1 Kadinin Çalismasi

2 Hanimlarin Süslenmesi
3 Mevki ve Makam Sahibi Kadinlar
 

 

Kadinin Çalismasi

Adil Emre

Bati toplumunda gerceklestirilen Sanayi devriminden sonra esitlik maskesi altinda kadinlarin evlerinden cikartilip ucuz is gücü olarak fabrikalara yönlendirildiklerini; ve bunun neticesinde ortaya cikan bir cok problemler ile de bati toplumunun sosyal bir cöküsün doruguna dogru süratle yol aldigini önceki yazilarimizda söylemistik.(1)

Insanimizin inanc yapisiyla uygunlugu acisindan hicbir elestiriye tabi tutulmadan batidan oldugu gibi alinip halki müslüman olan ülkelerde uygulamaya konulan terceme sistemler, fazla zaman gecmeden pek tabii olarak müslüman kadinin da calisip calisamayacagi tartismasini ortaya cikartmis, bu hususta muhtelif görüsler ortaya atilmistir.

Konumuzun disina tasma pahasina da olsa burada hemen sunu söylemek isteriz ki, müslümanin temel görevi sistem icerisindeki faaliyetlerinin mesrulugunu tartismak degil, her seyden önce onu tüm kurum ve kuruluslariyla bir bütün olarak reddetmektedir. Onun temel hedefi de, icinde yasamak zorunda kaldigi batil sistemi ortadan kaldirmak ve onun yerine her yaradilanin kendi fitrati dogrultusunda hayatini yönlendirebilecegi Allah´in dinini hayatin bütün alanina etken bir sekilde hakim kilmak dogrultusunda calismaktir.

Zira ancak böylesine bir inanc ve tavir müslümanin iman iddiasini kanitlayacak ve hangi sartlarda ve sistemde yasarsa yasasin onun faaliyetlerine mesruluk zemini olusturacaktir.

Bir gün bati toplumunda kadini kocasina hizmetten soyutlayarak isyerindeki patronuna hizmetci kilan ve ona annelik duygularini tatmayi bile cok gören kapitalist sistem coktan tikanikligini farketmistir.

Örnegin; papaganlar gibi batinin taklid edildigi bizim ülkelerimizde cocuk sayisi yükseldikce ailenin cocuk parasi azalirken, batida devran coktan tersine dönmeye baslamis, kadina tekrar evine dönüp anne olmasi icin doguma tesvik paralari ödenirken ayrica ücretli olarak üc yili askin annelik izin hakki taninarak bu cikmazin telafi edilmesi düsünülmüstür.

Müslüman kadinin calismasini konu alan mevzumuza gecmeden önce genel olarak diyebiliriz ki, müslüman olup, olmamasindan tamamen bagimsiz olarak kadinin salt kadin olarak yaratildigi ve kendisine erkeklerden tamamen farkli bir misyon yüklendigi icin temel espri olarak calismamasi, calismasindan toplum yararina daha faydalidir.

 

MÜSLÜMAN KADININ CALISMASI

Burada üzerinde duracagimiz müslüman kadinin calismasindan kastimiz muhakkak ki, kadinlarimizin belli bir ücret karsiligi is güclerini satmak amaciyla evlerinden cikip herhangi bir sektörde calismalaridir. Yoksa kadinlarimizin, kastettigimiz manada calismasalar da evlerinde kendilerine has ev islerinden dolayi baslarini kaldiracak kadar bile vakitlerinin olmadigini gecen sayimizdaki "Ev hanimlari"(2) baslikli yazidan hatirlayacaksiniz.

Zaten Islam hukukuna göre kadinin calismak zorunda olmayisinin temel faktörlerinden en önemlisi de budur.

