1 Savasi Beklerken

2 Sen Öl, Ben Yasayayim

3 Taassub Üzerine
4 Ein Offener Brief an Christliche Mitte
 

 

Savasi Beklerken

Abdurrahman Dilipak

Türkiye zor günlerin esiginde bulunuyor.. Kasim ayi ortalarinda Ege denizinin paylasimi konusunda Türkiye ile Yunanistan arasinda ciddi bir kriz bekleniyor.. Ankara Yunanistan´in karasularini 12 mile cikartmasini, hatta 6 milin üzerine cikartmasini savas nedeni sayacagini aciklarken, Yunanistan daha simdiden Türk balikcilarina yönelik taciz atesleri ile adeta yangina körükle gidiyor.

Deniz Hukuku Konferansi´nin yürürlüge girmesi ile, sadece Ege konusu degil, Bogazlar da tartisma konusu olacak..

Bu yetmiyormus gibi Aralik basinda yapilacak ara secimler nedeni ile Türkiye´nin tam da secim atmosferine girdigi bir zamanda yanasacak Ege krizi nedeni ile, dünyanin dikkatleri bir anda Türkiye´nin üzerine cekilecege benzemektedir.

Tabi Türkiye´nin basagrilari bununla da bitmiyor.. Terör, ekonomik kriz, siyasi kriz yetmiyormus gibi, öte yandan Türkiye AT ile gitmesi gereken gümrük birligi konusunda da ciddi bir tikaniklik yasiyor.. Türkiye´nin gümrük birligine gitmemesi, sübvansiyonlari kaldirmamasi halinde, Avrupa Toplulugu ile entegrasyon süreci tikanabilir.

Görünen o ki, hem ekonomik uyum programi, hem insan haklari, hem de Yunanistan ile sicak catismaya girilme ihtimali Türkiye´nin AT nezdindeki rolünü hayli gölgeleyecege benzemektedir.

Yunanistan ise Türkiye´nin icinde bulundugu sartlari bir sans olarak görmektedir. Basta Rusya ve Balkan ülkeleri olmak üzere Ortodoks dünyasini, Türkiye ile girilecek bir catismada arkasina almayi ümid etmektedir. Yine AT üyesi olmasi hasebi ile AT ülkeleri nezdinde Türkiye´ye göre daha sansli bir konumda gözükmektedir. Türkiye´deki ic siyasi dengeler, ekonomik kriz ortami, terör Yunanistan´in bu konudaki emrivakileri icin uygun bir ortam olusmasina zemin hazirlayacak önemli faktörler arasinda sayilabilir.

Yunanistan, AT destegi yaninda, Ortadogu´da Suriye ile, Kafkasya´da ise Ermenistan ile sIkI bir temas kurarak, Türkiye´yi bir kac koldan marke etmeyi deneyebilir.

Yunanistan´in Türkiye´den sadece Ege denizi degil. Yunanistan Kibris meselesini de bu ortamda bir emrivaki ile cözmek istemektedir. Hatta Kibris´la da yetinmeyerek, hem Bogazlari, hem de surici istanbul´un, yani eski Bizansin yeniden ihyasi yönünde bir siyaset izlemektedir. Bunun ilk adimi ise Patrikhanenin ekümenik statüye kavusmasi olayi.. ABD bu konuda bir önceki yönetim döneminde destegini acikca gösterdi.. Bu gün de AT parlamentosunda ayni destek saglanmis bulunuyor.

Tabi burada asil sorun, Patrikhanenin ekümenik statüsünün kabul edilip edilmemesinin ötesinde, hristiyanlara taninan bu hakkin müslümanlara da taninip taninmayacagi, bir Islam ülkesinde müslümanlarin hristiyanlara göre özgürlük ve haklar acisindan ikincil bir konumda olmasinin getirecegi celiski ve bu durumun nasil dengelenecegi sorunu.

Görünen o ki, bu günkü hükümet bu sorunu tam olarak kavrayabilmis degildir. Mayinli tarlada top oynayamayan cocuklar gibiler..

Ege´de sularin isindigi bir zamanda secime gitmek, secim ekonomisi uygulamak, iceride her zamandan cok birlik ve bütünlüge ihtiyac duyulan bir zamanda, bu olaylari bahane ederek politik birlik saglamak adina sloganlar üretmek, taraflarin rakiplerine karsi eteklerindeki taslari dökmeleri sanirim Türkiye´nin durumunu daha da kötülestirecek..

