1 Muhammed Siddik Seyhhanzade ile Röportaj : "Bugünkü Felaketler Geçmisteki Hatalarin Sonucu

2 Örnek Bir Basari
 

 

Muhammed Siddik Seyhhanzade ile Röportaj : "Bugünkü Felaketler Geçmisteki Hatalarin Sonucu

M. Ensar Akinci

Bütün tarihi gercekler elimizde vardir. Bugünün tarihcileri de bunu vurgulamaktadir. Imam Hüseyin´in etrafinda baska kavimler vardi ve bütün kavimler, yani rencide edilen, hakir görülen bu kavimler Hz. Hüseyin´in etrafinda yer aldilar, safinda yer aldilar. Ve Arapciliga, kavmiyyetcilige karsi Islami, tevhidi bir anlayisla ümmet fikrini, hilafet anlayisini hakim kilmak istediler. Ki Bediüzzaman Hz. Imam Alir r.a. ile Hz. Muaviye arasindaki mücadelenin hilafet ile saltanat mücadelesi oldugunu söylemektedir. Yani Imam Ali r.a. hilafeti temsil etmektedir ve isabet etmistir, ictihadinda haklidir. Hz. Muaviye ise saltanati temsil etmektedir ve haksizdir, isabetsizdir. Ama diyor bunlari gündeme getirmek bugünkü tarihi beserde inkari uluhiyyetin oldugu, ümmetin inkar edildigi, seriatin hakim olmadigi bir devirde bunlari gündeme getirmek, konusmak Islam´in maslahatina olmasa gerektir diyor, bu kapiyi kapatiyor. Amma diyor, zalim Yezid ile Imam Hüseyin arasindaki mücadele din ile milliyet mücadelesidir. Yani bugün dinl ile milliyet mücadelesi bugüne münhasir olan bir olay degildir. Ta zalim Yezid´le Imam Hüseyin devrinde baslamis ve bugüne kadar degisik isimlerde günümüze tasinmistir. Iste bugünkü mücadele de gercek manada Imam Hüseyin´in etrafinda yer alan Tevhide ve Hilafete bagli insanlar hangi kavme, hangi milliyete mensup olurlarsa olsunlar imamet ve hilafeti, tevhidi ve vahyi, Kur´an devleti olarak yapmak isteyen anlayis ve zihniyet gercek Islami zihniyeti temsil eden zihniyettir. Onun disinda bir kavmin üstünlügü, bir milliyetin üstünlügü, misaki milli anlayislari tamamen kavmidir, cahiliyyedir, Islam´in kabullenmedigi ve maalesef bazi müslümanlarin da onu kendisine prensip olarak benimsedigi gibi anlayislar Islam´dan fersah fersah uzaktir. Bunun böyle bilinmesinde zaruret vardir. Bugün bir Kürdistan tabirini kullandiginiz zaman baska kavimdeki kardeslerimizin ürktügünü görüyoruz. Maalesef öyle bir cahiliyye zihniyeti onlarda hakim olmus ki, yani hem kendileri rejime karsi olduklarini söylerlerken, bir taraftan da Kemalizmin cizdigi misaki milliyi, Ingiliz binbasinin cizdigi misaki milliyi mukaddes görmekte, misaki milli´nin disinda baska bir kavimle yasayan insanlara bir cografya ismi koydugunuz zaman ürkmekte ve ona karsi bir tiksinti duymakta ve tavir almakta. Bunda ise bütün dem ve damarlarina Kemalizmin prensiplerinin hakim oldugunu görmekteyiz. Bu ise tevhidi bir anlayisa, Islam hukukuna tamamen muhaliftir. Bu gün Türkistan bir vakiadir, bugün Arabistan bir vakiadir, realitedir. Bugün Azerbaycan, bugün Bulgaristan, bugün Yunanistan, her kavmin ismi kendi cografyasinin ismini tabir ettirmektedir. Islam´da bunun hicbir beisi yoktur. Bugün Kürdistan tabiri Osmanli cografyasi ki onlar Osmanliya cok sempati ile bakiyorlar, cok güzel bakiyorlar Osmanli cografyasinda bir Kürdistan tabiri vardi. Bugün bir müslümanin da rejimin agzi ile Güneydogu ve Dogu olarak kullanmasi kadar abes bir sey olamaz. Bu rejimin tesirinde kaldiginin en belirgin göstergesidir. Onun icin bir müslümanin basina gelen su olay cok ilginctir; Bizde bir kardes var. Kendisi Türkistanli, bizim yanimizda kaliyor. Diyor ki: "Ben bir gün bir kalabalik cemaatta tanisma olurken ben Mehmed Ali Türkistanli deyince orda bütün müslümanlar beni cok sicak bir ilgi ile kucakladilar, sevdiler. Ikinci gün ayri bir cemaat, bir topluluk icinde tanisma oldu. Ben dünkü bana yapilan sicak alakadan cok rahatsiz olmustum. Ikinci geceki toplantida kendimi tanitirken Mehmed Ali olarak ismimi söyledim, fakat Kürdistanli oldugumu söyledim. Bunu deyince o cemaatin bana cok soguk baktigini ve tavir aldigini görünce onlara sunu hatirlattim: iste demekki sizin tavriniz, sizin tebessümünüz Allah´in mesiyetine, Allah´in hukukuna göre degil, beseri sistemlerin sizde olan tesir ve eserine göre tavir aliyorsunuz. Ben dün bir cemaatta Türkistanliyim dedigimde beni kucaklayan insanlar, bugün Kürdistanli dedigim zaman bana soguk baktilar ve elimi de tutmadilar, hosgeldin de demediler. Demekki sizin hareketinizi, sizin oturusunuzu, sizin tebessümünüzü tanzim eden rejimdir, Islam degildir."