Ilahi hikmet kadinin yüklendigi misyonundan dogan annelik, cocuk bakimi, ev isleri, ön ögretim... gibi bir cok isleri oldugu icin onu calismaktan muaf tutmus, batili kadinin calisarak elde etmek zorunda kaldigi sosyal güvenlik statüsünü, Islam müslüman kadina dogar dogmaz bahsedip, onun hayati boyunca gecimini bekar iken babasina, evlendigi an esine, dul kaldigi zaman ise yine babasina veya iste bu tür anlarda yürürlüge koyup isletmesi icin kiz kardesinden daha cok mirastan pay alan erkek kardeslerine, olur ya bunlardan hicbirinin mevcut olmadigi bir durumda da "velisi olmayanin velisi imamidir" hadisi serif geregi itaat etmekle yükümlü oldugu idarecisine yükleyerek ona ilelebed islerligini koruyabilecek bir sosyal güvenlik agi örmüstür.

Burdan da anliyoruz kim müslüman kadinin gecimi noktasinda herhangi bir endisesi olmadigi gibi, rizkini temin etmek icin erkekler gibi calismak ile de hukuken yükümlü degildir. Yani her seyin Islam hukukuna göre sekillendigi bir toplumda müslüman kadina kendi gecimini temin etmek icin calisma sarti kosulamaz. Onun zaten evinde yeteri kadar isi vardir. Yüklenecegi birtakim ek islerden dolayi sekteye ugrayacagi, asli vazifeleri hem kendisini sorumluluk altina sokacak hem de ailede bir cok yeni problemler ortaya cikaracaktir.

Bilinen bir gercektir ki, calisan kadinlar evlerine geldiklerinde ev isleriyle de ugrasmak zorunda kaldiklari icin asiri yorgun düsmekte, dolayisiyla esine ve cocuklarina gerekli ilgiyi gösteremedigi icin ailenin harmonik isleyisi bozulup kavgalar basgöstermektedir. Veya karikocanin paraya asiri tamahlarindan dolayi aile fertlerinin hep birlikte icinde oturup rahat edebilecekleri ve cocuklarin temel aile terbiyelerini kapacaklari yuvalari, maddi degerler ugruna aksamlari ugranip, konaklanan ve sabahlari erkenden terkedilip gidilen, aile atmosferinden mahrum, ruhsuz yiginaklar haline dönüsmektedir.

Bu tür problemlerin olusmamasi icin kendi asli islerine yeteri kadar vakti kalsin diye hukuken calismakla yükümlü tutulmayan müslüman kadin; pek tabii ki isterse kendi rizasi dahilinde bir insan olarak Allah´in kendisine tanidigi calisma hakkini da kullanabilir. Ona düsen sadece bunun sartlarina riayet etmesidir.

Islam´da kadina ayni zamanda erkege de yasak kilinan sey aslinda bizzat isin kendisi degil, o isi yapabilmek icin kendi Islami kisiliginden vermek zorunda kalacagi tavizlerdir. Yani sekreterlik yapacak olan kadina yasak olan patronunun dikta ettirdiklerini daktilo tuslarina basarak kagida aktarmak degil, onunla saatlerce ayni odada yalniz kalmasidir...

Vurgulamak istedigimiz sudur ki; müslüman kadin kendi asli vazifelerinden artan vakitlerini degerlendirmek icin calismak isterse basta tesettür(3) olmak üzere disariya cikabilme sartlarina tamamiyle uyabilecegi ve kendine has disiplin temposunda sekizon saat dayanabilecegi bir is bulabilirse var olan calisma hakkini kullanabilecektir.

Yükümlü olmadiklari halde calismak isteyen kadinlara konulan, daha dogrusu evinden ciktigi an her zaman gecerli olan bu sartlar; Islam´in temel tercihi olan kadinlarin evlerinde kendi isleriyle mesgul olma esprisine ve pek tabii ki, müslüman kadinin temel fitri haklarina bir destek mahiyetindedir.