Tekrar TürkYunan krizine dönecek olursak, kimse Ege´de uzun sürecek bir savas beklemiyor. Muhtemelen ilk sicak catismanin arkasindan ateskes ilan edilecek. Belki savas hali daha uzun sürebilir, ama derhal BM ve uluslararasi gücler duruma müdahele ederek, uluslararasi toplulugun hakemliginde bu meselenin cözümü yoluna gidilecek. Ama korkarim biz asil bu uluslararasi hakemlerin gözetimindeki yuvarlak masa toplantilarinda bazi seylerimizi kaybedecegiz. Dilerim korktugum basimiza gelmez..

Elbette onlarin bir hesabi varsa, Allah´in da bir hesabi vardir. Allah, bize hayir gibi gelen seylerde ser, ser gibi gelen seylerde hayir murad etmis olabilir..

Sonucu bekleyecek, hep birlikte görecegiz. Ve sonunda herkes yaptiginin karsiligini ve layik oldugu seyi bulacak...

Sen Öl, Ben Yasayayim

Hüseyin K. Ece

Nüfusu planlama düsüncesi yeni bir sey degil. Eski caglarda bile insanlar az cocuklari olmasini istemisler, bunun icin de günün bilinen tedbirlerine basvurmuslar.

Düsünce olarak nüfusun planlanmasi fikri kimilerine cazip gelebilir. Cünkü mantikli gerekceleri var bu isin. Bu gün eldeki imkanlar ile, bu imkanlari kullanma durumunda olan insanlar arasinda dogru bir oranti yok deniliyor. Dünyanin, insan besleyen kaynaklarinin sürekli azaldigi, gelecekte bu kaynaklarin daha fazla nüfusu beslemesinin mümkün olmadigi, az seyi cok insan paylastigi zaman bugünkü refah seviyesinin kaybolacagi ileri sürülmekte.

Tahrip edilen dogal denge, su ürünlerinin süratle azalmasi, ormanlarin tükenmesi, topraklarin cöllesmesi, hava kirliliginin artmasi, enerji kaynaklarinin belli bir ömürde olmasi (petrol gibi), uzmanlari korkutuyor. Gelecekte insanligin en temel ihtiyaclarini bile karsilama imkanindan mahrum kalacagi endisesini tasiyorlar. Giderek artan nüfusun en büyük sorun olacagini iddia etmekteler.

Kisisel nedenlerle cocuk sayisini sinirlamanin mantigi anlasilabilir. Kimisi hastaliktan, kimisi geregi gibi yetistirememekten, kimisi cevrenin bozuklugundan, kimisi kendine yük veya ayak bagi olmasindan, kimisi daha baska nedenlerle bu düsüncede olabilir. Gecmiste de buna benzer endiselerle dogumlara engel olundugu bilinen bir gercek. insan haysiyetinin, özgürlügünün pek itibar görmedigi kimi zamanlarda cocugum insanca yasama sansindan mahrum kalacaksa; olmasin daha iyi, büyüdügü zaman baskasinin kölesi olacaksa dogmasin daha iyi diyen ana babalarin iddialari normal karsilanabilir. Bu en azindan mantikli bir gerekceye dayaniyor. Kaldi ki böyle bir düsünce Islami dünya görüsüne, Islam´in ölcülerini koydugu yasama ve sosyal düzen anlayisina terstir. cünkü Islam, hem rizkin ilahi kaynaga ait oldugunu, hem de insan aleyhine olan bütün gelismeleri kaldirip herkesin serefiyle yasamasinin temin edilmesinin gereklilik oldugunu emrediyor. Aile icinde kisilerin görevlerinden tutun da, hakca bölüsmeye, baskasini da hesaba katmaya, insana ve hayvana merhametli davranmaya kadar genis bir cerceve cizilmektedir.

Ancak simdilerde nüfus planlamasi meselesi kisisel bir düsünce olmaktan cikti, dünya politikasi haline geldi veya getirildi.