Gercekten bu bizim icin bir ibrettir. Müslümanlar ki, üstad hz. bir ifadesinde sunu söylüyor: "Müslümanin hedef ve gayesi suunati Ilahiyeye mazhari ekmel olmaktir." Yani Suunati Ilahiyye dedigimiz Allah´in tavri, mesela bir insan bir seyden memnun oluyor. Nasil memnun olmasi lazim? Eger Allah o isten memnun oluyor ise insan o isten memnun olmasi lazim. Bir insan bir iste kerahat görüyor, yani ondan hoslanmiyor, nicin hoslanmiyor? Cünkü Allah onu kerih gördügü icin, hoslanmadigi icin kerih görüyor. Yani insanin hareketleri Allah´in mesiyetine göre, Allah´in suunatina göre olmali. Allah bir seyi, Islam hukuku bir seyi iyi görüyor ise insan o seyi iyi görmeli. Bir seyi kerih görüyor ise, necis görüyor ise insan ona göre hareket etmeli. Ama maalesef bugün ben bir kardesimize dedim nerden geliyorsun? o da dogudan geliyorum dedi. Kürdistan mi? diye sordum. Ne dedi, Kürdistan diye bir yer var mi? Dedim ki, yani M.Kemal Türkiye dedigi icin o mesru mu oldu. Kürdistani haram ettigi icin o haram mi oldu, yani senin seriatin kemalizm midir? Sen kemalizme göre degerlendiriyorsun. Eger o Kürdistani haram etmisse onu haram görüyorsun. Eger o Türkiye´yi helal kilmissa sen onu helal görüyorsun. Mesele budur.

Müslümanlar netlesmeli. Gercekten akidesini, tavrini, oturusunu, kalkisini, tebessümünü, yüz hatlarini Allah´in hukukuna göre, Allah´in mesiyetine göre, Allah´in suunatina göre tanzim etmeli. Bizim akidemiz budur. Biz hangi kavim anlayisi olursa olsun Islam´in hukuku icerisinde degerlendiririz. Onun hukuku disina asar ve tasarsa öz kardesimiz dahi olsa bizim tavrimiz ona karsi olmaktir.

Peygamber s.a.v. öz amcasi Ebu Leheble karsi karsiya gelmis, kilinc sallamistir. Amma amcasini katleden Vahsi ise sahabi olunca kendisine kardes kabul etmistir. Olay budur. Bir mecusi olan Selmani Farisi ki, kendisi Kürt kökenlidir, bütün dünyayi dolasmistir, Tevhidi aramistir ve Islam´la müserref olmustur. Hz. Ömer onu kendine kardes kabul etmistir. Mesele budur. Mesela anlayislar, münasebetler, sevgiler, muhabbetler kavme göre olmamali, takvaya göre olmali ki, Allah bunu ayeti kerimesinde "Ben sizi kabile kabile, sube sube, millet millet yarattim. Bu yaratmamin tek bir hikmeti vardir. Lita´rafu icindir." Yani eger aile olmazsa, eger akrabalik olmazsa, eger milletler olmazsa ictimai hayat, sosyal hayat olmaz. Sosyal hayatin yürüyebilmesi icin bu siniflamanin olmasi tabii ve fitri bir zarurettir. Ama bunlarin olmasinda esas alinan nedir? Ayeti kerime hemen devaminda diyor ki: "Üstün olaniniz ancak takva sahibi olanlardir." Demek ki, öz ailenden, öz kabilenden bir müsrik varsa veya bir fasik varsa dahi senin onu sevmen mümkün degildir. Akraban da olsa, baban da olsa. Ama babalik münasebeti ile bu bir taruftur, bir sefkat ve merhamettir. Sen kendi cocugunu, kendi kardesini beslemek, büyütmek mecburiyetindesin. Bu ayri bir olaydir. Belli yasa kadar. Bununla beraber eger fasiksa, eger takva sahibi degilse, Afrikanin en ücra kösesinde alni secdede olan bir muhyide karsi elbetteki sen Allah´i seviyorsan onu sevmen zaruridir. Ölcü bu olmali, prensip bu olmali, Islam hukuku bunu emreder ve buna göre tavirlarimizi tesbit etmemiz gerekmektedir.

yorum: Basin-yayindan takip ettigimiz kadariyla, Kürdistan´da yasayan insanlarimizin evlerinin, köylerinin, ormanlarinin askerler tarafindan yakildigi söylenmektedir. Bunun karsisinda TC yetkilileri aciklamalarinda evleri, köyleri, ormanlari PKK´nin yaktigini iddia etmekteler. Kürdistan´da son durum nedir?