Kendilerin bakmakla yükümlü oldugu kisilerin rizkini temin icin calismak zorunda olan erkege taninan bu husustaki kolayliklar da örnegin örtmekle yükümlü oldugu avret mahallinin göbek alti diz arasi olusu, yalniz yolculuk yapabilmesi... bu gercegi acikca ortaya koymaktadir.

Anlasilmaktadir ki, calismak isteyen müslüman kadin ya zikredilen malum sartlara riayet etmek, ya da kendi evinden katilimci olabilecegi, dergi, tercüme, veye bir takim el sanatlari... gibi islere talip olmak zorundadir.

Pek tabii ki, bütün kisimlariyla Islam hukukuna göre ayarlanmis yetkili silsileden (Führungshierarschie) tutun da paspascisina varana kadar hem cins personelden olusan is yerlerinde kadin hastahaneleri gibi calismak da uygun oldugu gibi günümüzde var olan realiteden ideal bir alternatiftir...

Bir dahaki sayiya ulasmak ümidiyle.

(1) bkz. yorum 2/94 Kadin ve Toplum baslikli yazi, Adil Emre.

(2) bkz. yorum 8/94 Ev hanimlari baslikli yazi, H. Topatan.

(3) bkz. yorum 7/94  8/94 Müslüman Kadinin Tesettürü, Disariya Cikmasi baslikli yazi, Adil Emre.

 

Düzeltme: Gecen sayidaki Müslüman Kadinin Tesettürü baslikli yazida Ensar kadinlari hakkinda rivayet edilen hadisin dizgide yapilan bir yanlislikla Hz. Ali (r.a.)´den alindigi yazilmistir. Dogrusu; bu hadis Hz. Aise (r.a.)´dan rivayet edilen bir hadistir. Okuyucularimizdan ve bu yaziyi yazan kardesimizden özür dileyerek düzeltiriz.

Hanimlarin Süslenmesi

Hatice Topatan

Peygamberimiz (s.a.v.). "Süründügü koku etrafa yayilirken mescide namaz kilmak icin gelen kadinin namazi, geri evine dönüp yikanmadikca kabul olmaz." (et-Tergib vet-Tergib)

"Ey insanlar, kadinlarinizi zinetlerini giyerek, eteklerini sürüye sürüye, mescide gelmekten nehyediniz. Zira Israil ogullarinin kadinlari, zinetlerini kusanip böbürlene, böbürlene mescidlere geldikleri icin lanetlenmislerdir." buyurdu. (Ibni Mace)

Yukaridaki hadislerden anlasildigi gibi, müslüman hanimlarin süslenip, koku sürünüp, kocalarinin istegi üzerine de olsa disari cikmalari yasaklanmistir. Bircok ayetler "Süslerini göstermesinler... Gizledikleri bilinmesi icin yere vurmasinlar... Kalplerinde hastalik olanlarin hastaligini deprestirmemek icin, seslerini kadinsi kadinsi inceltmesinler... Cahiliyye dönemi kadinlari gibi süslüpüslü, kirila döküle gezmesinler..." (Ahzab 32) diye buyurarak isin ehemmiyetini göstermektedir. Süslenip disari cikan kadin, hem Rabbinin emirlerine isyan ederek günaha girer, hem de cevresinde bircok insanin günaha girmesine vesile olur. Peygamberimiz: "Hangi kadin koku sürünüp (süslüpüslü) bir toplumun yanindan gecerse, o zaniyedir. Her göz zina eder." diye buyurur. (Nesei)

Süslenip sokaga cikan kadin, cemiyetin bozulmasinda, ahlaksizligin artmasinda en büyük etkendir.

O halde kadinin süslenmesi ve koku sürünmesi yasak midir? Bircok müslüman fakat cahil hanimlarimiz, kadinin evinde kocasina cazip görünmek icin süslenmesini Islam´a aykiri sanip, hatta hanimlarin evde basi acik dolasmasina dahi iyi gözle bakmiyorlar. Daha ileri gidip evinde kocasi icin süslenen hanimlari kinayip, günaha girdiklerini söylüyorlar.