Yeni dünya düzeni iddialariyla ortaya cikanlar, dünya üzerinde her seyde söz hakkinin, yönetme ve yön verme hakkinin kendilerinde oldugu varsayimindan hareketle, islerine gelmeyen nüfus artisini sinirlamaya kalkisiyorlar. Öyle ya, dünya siyasetine onlar yön veriyorlar. Dünya ticareti onlarin elinde. Uluslararasi iliskilerde onlarin sözü gecerli. Onlarin koydugu kurallara uyuluyor. Onlara danismadan kimse bir sey yapamiyor. Daha dogrusu dünyayi onlar parsellemis, diledikleri gibi kullaniyorlar.

Böylesine bir statü icerisinde bir takimlari gözlerine batan, ayaklarina bag olma ihtimali bulunan fazla nüfusu sinirlandirmak isteyeceklerdir. cünkü bu nüfus artisi onlarin yasadiklari ülkelerde degil, ücüncü dünya, fakir ülkeler dedikleri ülkelerde olmaktadir.

Artan nüfusa karsilik yiyecek maddelerinin sürekli arttigini, bugüne kadar asla nüfus sayisindan daha az üretim yapilmadigini, dünyanin bu haliyle daha milyarlarca nüfusu besleyecegini konunun uzmanlari söylüyorlar. Yapilan arastirmalara göre artan nüfusa karsilik temel gida maddeleri sürekli artmistir.

Ellili yillardan bu yana Türkiye´de üretim her sahadaki üretim kirk kati arttigi halde nüfus kirk sene zarfinda yalnizca dört kati artmistir. Diger ülkelerde de durum bundan cok farkli degildir. insanlarin sayisi arttikca üretim ve üretimi kolaylastirici teknikler de sürekli gelisme göstermektedir.

Sorun bence hicbir zaman gecim kaynaklarinin, üretimin azligi degil. Asil sorun mevcut kaynaklarin ve üretimin hakca bölüsülmemesi, bir takimlarinin korkunc derecede harcama yapmasina karsilik bir takimlarinin zoraki gecinmesidir. Bazilari baskalarinin elindekilerini alir, bazilari baskalarini kendine köle edinir. Sömürgeciler ele gecirdikleri kolonilerin zenginliklerini yagma ederler, halklari zayif birakirlar. Kendileri alabildigine zenginlesirler, buna karsilik bir takim ülkeler veya insanlar onlarin yüzünden gecim sIkIntIsI cekerler. Bazi ülkelerdeki acligin en büyük suclusu süphesiz sömürgecilik ve onun getirdigi gayri tabi üretim tarzidir.

Birkac köye birden sahip olan bir aganin emrindekiler, gecim kaynagi kitligindan mi yoksa her seye agalarinin sahip olmasindan mi gecim sIkIntIsI cekerler. Sayisiz isyerlerine sahip merhametsiz zengin, baskalarinin yoluna tas koydugu zaman gecim sIkIntIsI nereden kaynaklanir? Baskalarinin en tabii hakkini onlara reva görmeyen zalimin yaptiklari yüzünden kac kisi gecim sIkIntIsI cekmektedir? Dünya nüfusunun cok az bir kismi olmalarina ragmen Amerika ve Avrupa´nin gecim kaynaklarinin yüzde 65´ine sahip olmalari ne ile izah edilir?

Bazi cevreler böyle bir iddia karsisinda "batinin zenginligi ve uygarlgi kiskaniliyor" diyorlar. Halbuki bu gercek apacik ortadadir ve bunu dile getirmenin kiskanmakla ilgisi yoktur. Bati, bu zenginligi en mesru yollarla elde etmis olsaydi diyecek birsey yoktu. Ancak bu birtakim insanlarin fakirligine, bazi bölgelerin yikimina, bir takimlarinin köleligine ragmen olmussa oturup konusmak zorundayiz.

Kurulan dünya düzeni yani yeni cetelik anlayisiyla, öteden beri uygulanan politikalarla bir takim insanlari fakir hale getirenlerin, bir insani besleyecek kadar masrafi ev hayvanlarina yapanlarin, kendi cikarindan daha kutsal bir sey tanimayanlarin söz söyleme, insanliktan bahsetme haklari olmasa gerektir.

Dünya seflerinin, yani BM´lerde agirligi olanlarin nüfusu sinirlama gayretlerinin sebebi nedir acaba?

Bu konuda duyarli olan degerli yazar ve düsünürler cok net ve acik cevaplar verdiler, cesitli basin organlarinda. Bu cabalarin arkasinda yatan gercegi bütün ciplakligiyla anlattilar. Nüfusun artmasiyla acligin ilgisinin olmadigini bilimsel olarak izah ettiler.

