Gökyüzü
parlak ve hava sakindi. Piriltilar semanin sedef
aynasindan dünyaya yansirken, ac olan midesinin
gurultusunu isitiyordu. Bu yüzden olacak bir
simit alip ac midesini yatistirmaya karar kildi.
Günlerdir,
hatta aylardir issizdi. Dolasmadigi han, gezmedigi
mekßn kalmamisti. Öyle ki, ayaklarina kara sular
inmisti. Safligindan midir, öyle görünmesinden
midir, yoksa soyadinin "Safoglu"
olmasindan mi, agarmis sacindan veya kamburlasmis
belinden midir bilinmez bir türlü is
vermemislerdi simdiye kadar. Ama her ne kadar
saclari agarmis, beli kamburlasmis olsa da güclüydü
ve gencti henüz. Hem bir kere gönlü gencti...
Cebindeki
paranin yavas yavas kendisine veda ediyor gibi bir
tavir takinmasi asabini bozuyordu. Bir an evvel
bir is bulmasi gerekliydi. Oturdugu bankta, son
simit lokmasini da agzina götürürken ic gecirdi.
Basinda siddetli bir agri karargahini kurmus,
benzi sararir gibi olmustu. Gözleri etrafi esef
dolu piriltilar ile tararken kaslari inadina
catikti. Ne kadar zaman gecmisti bilemedi ki, gözleri
bir binanin duvarina monte edilmis bir yaziyla
karsi karsiya gelince irkildi. Okumaya calisti.
"is ve isci Bulma Kurumu" yaziyordu.
Sasirdi. Yaniliyor muyum diye tekrar okudu. Hayir
yanilmiyordu, dogru okumustu.
"Ne
yiktilar ki bunu yaptilar" diye sayikladi.
Sonra ekledi: "Herhalde bize de bir is
bulurlar. Öyle ya niye dikmis buraya bu binayi
devlet? Vatandasina is bulunsun diye. Meger bizden
habersiz millete is bulunuyormus da benim haberim
yokmus.
Elleri
ile kafasini dövdü. Aylardir bosu bosuna orada
burada gezecegine buraya gelseydi coktan bir is
sahibi olacakti.
"Ah
benim aptal kafam" diye inleyerek ayaga
firladi. Binanin kapisi önüne geldiginde ölcüsüz
bir karamsarlik hatta bir kararsizlik icinde
cirpiniyordu yüregi. Heyecani gögüs kafesini
zorlayacak sekilde siddetliydi. Kapiyi iterek
iceri girdi.
Afedersiniz,
dedi cam arkasindaki memura, is ariyordum da.
Dik
dik bakti memur:
Kayit
mi yaptiracaksin? diye sordu.
Yok
is ariyorum.
Ilk
defa mi geliyorsun buraya?
He
ya ilk defa.
Belli
oluyor, vasifli misin?
Bakisina
bir mana veremedigi gibi sözlerini de tam
anlamamisti memurun.
.......
Yani
meslegin var mi?
He!..
var, var ya. Sonunda ben de bir meslek sahibi
oldum. Memur camin acik kismindan önüne ufak bir
kagit parcasi uzatirken bagirdi: Birinci kata..
Adimlarini
merdivenlere dogru yöneltirken yeni yeni hülyalara
daldi. Kafasinda neyin ve nelerin hayalini kurdugu
pek bilinmez ama gözlerindeki piriltilar gönlündeki
sevincini aksettirmeye yetti. Bir is sahibi
olabilmenin heyecani ile kosar adimlarla cikti
merdivenleri. Kata geldiginde nefes nefese idi. Gözleri
"Vasifli Kayit Yeri" levhasina takilinca
istikametini o tarafa cevirdi. Sira vardi, fakat
öyle uzun degildi. Zaten hemen sira kendisine
geldi. Zira memure hanim gelenlerin sadece nüfus
cüzdanlarini bir de alt katta verilen üzerinde
"vasifli" yazan kagitlari, onlarin
tabiriyle fisleri alip, siraya koyuyor ve tabi
sert bir sekilde beklemeleri gerektigini söylemeyi
de ihmal etmiyordu.
Neden
sonra, isminin okunmasi üzerine cagrildigi yere
yanasti. Az bir müddet bekledi. Karsisindaki
memure hanim önündeki kagida bir seyler
karalarken, kalemine zikzaklar cizdiriyordu.
Kalemini kagit üzerine attiktan sonra cayindan
bir yudum aldi. Bir daha.. ve bir daha. Bardagi
cay tabaginin üzerine birakirken, gürültü
cikarmasina aldirmadan tekrar kalemini aldi. Sonra
muhatabina bakmadan sordu: Adiniz?
Nuri
Safoglu.
Mesleginiz?
Gezer.
Saskin
bakislarini karsisindaki saf görünüslü
ihtiyara cevirdi memure hanim: Anlamadim, Nuri
efendi.
Gezer.
Gezer diye tekrarladi.
Dalga
mi geciyorsun kardesim sen?
Estagfirullah
hanim kardesim ne dalgasi?
Ne
yani sen simdi mesleginin gezer oldugunu mu söylüyorsun?
Evet.
Ne varmis bunda sasilacak?
Memure
hanim iyice sinirlenmisti:
Bana
bak amca. Dalga gececeksen baska kapiya. Hic öyle
meslek mi olurmus?
Neden
olmasin? Is icin yazi ve kitap yazana Yazar, düsünene
Düsünür deniliyor da, yine is icin kapi kapi
gezene nicin Gezer denmesin?
Hoppala
bir yasima daha girdim!
Nuri
efendi bir an önce bir is sahibi olabilmenin
heyecani ile ayakta dikilirken, kamburlasmis
belinin, agarmis sacinin ve bilhassa saf görüntüsünün,
karsisindaki memure hanima bir eglence sebebi
olacagindan habersizdi.
Memure
hanim tilki edasiyla gülümserken, sesi istihzali
idi:
Bak
bey amca. Senin icin güzel bir is var, yapar
misin?
Sevindi
ihtiyar: Yapmaz olur muyum evladim. Yeter ki is
olsun.
Öyleyse
iyi dinle. Su kösedeki postaneyi görüyor musun?
Parmagiyla camdan disariyi gösteriyordu memure
hanim. O istikamete dogru bakinca gözüne carpti.
Evet,
dedi.
Iste
bak oraya gideceksin. Posta kutularina yakin bir
yerde duracaksin.
Evet?
Sonra
mektuplarina pul yapistirmak isteyenlere dilini
cikaracaksin.
....
Onlar
da pullari senin diline sürecek ve islatacak,
mektuplarina yapistiracaklar. Anladin mi?
Parmaklari
ile kafasini karistirdi Nuri efendi.
Bu
seferde siz dalga geciyorsunuz, diye mirildandi.
Memure hanim alayli alayli güldü:
Yok
be bey amca. is bul dedin bulduk iste
begenmiyorsan git dilen.
Nuri
efendi dilenciligin bir meslek haline geldigini
bir kac defa isitmisti. Bu yüzden olacak "git
dilen" sözünü duyunca sonunda bir is
sahibi olmasi heyecaniyla bir sevinc ve mutluluk cöktü
icine. cünkü onun da bir isi olacakti gayri...
Yasasin,
diye bagirdi. Sonunda benim de bir isim oldu su
memlekette.
Arkasindan
gönderilen kahkahalara aldirmadan, gönül
rahatligi icinde salonu terketti, bir an evvel bir
kösede bir yer kapabilme ümidiyle.
|