Kadinlar bakmaktan cok, bakilmaktan hoslanan varliklardir. Fitrat itibari ile büyük bir kismi cicilibicili giymeyi, süslenip püslenmeyi sever. Böyle olan kadinlarin süslenmesine engel olmak, onlara vücutlarinin ihtiyaci olan C vitaminini vermemek gibi olur. Bunlara süslenmenin degil, süsünü yabanci erkeklere göstermenin haramligini ve zararlarini ögretmek gerekir. Hadislerle ve ayetlerle yasaklanan süslenme sekli, sokaga cikarken veya yabanci erkeklerin görebilecekleri yerlerde yapilan süslenmedir. Domuz yagi ve sarhos edici alkol gibi zararli maddeler bulunmayan kozmetiklerle kocasi icin süslenmek ise Islam´da kinanan degil bilakis tavsiye edilen sekildir.

Peygamberimiz (s.a.v.): "Israil ogullarinin kadinlari süslenmedikleri icin erkekleri zinaya düstü." diye buyuruyor. Ümmü Ümare der ki: "Rasulullah: "Sizden biriniz seferden döndügü zaman haniminin yanina gece ansizin girmesin." buyurdu. (Ahmed B. Hanbel). Cünkü kocasi yaninda olmadigi icin, taranmamis olan kadin taranmali, temizlenmeli, süslenip giyinmelidir."

Rasulullah (s.a.v.) Hayber savasinin ardindan Hz. Safiye validemizle nikahlanmis, Medine´ye dönerken konakladiklari mevkide, Hz. Safiye validemizin yanina, Ümmü Sinanül Eslemiyye (r.a.)´yi gönderip, Safiye validemizi tarayip, kokulayip, süslemesini söylemistir. Ancak Safiye validemiz hazirlandiktan sonra kendisi yanina girmistir. (Islam Tarihi)

Peygamberimiz, Hz. Fatima validemize Hz. Ali efendimizin mihr olarak verdigi 480 dirhemin ücte ikisinin süs, koku ve yiyecek gibi seylere, ücte birinin de giyecege harcanmasini söyleyerek, kadinin kocasi icin süslenmesinin ehemmiyetini vurgulamistir. Eger kadinin süslenmesini kocasi istiyorsa, mesru cerceve icerisinde bunun helal olmasi bir yana, bir görev ve zorunluluktur. Kocanin karisinin süslenmesini istemesi, cinsel arzu ve dikkatlerini onda toplamasi ve harama bakmak istememesi anlamina geldiginden, bu iyi bir davranistir. Kadinin bunu severek yapmasi kendisine ibadet sevabi kazandiracaktir. Hatta bu noktada bazi alimler, kocasi süslenmesini isterken, süslenmemekte israr eden kadini kocasinin, baska yolla ikna edememesi halinde dövmesinin caiz oldugunu bile söylemislerdir.

Günümüzde oldugu gibi sokaklarda kadinlarin alabildigine acik, sacik ve boyali olarak pazarlandigi bir ortamda, müslüman kadinlar da daha becerikli ve uyanik olmali. Namahremine göstermemek sarti ile kocasi icin süslenmeli, boyanmali ve kocasinin gözünü sokaktan evine cekmeyi basarabilmelidir. Asrimizda erkeklerin seceneginin bol ve acik oldugu gözönünde bulundurulursa, kadin degil sadece zinete ehemmiyet göstermesi, fiziki yapisini cazip bir halde tutmasi da en az süslenmesi kadar önemlidir kanaatindeyim. Islam´in yeme icme adabina uyarak, iyice acikmadan sofraya oturulmayip, iyice doymadan da sofradan kalkilip vücudun estetigi korunmalidir. Zira Allah erkekleri kadinlara meyyel yaratmistir. Bazi erkeklerin gözünün disarida olmasinda hanimlarinin zannettiklerinden cok hatalari vardir.