Bunlara bir kac seyi ilave etmek mümkün:

Bence bu cabalarin arkasinda öncelikli olarak batinin tarihi cikarciligiegoistligi yatmaktadir. Batili insan kendi menfaatina cok düskündür. Kendi cikari icin bütün degerleri bir anda cigneyebilir.

(Uzun yillardan beri Avrupa´da yasayanlar bunu gayet iyi bilirler.)

Eger nüfusun artisi batinin cikarlarini bireysel ve cografya planinda tehdit ediyorsa; bu önlenmeli. Batili ülkelerde nüfusun tesvik edilmesine karsilik, dünyanin öteki bölgelerinde nüfus planlamasi cabalari bir celiski degil mi?

Cogalan nüfus, batilinin keyfini kacirabilir. Kendi ülkesinde gecinme imkani azalanlar batiya iltica edebilir. Emperyalizmin simdiye kadar yaptiklarinin hesabini sormaya kalkabilir. Onlar son derece lüks icinde yasarken biz nicin bu sIkIntInin icerisinde bulunuyoruz diye düsünür, sonra bu fakirligin kimin ve hangi sebep yüzünden oldugunu anlayabilirler. Bu da batinin agzinin tadinin kacmasi demektir.

Egoistler, "sen öl ki, ben yasayayim" düsüncesindedirler. Gel gör ki onlar herkesin hemen ölmesini istemezler. Bazilari yasasin ki, onlar mallarini satabilecek müsteri, hizmetlerini yaptiracak isci bulsunlar. Ancak bu, isci ve müsterilerin artmasi onlari rahatsiz edecekse ölsünler daha iyi.

Bu yüzden istenmeyen cocuklar henüz dogmadan ortadan kaldirilmali. Yahut da dogmadan önce modern yöntemlerle tedbir alinmali.

Bir takim toplumlarda aile baglari ve ahlaki faziletler hala kuvvetli. Bu tür aileler ve bireyler kolay kolay cözülmüyor. Bir anlamda bagli olduklari degerler yüzünden sürü haline gelmiyorlar, sömürülmüyorlar, batiyi taklit etmeyi düsünmüyorlar. Halbuki bati, kendilerine benzemek isteyen sürülere muhtactir.

Bir baska sebep te: Batida yaygin olan gayri mesru iliskilerin baska ülkelerde de normal hale getirilme istegidir. Böylelikle nüfus kendiliginden azalacak. Üstüne üstlük batinin bugün icine düstügü sIkIntIya baska ülkeler de düsecek. Yani ben cekiyorum, onlar niye cekmesinler? Öyle ya herkes batiyi örnek almiyor mu?

Alemlerin Rabbinin tasarrufunu tümüyle devre disi birakan, bütün gücün ve hükmün kendisinde oldugunu düsünen insan, süphesiz her seyi kendi kisir bilgisi ve kahrolasi cikari dogrultusunda degerlendirecektir. Bu, iman nimetinin yoklugudur. Her seyin Rabbe ait oldugunu her seyin kaderinin O´na ait oldugunu bilen birisinin kendi istegine uymasi mümkün degildir.

Yarattiklarinin rizkinin vekilligini üzerine alan Rabbin sözüne kulak asmayanlar cözüm icin her yolu deneyeceklerdir ve asla mutlak cözüme ulasamayacaklar.

Ilahlik taslayan saskinlarin her meselede oldugu gibi nüfus konusundaki korkularini anliyoruz. Ancak alemlerin Rabbine iman ettigini söyleyenlerin endiselerini anlamak mümkün degildir.

Akilli insanlar istikamet üzere olanlardir. Onlar zalim ve sömürgeci, insan haklari yaygaralarina ragmen insan haklarini en cok ihlal eden sarlatan, kendi cikari icin dünyanin huzurunu bozan egoistlerin oyununa gelmezler.

Nüfus planlamasi emperyalizmin yeni bir oyunudur. Dikkat edilmeli.

Taassub Üzerine

Zafer Gençosman

Herhangi bir zamanda, herhangi bir sekilde, herhangi bir fikri, düsünceyi, ekolü, grubu, hareketi eksIk ve aksakliklarina, yalan ve yanlislilarina, hak ve hakikat üzere olmadiklarini bile bile, körü körüne, hicbir arastirma geregi duymadan, pesin hükümle savunup, taraf olup, kendi disindakilere adalet ve merhamet ölcüleri disinda insafsizca yargilayip, suclayip, ayiplayip düsmanca karsi bir tavir koymaya taassup denir.

