Bati
toplumunda gerceklestirilen Sanayi devriminden
sonra esitlik maskesi altinda kadinlarin
evlerinden cikartilip ucuz is gücü olarak
fabrikalara yönlendirildiklerini; ve bunun
neticesinde ortaya cikan bir cok problemler ile de
bati toplumunun sosyal bir cöküsün doruguna
dogru süratle yol aldigini önceki yazilarimizda
söylemistik.(1)
Insanimizin
inanc yapisiyla uygunlugu acisindan hicbir
elestiriye tabi tutulmadan batidan oldugu gibi
alinip halki müslüman olan ülkelerde uygulamaya
konulan terceme sistemler, fazla zaman gecmeden
pek tabii olarak müslüman kadinin da calisip
calisamayacagi tartismasini ortaya cikartmis, bu
hususta muhtelif görüsler ortaya atilmistir.
Konumuzun
disina tasma pahasina da olsa burada hemen sunu söylemek
isteriz ki, müslümanin temel görevi sistem
icerisindeki faaliyetlerinin mesrulugunu tartismak
degil, her seyden önce onu tüm kurum ve
kuruluslariyla bir bütün olarak reddetmektedir.
Onun temel hedefi de, icinde yasamak zorunda
kaldigi batil sistemi ortadan kaldirmak ve onun
yerine her yaradilanin kendi fitrati dogrultusunda
hayatini yönlendirebilecegi Allah´in dinini
hayatin bütün alanina etken bir sekilde hakim
kilmak dogrultusunda calismaktir.
Zira
ancak böylesine bir inanc ve tavir müslümanin
iman iddiasini kanitlayacak ve hangi sartlarda ve
sistemde yasarsa yasasin onun faaliyetlerine
mesruluk zemini olusturacaktir.
Bir
gün bati toplumunda kadini kocasina hizmetten
soyutlayarak isyerindeki patronuna hizmetci kilan
ve ona annelik duygularini tatmayi bile cok gören
kapitalist sistem coktan tikanikligini
farketmistir.
Örnegin;
papaganlar gibi batinin taklid edildigi bizim ülkelerimizde
cocuk sayisi yükseldikce ailenin cocuk parasi
azalirken, batida devran coktan tersine dönmeye
baslamis, kadina tekrar evine dönüp anne olmasi
icin doguma tesvik paralari ödenirken ayrica ücretli
olarak üc yili askin annelik izin hakki taninarak
bu cikmazin telafi edilmesi düsünülmüstür.
Müslüman
kadinin calismasini konu alan mevzumuza gecmeden
önce genel olarak diyebiliriz ki, müslüman olup,
olmamasindan tamamen bagimsiz olarak kadinin salt
kadin olarak yaratildigi ve kendisine erkeklerden
tamamen farkli bir misyon yüklendigi icin temel
espri olarak calismamasi, calismasindan toplum
yararina daha faydalidir.
MÜSLÜMAN
KADININ CALISMASI
Burada
üzerinde duracagimiz müslüman kadinin
calismasindan kastimiz muhakkak ki, kadinlarimizin
belli bir ücret karsiligi is güclerini satmak
amaciyla evlerinden cikip herhangi bir sektörde
calismalaridir. Yoksa kadinlarimizin,
kastettigimiz manada calismasalar da evlerinde
kendilerine has ev islerinden dolayi baslarini
kaldiracak kadar bile vakitlerinin olmadigini
gecen sayimizdaki "Ev hanimlari"(2)
baslikli yazidan hatirlayacaksiniz.
Zaten
Islam hukukuna göre kadinin calismak zorunda
olmayisinin temel faktörlerinden en önemlisi de
budur.
Ilahi
hikmet kadinin yüklendigi misyonundan dogan
annelik, cocuk bakimi, ev isleri, ön ögretim...
gibi bir cok isleri oldugu icin onu calismaktan
muaf tutmus, batili kadinin calisarak elde etmek
zorunda kaldigi sosyal güvenlik statüsünü,
Islam müslüman kadina dogar dogmaz bahsedip,
onun hayati boyunca gecimini bekar iken babasina,
evlendigi an esine, dul kaldigi zaman ise yine
babasina veya iste bu tür anlarda yürürlüge
koyup isletmesi icin kiz kardesinden daha cok
mirastan pay alan erkek kardeslerine, olur ya
bunlardan hicbirinin mevcut olmadigi bir durumda
da "velisi olmayanin velisi imamidir"
hadisi serif geregi itaat etmekle yükümlü
oldugu idarecisine yükleyerek ona ilelebed
islerligini koruyabilecek bir sosyal güvenlik agi
örmüstür.