Eger kocasi kendisi icin degil de sokaga cikarken süslenmesini istiyorsa, bu haramdir. Böyle bir emre, sonunda dayak dahi olsa, müslüman bir hanim itaat etmez.

Mevki ve Makam Sahibi Kadinlar

A. Ü. Ates

Hamburg Üniversitesinde psikoloji profesörü olan Stephan Schmidtchen´in senelerdir arastirdigi konu erkek ve kadinin toplumdaki sosyal rolleridir. Kendi tesbiti; "Hakiki esitlik daha cok uzaktadir." Ve hala düsünülen "isyerindeki cinsel taarruz" kanununu 51 yasindaki Profesör, cinsiyetlerin birbirine karsi sürdürdükleri soguk savas olarak nitelendiriyor.

Focus dergisinin 22/1994 sayisinda T. Klebl´in Prof. Schmidtchen ile yaptigi röportajin tercümesini siz okuyucularimiza ibretle sunmak istiyor, yorumunu bir diger sayiya birakiyoruz.

Focus: Politikada kadinlar önemli koltuklara sahip oldular. Isyerlerinde kendi sirketlerini yönetir durumdalar. Hatta erkek sporu olarak taninan futbolda kulüp menejeri olarak Britta Steilmann isminde bir kadin yer almakta. Kadinlar esitlikte en iyi bir yol mu tesbit ettiler?

Scmidtchen: Hayir, bilakis tersine. Ben bunu kadinlarin erkek cephesine dogru acmis olduklari soguk savas olarak degerlendiriyorum. Ama henüz erkekler savas teklifini kabul etmediler.

Focus: Sizce erkek prensibi nedir?

Schmidtchen: Bu ataerkilliktir. Tek tarafli aklin savunulmasidir. Buna nefsin öne cikarilmasinin eklenmesi ile dünya dengesi bozulmakta. Parola: "Dünyayi hükmünüz altina alin" siari yayilmaktadir. Bunun neticesi insanlarin ve maddenin sömürülmesiyle bu ugurda her mümkün olani yapmaya calismaktir. Günümüzde bunu Gen teknolojisindeki sömürüde acikca müsahade edebiliriz. Erkek teknolojinin yardimi ile yaraticinin rolüne cüret etmek istiyor.

Focus: Ve bütün bunlar degisik veya daha iyi olacak, eger biz kadinlik prensibi ile yönetilirsek sorusu gündeme geliyor.

Schmidtchen: Evet. Kadinlik prensibi duygular ve algilar üzerine kurulu. Kendisini cözüme hazir, alternatif sunabilen, tabiata saygili yapisi ile belirginlestiriyor. Beraberlik, yalniz hareket etmeden önce yer aliyor. Bununla beraber cevrenin istekleri daha cok gözlemleniyor. Kadinlik prensibi bu yönüyle büyük sorunlari cözmede daha isabetlidir, mesela eski Yugoslavya´da.

Focus: Neden hala akilci hareket eden erkekler bunu kavrayamadi ve davranmadilar?

Schmidtchen: Cünkü kadinlar kendi prensiplerine sadik kalmayarak hata yapiyorlar. Erkeklik prensibinin vasitasi ile erkeklere karsi savasi sürdürüyorlar. Kendilerini kabul ettirmek icin erkeklerin silahlarini kullaniyorlar; siddet, yukaridan baski ve istismar. Böyle yaptiklari sürece erkekler, toplum icerisinde öncülüklerinden korkmak zorunda degiller.

Focus: Neden korkmak zorunda degiller?

Schmidtchen: Degiller, cünkü erkekler toplum icerisinde kilit noktadalar. Gerci sayi ayarlamasi ile birkac kadini görünürde öne cikariyorlar, ama secim ile basa getirilen kadina bakis yine farkli boyuttan ele alinmakta. Kadinlar dogru güclü pozisyonlari zor basariyorlar. Ama buna ragmen saldiriya gecerse, engelleniyorlar. Mesela Irmgard Sch@²tzer disisleri bakani olmak istediginde engellenmesi gibi.