Sahislara, gruplara veya herhangi bir olusuma ön yargili bakarak, onlari kücümsemek, alaya almak, kötülemek ve yargilamak, o kisi ve toplumlari; hizla taassubun insafsiz, merhametsiz kör kuyularina yuvarlar, akli selimden, hakikatten, adaletten uzaklastirir, at gözlüklü, tek düzenli, kör veya sasi, yobaz bir toplum haline getirir.

Kendilerini idare edenlerin her dediklerinin ayet ve hadis gibi dogru, her yaptiklari isin vahiyle desteklenmis gibi isabetli olduguna inanir taassub hastaligina yakalanmis kisi ve toplumlar.

Bu tip toplumlarda, akil; dondurulmus, fikir; yasaklanmis, özelestiri; düsmanca bir tutum gibi pesin hükümle yargilanmis ve yargilanir.

Bu tip toplumlar Allah´in dini, Hz. Muhammed (s.a.v.)´in sünneti, Islam´in hükümlerine göre yönlendirilmez, yönlendirilemez. Din böyle bir toplumu yönlendiremez. Fakat onlar dini yönlendirmeye, sekillendirmeye kalkan kalpazanlarin, hokkabazlarin ve diktatörlerin emirleriyle hareket ederek, bilerek veya bilmeyerek dine karsi bir tavir alabilirler.

Islam kardesligini iclerinde sindirmis toplum ve cemaatlerde taassuba yer yoktur.

Taassubu iclerinden silip atamamis cemaatler ve toplumlarda da Islam´in evrensel kardeslik anlayisi, engin hosgörüsünü bulmak mümkün degildir.

Taassub icinde olan toplumlar; at gözlüklü, dar anlayisli, burunlarinin dibindeki yalan ve yanlislari göremeyen uzaktakilerin ufak tefek eksIk ve aksakliklarini anlata anlata bitiremeyen, onlarla vakit geciren, yazin öte öte kendini bitiren circir böcekleri gibi madde ve mana alaninda kendi kendilerini bitirirler.

Her zaman ve mekanda en dogru kendilerinin oldugunu iddia eden, kendilerinin disindakileri batil olarak varsiflandiran toplumlar; dogruluk ve dogru adina bir yanlisin kör inadi icinde bocalayip dururlar. Gercek dogruyu yakalamada da büyük zorlukler cekerler.

Kisi ve toplumlarin kendi kendilerini en dogru olarak vasiflandirmalari onlarin dogru olduklarina veya olmadiklarina delalet etmez. Dogrular; Allah (c.c.) hükümlerine ve Rasulullah´in sünnetine uydugu sürece dogrudur.

Allah´in c.c. hükümlerine ve Rasulullah´in sünnetine uymayan ve fakat dogru olarak piyasaya sürülen iddia ve fikirler dogruluk cigirtkanligi olan baska bir taassup örnegidir. cünkü: Vahy dogrunun kaynagidir.

Allah´in dininde ölcü: Hak ve adaletin, hakikatin ölcüsü olan Vahye göredir. Herhangi bir gruba, cemaate olan baglilik hicbir zaman vahyin önüne gecen bir ölcü olamaz.

Kendi hizbine baglanmayan, kendi hizbi mantiginda düsünmeyen, kendi hizip görüsü gibi olay ve hadiseleri yorumlayip tavir almayan, herkesi Islam´dan sapan bir cizgide gibi gören ve gösteren bir anlayis Islam´da eriyip kendini bulan, hakikat sirrina erip, kemal bulan bir anlayis olmaktan öte: Yüce Islam´i kendi seviyesiz seviyelerinde, dar kaliplarinda hapsetmek isteyen cahillerin sakat anlayisidir.

Islam´in kurallari her cag ve zamanda tüm müslümanlar icin vazgecilmez, ölümsüz bir ölcüdür. Müslümanlar; Islam´in ölcülerini kendi taassub anlayislari cizgisinde sekillendirmekle müsadeli degil, ancak: O´na göre sekillenmek mecburiyetindedirler.

