulaştılar. Şehadet kavramı İslam'a mahsus bir kavramdır ve Hakkın tezahürü için canını ortaya koyup şahidlik edenlere nasib olur. Farklı kavramlarla bir araya getirilerek dillendirilen şu şehidi bu şehidi olmaz.


Yıllar önce Almanya'da bir toplantıda Waşington'dan gelen bir imam kardeşimiz, Güney Afrika'da yaşadıklarını anlatmıştı. O sıralarda baskıcı apartheit rejimine karşı ayaklanan Güney Afrikalıların Müslüman olmadıkları halde 'Allahuekber' diye bağırdıklarını aktardı. Kendilerine sorduğunda aldığı cevap çok dikkat çekici; Güney Afrikalılar, bir iki yıl önce İran'da gerçekleşen İslam İnkılabında sokalara çıkan insanların 'Allahuekber' diyerek yürüdüklerini ve başarılı olduklarını, o yüzden kendilerinin de böyle bağırdıklarını söylemişler.


Maalesef, son yıllarda malum güçlerin ortaya çıkardığı birtakım terör örgütleri tarafından işlenen cinayetlerde yine 'Allahuekber' kelamı telaffuz edilmek suretiyle bu sözün gücü kırılmaya çalışıldı. Batıda 'Allahuekber' sözü, terör sembolü olarak değerlendiriliyor ve kamuoyu bu şekilde kandırılıyor. Türkiye'de halkın darbeye karşı gösterdiği direnişte yine 'Allahuekber' nidalarının yükselmesi, bu sözün 'Hakkı savunma' ifadesi olduğunu ve ne kadar güçlü, etkili olduğunu bir daha tüm dünyaya gösterdi.


15 Temmuz'u bir inkılab olarak niteleyemesek de, T.C. tarihinde ilk defa halkın sokaklara çıkarak askeri müdahaleye karşı durması adeta bir devrim havası yaşattı. Camilerden gelen sala seslerine sokaklarda kadın, erkek, yaşlı, genç ve hatta çocukların da katıldığı kalabalıkların 'Allahuekber' sesleri karıştı. Bundan rahatsız olanlar, elbette halen kendisini ülkenin tek hakimi sanan 'Atatürkçü' laiklerdir. Senelerden beri bu vatanın asıl sahiplerinin kendi öz değerlerimize sahip çıkan ve her zaman bu öz değerleri için canını vermeye hazır olan Müslümanlar olduğunu bir türlü kabullenemediler. Ve eceli gelen it cami duvarına şeyeder misali, İzmir'de camilere saldırarak müezzinleri darpeden, gözü dönmüşler dahi ortaya çıktı.


DARBENİN ARKASINDA YİNE ABD Mİ VAR?


12 Eylül 1980'de yapılan darbenin arkasında ABD'nin olduğu ortaya çıkmış ve Amerikalılar da bunun böylece bilinmesinden hiç de rahatsız olmamışlardı. Darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren komutasındaki Genel Kurmay'dan 'bizim çocuklar' ifadesiyle sözediyorlardı.


15 Temmuz darbe girişiminin elebaşlarının, yine ABD'de yaşayan Fethullah Gülen bağlantılı oldukları ortaya konuldu. Ancak darbe girişiminin başladığı sıralarda Erdoğan'ın Almanya'ya iltica için başvurduğu, kabul edilmediği, daha sonra da İngiltere'ye başvurduğu yönündeki yalan haberleri duyurmaktan geri durmayan Alman medyası, daha sonra darbe başarılı olamayınca, darbenin Akparti iktidarı tarafından tertib edilen bir oyun olduğu intibaını vermeye çalıştı. Bu konuda Almanya'da halkın büyük çoğunluğunu etkilediğini görüyoruz. Bir de Türkiye'de özellikle Gülen cemaati kadrosuna yönelik operasyonların artması, batı kamuoyunu olaya bu zaviyeden bakmak gerektiği fikrine daha çok itiyor. Zira şu kadar hakim, şu kadar savcı, şu kadar general gözaltına alınıyor haberleri verildiğinde, bu kişilerin başlarını 'Mehdi' olarak gören aşırı bir tarikat üyeleri oldukları kamuoyuna bildirilmiyor.


Darbe girişimine karşı gösterilen bu direniş batının işine gelmediği için, Almanya'nın bazı şehirlerinde okul açmasına dahi müsaade edilmeyen Gülen cemaatinin 'dindar' yönü hiç dillendirilmiyor.


Bu darbe girişiminin ardında ister ABD olsun, isterse 'FETÖ' örgütü olsun, ABD'nin Gülen'i Türkiye'ye teslim edeceğini hiç sanmıyorum. Dünyanın her tarafında onlarca ülkede okulları bulunan ve adeta bir haber alma örgütü gibi kullanılabilen bir örgütten ABD'nin kolay vazgeçebileceğini sanmıyorum. Böyle bir yapılanma, ABD'nin işine bir terör örgütünden daha çok yarıyor.



e-mail
Yazarın diğer yazılarına Yazarlar bölümünde ulaşabilirsiniz.