Burdan
da anliyoruz kim müslüman kadinin gecimi
noktasinda herhangi bir endisesi olmadigi gibi,
rizkini temin etmek icin erkekler gibi calismak
ile de hukuken yükümlü degildir. Yani her seyin
Islam hukukuna göre sekillendigi bir toplumda müslüman
kadina kendi gecimini temin etmek icin calisma
sarti kosulamaz. Onun zaten evinde yeteri kadar
isi vardir. Yüklenecegi birtakim ek islerden
dolayi sekteye ugrayacagi, asli vazifeleri hem
kendisini sorumluluk altina sokacak hem de ailede
bir cok yeni problemler ortaya cikaracaktir.
Bilinen
bir gercektir ki, calisan kadinlar evlerine
geldiklerinde ev isleriyle de ugrasmak zorunda
kaldiklari icin asiri yorgun düsmekte,
dolayisiyla esine ve cocuklarina gerekli ilgiyi gösteremedigi
icin ailenin harmonik isleyisi bozulup kavgalar
basgöstermektedir. Veya karikocanin paraya asiri
tamahlarindan dolayi aile fertlerinin hep birlikte
icinde oturup rahat edebilecekleri ve cocuklarin
temel aile terbiyelerini kapacaklari yuvalari,
maddi degerler ugruna aksamlari ugranip,
konaklanan ve sabahlari erkenden terkedilip
gidilen, aile atmosferinden mahrum, ruhsuz
yiginaklar haline dönüsmektedir.
Bu
tür problemlerin olusmamasi icin kendi asli
islerine yeteri kadar vakti kalsin diye hukuken
calismakla yükümlü tutulmayan müslüman kadin;
pek tabii ki isterse kendi rizasi dahilinde bir
insan olarak Allah´in kendisine tanidigi calisma
hakkini da kullanabilir. Ona düsen sadece bunun
sartlarina riayet etmesidir.
Islam´da
kadina ayni zamanda erkege de yasak kilinan sey
aslinda bizzat isin kendisi degil, o isi
yapabilmek icin kendi Islami kisiliginden vermek
zorunda kalacagi tavizlerdir. Yani sekreterlik
yapacak olan kadina yasak olan patronunun dikta
ettirdiklerini daktilo tuslarina basarak kagida
aktarmak degil, onunla saatlerce ayni odada yalniz
kalmasidir...
Vurgulamak
istedigimiz sudur ki; müslüman kadin kendi asli
vazifelerinden artan vakitlerini degerlendirmek
icin calismak isterse basta tesettür(3) olmak üzere
disariya cikabilme sartlarina tamamiyle
uyabilecegi ve kendine has disiplin temposunda
sekizon saat dayanabilecegi bir is bulabilirse var
olan calisma hakkini kullanabilecektir.
Yükümlü
olmadiklari halde calismak isteyen kadinlara
konulan, daha dogrusu evinden ciktigi an her zaman
gecerli olan bu sartlar; Islam´in temel tercihi
olan kadinlarin evlerinde kendi isleriyle mesgul
olma esprisine ve pek tabii ki, müslüman kadinin
temel fitri haklarina bir destek mahiyetindedir.
Kendilerin
bakmakla yükümlü oldugu kisilerin rizkini temin
icin calismak zorunda olan erkege taninan bu
husustaki kolayliklar da örnegin örtmekle yükümlü
oldugu avret mahallinin göbek alti diz arasi
olusu, yalniz yolculuk yapabilmesi... bu gercegi
acikca ortaya koymaktadir.
Anlasilmaktadir
ki, calismak isteyen müslüman kadin ya
zikredilen malum sartlara riayet etmek, ya da
kendi evinden katilimci olabilecegi, dergi, tercüme,
veye bir takim el sanatlari... gibi islere talip
olmak zorundadir.
Pek
tabii ki, bütün kisimlariyla Islam hukukuna göre
ayarlanmis yetkili silsileden (Führungshierarschie)
tutun da paspascisina varana kadar hem cins
personelden olusan is yerlerinde kadin
hastahaneleri gibi calismak da uygun oldugu gibi günümüzde
var olan realiteden ideal bir alternatiftir...
Bir
dahaki sayiya ulasmak ümidiyle.
(1)
bkz. yorum 2/94 Kadin ve Toplum baslikli yazi,
Adil Emre.
(2)
bkz. yorum 8/94 Ev hanimlari baslikli yazi, H.
Topatan.
(3)
bkz. yorum 7/94 8/94 Müslüman Kadinin
Tesettürü, Disariya Cikmasi baslikli yazi, Adil
Emre.
Düzeltme:
Gecen sayidaki Müslüman Kadinin Tesettürü
baslikli yazida Ensar kadinlari hakkinda rivayet
edilen hadisin dizgide yapilan bir yanlislikla Hz.
Ali (r.a.)´den alindigi yazilmistir. Dogrusu; bu
hadis Hz. Aise (r.a.)´dan rivayet edilen bir
hadistir. Okuyucularimizdan ve bu yaziyi yazan
kardesimizden özür dileyerek düzeltiriz.