Islam´in menfaati tüm menfaatlerin üstünde yüce bir deger tasir. Hicbir hizip Islam´i kendi heva ve heveslerine göre kendi grup taassubiyeti ve cikarlarina göre anlama ve anlatma hakkina sahip degildir.

Islam bütün grup ve kliklerin üstünde, tüm grup ve klikleri icine alan evrensel bir dindir. O´nun tefsir ve te´vili de evrenseldir. Dar cerceveli taassuplar icine sigdirilamaz, sigdirilmaya da kalkisilamaz.

Her sahsin, grubun, cemaatin hatasi olabilir. Hatadan uzak olan yalniz Cenabi Allah´tir. inatla hata ve yanlis üzerinde direnmek ihanet capinda bir taassuptur. Hata ve yanlisi görünce ondan dönüp, tevbe etmek te mü´minin faziletlerinden ve güzel vasiflarindandir. Biz; hata ve yanlis kimden gelirse gelsin onu reddetmek, dogru kimden gelirse gelsin onu kabullenmekle görevli bir ümmetiz. Bizimkilerden gelmiyor diye dogruya karsi cikmak, bizimkilerden geliyor diye yanlisa sahip cikmak sifa bulmaz bir taassup hastaligina tutulmus toplumlarin, isabetsiz, talihsiz secenegidir.

Her konuda taassubiyet keskin bir sirke gibidir. Önce kendi toplumuna, sonra onunla direkt veya indirekt iliskisi olan tüm kisi ve toplumlara zarar verir.

Cahillik, dar görüslülük, hasetlik, ahmaklik ve tek yönlü bilgilenerek karar verme ve pesin hükümlerden meydana gelen taassubiyet hastaligindan kurtulmanin tek yolu; Vahye uygun bilgilenme, yasama, düsünme, ahlak ve kültür egitiminden gecmekle olur. Kendisini ve toplumunun Kur´an kültürü ve ahlakiyla zinetlendirmek isteyen, tek cözümü vahyin aydinlik yolunda bulan hareket öncüleri, kendi iclerindeki her türlü taassubu yok etmeden Islam´in evrensel mesajini kitlelere ulastiramazlar.

Hizipci bir mantik, dar bir dünya görüsü, ufaltilmis ve keyfe göre sekillendirilmis bir Islam anlayisi taassubuyla ancak o hareket, gruplardan bir grup, hareketlerden bir hareket, görüslerden bir görüs olmaktan ileri ve öte gidemez.

Müslümanlarin tümünü kucaklama, kusatma, kanatlari altina alma, onlara ümmet baglaminda davranma konusunda taassubiyet icinde olan bir hareket nerede, nasil ve ne sekilde olursa olsun bir ümmet hareketi olmaktan cok uzaktir.

Ümmeti kusatmayan bir hareketin yüzde yüz Islami bir hareket oldugunu savunmak ve iddia etmek te taassub icinde ayri bir taassubdur.

Ein Offener Brief an Christliche Mitte

Gerd M. Ensar

An die Redaktion der CM,

Wir haben sämtliche, von ihnen veröffentlichte Islam-Informationen sorgfälltig studiert und mußten leider feststellen, dem ist nicht wie so Sie behaupten; Wir zitieren: "Alle von CM herausgegebenen Islam-Informationen sind sorgfältig recherchiert und wissenschaftlich erarbeitet." worden wären. Wir brauchen jetzt die einzelnen Stellen nicht detalliert zu erläutern, aber eins ist jedoch sicher was Sie hier betreiben, ist ein beabsichtigtes Verbreiten von Falsch-Information über den Islam. Sie schüren damit eine unbegründete Islam-Feindlichkeit.

Eins aber sollten Sie wissen, die Sonne können Sie nicht zudecken, denn es wäre nicht klug! Islam ist eine Religion der Wahrheit und der Vernunft, die auf der Erde den Menschen eine Rechtleitung gibt, um mit unseren Mitmenschen in Frieden zu leben und nach dem Ableben uns zu einem einzigen Gott führt. Darin sind wir Muslime sicher.

Wir Muslime verstehen den Sinn Ihrer Islamfeindlichkeit nicht. Denn was für Muslime von Vorteil ist, ist auch für die restliche Menscheit von Vorteil. Mit anderen Worten können wir mit Sicherheit sagen, Islam ist der Segen der Menscheit, von dem nichts Böses hervorgehen kann, da es eine göttliche Führung ist.