Focus: Kadinlari parmaklari arasinda tutabilmek icin erkekler hangi baski vasitalarina sariliyorlar?

Schmidtchen: Mesela erkekler tarafindan yönetilen kadinlarin alet edildigi medya. Burada eglence günlerinin kadini erkeginin yaninda basit süs takisi görünümündedir. Bunun yanisira tüketici kadin, erkeginin yaninda temizlikci ve isci görünümünde, özel hayatindan ev isine kadar. Bunlarin tümü kadinlarda kini ve savas ortamini hazirliyor. Bilhassa modada kötü bir gelisme izliyorum: cocukumsu kadinin (mesela Claudia Schiffer, Kate Moss) propoganda malzemesine alet edilip, sekillendirilmesi. Bu gencligin sömürülmesidir. Yetismis kadinlara karsi büyük bir terbiyesizliktir. Kötü olan tarafi yetisen kadinlara, etkileyici örnek olmasi, ön yargilarin sekillenmesinde öncelikli rol almasidir.

Focus: Tüm bunlar eslerin ortamina nasil yansiyor?

Schmidtchen: Freud´un bir prensibine göre erkeklerdeki farkli güc kadinlarin haksiz bakis acisina yol aciyor. Kadinlar dünyaya geldikleri andan itibaren asagi kategoride degerlendiriliyorlar. Kadinin dogum yapma imkani kendisinin zararina olarak algilanip, su yanlis yaklasima konu ediliyorlar: Sadece kadinlar cocuklarina yeterince bakabilirler. Baba olarak erkek sorumlulugundan uzaklastirilmak isteniyor.

Focus: Kadinlar bunu böyle kolayca üzerine mi almaktadirlar?

Schmidtchen: Hayir. Bosanma talebi yogun ve genellikle kadinlar tarafindan verilmektedir. Bu gösteriyor ki, toplumda varolan es modeli tatmin etmiyor, o yüzden bu sonuc ortaya cikiyor. Buna karsi kadin savas aciyor.

Focus: Su anda baska savas meydanlari var midir?

Schmidtchen: Evet. Feminist politikanin bir sonucu olarak babalarin toplumdaki konumu; siddet yanlisi, cocuklari istismar eden, ezen birisi olarak kabul edilmektedir.

Cocuklarini seven, onlari sefkatle kucaklayandan cok az bahsediliyor. Kadinlarin temsili ise daha olumludur; tek basina kalan anne, cesaretle cocuklari icin yasam mücadelesini kucaklayan ve kendisini feda eden görünümünde. Ve ekonomisi, ailesi, meslegi bir cati altina almasini basaran kadin.

Focus: Erkek ve kadinin esdegerde olmasinin bir yolu var mi?

Schmidtchen: Esitlik mücadelesi bir gelismedir. Kadinlarin en büyük ihtiyaci kadinlik prensibinin gerceklestirilmesinde erkeklerin yatirimlaridir. Bunu serbestce alamadiklarindan, mecburi almaya zorlaniyorlar. Ve simdi imkanlari kötüdür, cünkü erkek prensibi ön siradadir. Bilhassa Komünizmin (Sovyetlerin cöküsü ile) iflasindan sonra, erkek prensibi ile belirginlesmis Kapitalizmin zaferidir.

Erkekler, "neden böyle basarili bir sistemi degistirelim ki?" diyorlar.

Cevirmenin Notu: Bu tercümeyi yapmamizin gayesi batilinin dünyasindaki dengesizligin, bilhassa kadin üzerine kurulu oldugunu bir batili profesörün ifadelerinden sizlere aktarmaya calismaktir. Yoksa bu profesörün her görüsünü kabul ettirmek anlaminda degildir. Bir dahaki sayilarimizda bu konuya binaen Islami bakis acisini ifade etmeye calisacagiz.