Was sollen die Menschen von Ihren "Wissenschaftlern" erwarten, wenn Sie wissentlich die Wahrheit leugnen. Es gab eine vergleichbare Verleumdung zu Zeiten von Jesus Christus, der ja dem Volk Israel gesandt war, auf daß sich Juda zu seinen Herzen bekehre und auf daß Israel im Gesetze des Herrn wandele, wie es im Gesetz Mose geschrieben steht.

Die Schriftgelehrten und Hohepriester Israels waren versammelt, um Jesus zu befragen, von gelchem Stamm der Gesandte Gottes, den sie Mesias nannten, kommen werde. Jesus antwortete laut seinem Evangelium "Der Eifer um deine Ehre, o Gott entflammt mich, und ich kann nicht schweigen. Wahrlich sage ich, der Sohn des Abraham war Ismael, von dem der Mesias abstammen muß, der dem Abraham versprochen war, daß in ihm alle Völker der Erde gesegnet seien. Als der Hohepriester diese hörte, wurde er zornig und rief aus: "Laßt uns diesen gottlosen Gesellen steinigen, denn er ist ein Ismaelit und hat Moses und das Gesetz Gottes gelästert." und beschloß kurz darauf Jesus zu töten.

In Ihrer Vorgehensweise ähneln Sie den Schriftgelehrten und Hohepriester Israels, die weder Jesus als Prophet noch seine Botschaft anerkannt haben, darüber hinaus ja sein Evangelium fälschten, was die Ursache unserer Uneinigkeit ist. Sie hatten Teufel im Rücken.

Islam ist eine offene Religion, hat nichts zu verbergen und für jederman zugänglich. Wir sind auch nicht die Beschützer des Islams, sondern es ist Allah selbst, der ihn schützt.

Haben Sie Angst, daß die Menschen in den Islam übertreten könnten und werden? Warum solten Sie dies nicht tun, wenn sie es für richtig halten? Vielleicht sollten Sie auch darüber nachdenken!

Im anderen Falle jedoch würde ich Sie bitten, in Zukunft Ihre Behauptungen wie z. B. Allah sei ein "Götze" zu lassen. Wo haben Sie in der Islamischen Welt einen Götzen gesehen, den Muslime anbeten? Allerdings weiß jeder, daß Kirchen voll von Götzen (HeiligenBilder und Staturen) sind, denen Sie verehren!..

So paradox Ihre Behauptung in diesem Beispiel ist, sind auch andere Behauptungen gleichermaßen paradox und grundsätzlich mit der Islamischen Religion nicht vereinbar.

Daher bitten wir Sie dringend einen muslimischen Gelehrten aufzusuchen, den Sie zu Rate ziehen und der für Sie von Ihnen gewählte Themen über den Islam schreibt. Bei der Vermittlung dieser sind wir Ihnen gerne behilflich.

PS: Wir bitten Sie dieses Schreiben im nächsten Kurier der CM Ausgabe vollständig zu veröffentlichen!

Mit muslimischem Gruß´

"Christliche Mitte Partisi" katolik ve sag egilimli bir parti olup, Almanya capinda genelde Islam düsmanligi yapmayi, bunu yapmakla esas hristiyanligi koruyabilecegini düsünen bir organize.

Aylik olarak cikardiklari "Kurier der Christlichen Mitte" gazetesinin yani basinda Islam hakkinda isimlerini asagida sayacagimiz ekleri verdiler:

Islam von A bis Z

Christenverfolgung in den Islamischen Ländern

Hintergrund-Information zu Islam

Christliche Mitte (CM)´nin iddiasina göre yayinladiklari yazilarin hepsi ilmi ve bilim adamlari tarafindan arastirilmis. Biz bu dergi ve gazetelerin tümünü istedik ve müslüman gözüyle ne kadar dogru olup olmadigini arastirdik. Elde ettigimiz sonuc akil almaz derecede acaip ve garaip idi. cünkü her yapilan iddianin Islam´la bir alakasi olmayip, kasitli olarak Islam hakkinda uydurulmus seylerdi. Onlara yazdigimiz mektubun Türkcesini burada yayinliyoruz.

 

Kurier der CM yetkililerine,

Biz sizin Islam hakkinda yayinladiginiz tüm yazili basini inceleyerek gözden gecirdik. Verdiginiz bilgileri arastirdik ve yaptigimiz tesbite göre sizin iddia ettiginiz gibi bu bilgilerin ilmi olarak degil, maksatli olarak insanlari yanlis bilgilendirmek icin hazirlanmis olduklarini gördük. Bunlari detayli olarak burada aciklamamiza gerek yok. Sizin burada yaptiginiz sebepsiz bir Islam düsmanligidir.

Sunu bilmeniz gerekir ki, günesi kapatamazsiniz, cünkü bu akilsizlik olur. Islamiyet hakikat ve akillilarin dinidir. Dünyada insanlara dogru yolu gösterir ve ahirette de insani Allah´in huzuruna cikarir. Müslümanlar bunu böyle bilir.

Biz sizin Islam düsmanliginizin mantigini anlayamiyoruz. cünkü Islam´da müslümanlar icin iyi olan seyler bütün insanlar icin bir iyiliktir. Islam insanlar icin bir nimettir ve O´ndan hicbir kötülük gelmez. cünkü Allah´in takibi altindadir.

Insanlar sizin bilim adamlarinizdan ne bekleyebilir? O bilim adamlari ki, bile bile dogruyu anlatmazlar. Isa Peygamberin zamaninda olan bir olayla bu olayi denklestirmek mümkündür:

Isa Peygamber Israil milletine dogru yolu iletmek icin gelmisti. Israillilerin önde gelen hahamlari ve bilim adamlari toplanip O´na Mesih´in (Allah elcisinin) hangi milletten gelecegini sormuslardi.

Isa Peygamberin Barnaba incilinde ifade edildigi gibi onlara cevabi su olmustu: " Allah´im seni tesbih ve tazim ederim beni hakikati söylemeye tahrik et. Muhakkak ki, Ibrahim´e söz verilen Mesias´in gelecegi kavim Ibrahim´in oglu Ismail´in kavmi idi. O alemlere rahmet olarak gönderilir." Hahamlar bunu duyduklarinda cok hiddetlenip söyle dediler: "Gelin bu Allah´siz genci taslayalim. cünkü o bir Ismaili´dir, Musa´yi ve Allah´in kanunlarini hafife aldi." Hemen sonra da O´nu öldürmeye karar vermislerdi.

Sizin dogrulari saptirma calismalariniz da Israil hahamlarinin yaptigina benziyor. Onlar ki, ne Isa Peygamberin peygamberligini, ne de O´na gelen ayetleri kabul ettiler. Kabul etmemekle yetinmeyip Incil´i degistirdiler. Bizim de sizin yaptiginiz bu saptirmalari kabul etmeyisimizin sebebi budur. Hareketlerinizin benzedigi yahudilere seytan yön veriyordu.

Mesih, yani Allah´in elcisi, kendisinden önce gelen diger tüm elciler gibi Ismail Peygamberin kavminden gelecek olan Allah´in elcisi Muhammed (s.a.v.)´in ve Allah´in kitabi Kur´an´in gelecegini müjdelemistir. Müslümanlar bu gelen elciye ve Kur´an´a iman etmislerdir.

Islam dini herkese apacik bir dindir, gizli hicbir tarafi yoktur. Biz müslümanlar Islam´in koruyucusu degiliz, O´nu bizzat Allah (c.c.) korur.

Insanlarin Islam´a girmesinden mi korkuyorsunuz? Onlar nicin müslüman olmasinlar ki, eger bu onlara göre dogru ise? Siz de müslüman olma hususunda düsününüz ve Islam´a geliniz.

Sizden ricamiz, gelecekte örnegin daha önce yazdiginiz gibi "Allah puttur" gibi sacma iddialarda bulunmayiniz. Dünyanin neresinde müslümanlari bir puta taparken gördünüz? Hakikat sudur ki, sizin kiliseleriniz put ve resimlerle doludur ve siz onlara ibadet ve hürmet ediyorsunuz.

Iddialarinizin carpik ve yersiz oldugunu görmek icin bu örnek yeterlidir. Su anda burada yazmadigimiz bir cok iddialarinizda yersiz ve carpiktir.

Bu nedenle size tavsiyemiz; Acil olarak kendisine Islami bilgiler icin basvurabileceginiz bir müslüman ilim adamini bulmanizdir. Böyle birisini aramak ve bulmak konusunda size yardimci olmaya haziriz.

Not: Lütfen bu mektubun tümünü gazetenizde yayinlayiniz.

Islami selamlar...