M. Siddik: Müslümanlarin da Kürdistan tabirini kullanmasi bizim icin gercekten bir asamadir. Büyük bir noktaya gelindigini görüyoruz. Memnun oluyoruz tabiiki bundan.

Bugün Kürdistan´da meydana gelen olaylar tabii bir felsefenin neticesidir. Beseri anlayislarin hakim oldugu bir millette, bir cografyada bunun disinda baska bir neticenin beklenmesi müslüman icin hamakattir.

Elbetteki beseri bir sistemde, ilahi nizamin, yani bugün o noktaya ben fazla bir genislik getirmeyecegim. Osmanlida dahi gercek manada bir Tevhide dayali, Kur´an´a dayali bir din devleti degildir, yoktur. Bu tabii ki bugünkü müslümanlar gercek Islam´i bilmedikleri icin Osmanliya tek bir nokta dahi dokundurmak istemezler. Onun icin ben de o noktayi fazla eselemek istemiyorum. Fakat bu bir vakiadir. Kürt taali cemiyeti baskani Seyyid Abdulkadir efendi ki, cok capli bir insandir. Seyh Ubeydullah´in ogludur. Iran´da ellibin ordu ile savasmis bir insandir. Bu Abdulhamid tarafindan Istanbul´a getirilmis ve yargitay üyesi, ayan üyesi yapilmis ve ayni zamanda yani o günki senato üyeligi makamindadir ve o yargitay baskanidir. Düsünün hukukun zirvesinde bir insan Kürttür. Seyyiddir kendisi. Ayni zamanda diyor ki: "Biz Osmanliya bir dilekce verdik. Istanbul´da binlerce Kürt insani yasamakta ve bunlarin cocuklari bulunmaktadir. Bir okul acin, bir ilkokul acin diye, direkt kendim bizatihi dilekceyi verdim." Osmanli hilafet makamina verilen bu dilekceye red cevabi geldi diyor. O zaman Saidi Nursi hz.´ni görüyoruz. O günkü ifadesiyle Bediuzzaman Saidi Kürdi. Istanbul´a geliyor, hilafet makami ile görüsüyor ve bir dilekce veriyor. Dilekcenin sureti yanimizda ve nesrettik. Bu dilekcesinde Kürdistan´da maarifin olmayisi, bayindirligin olmayisi, sanayinin, teknolojinin, fabrikalarin olmayisi, yani Islam´in büyük bir kaybinin olacagini ve istikbalde meydana gelecek dehseti bildiriyor. Diyorki, bugün Kürdistan´da nüfus coklugu var, hicbir okul yok. O günlerde Amerikalilar dogunun büyük vilayetlerinde Van, Elazig, Erzurum, Diyarbakir gibi bazi yerlerde kolejler acmislar. Fakat diyor bugün hilafet makami hicbir yerde, hicbir köyde, hicbir kazada bir tek dahi okul acmamis. Dolayisiyla hepsi cahil kalmislar. Ve diyor ki, bugün Istanbul´da yirmibin tane hamal var, hicbirisi gazete okuyamiyor. Tamamen cahil kalmislar. Hepsi hamallik yapiyor. Demek ki, ekonomi bakimindan zayif, kültür bakimindan cahil kalabalik bir nüfus var, ne olacak bu durum? Bu millete istikbalde Avrupa´nin senaatini (fenalik, kötülük), komünizmi davet etmektedir bu manzara diyor. Istikbalde vurulacak darbeyi bu günden hissetmekteyim ve ehli basireti diyor da daar etmekte, cigerlerimi yakmaktadir. Onun icin diyor sizden rica ediyorum; üc tane okul, üc bölge okulu. Düsünün ogün Osmanlida yaptigi teklif budur.

Biri: Beytüssabab yani bugünkü Hakkari mintikasinda, o günkü Türkiye Kürdistani ile bugünkü Irak Kürdistaninin kesistigi noktada.

devam edecek

Örnek Bir Basari

Bilal Ramazanoglu

Gectigimiz ay Hamburg´da müslüman bir gencimizin meslek yüksek okulunda gösterdigi basari, tüm Islami camiayi sevindirdi. Yorum dergisi olarak bu müslüman gencimizle okuyucularimiz adina kisa bir söylesi gerceklestirdik.

yorum: Kisaca kendinizi tanitir misiniz?

L. Sener: Elbette, ismim Nurer Levent Sener. 1969 dogumluyum, bekarim. Hamburg´ta "City Nord" bölgesinde bulunan Meslek Yüksek okulunun insaat mühendisligi bölümünü bu yil bitirdim.

yorum: Okulu iyi bir derece ile ve kisa sürede bitirmenizi neye borclusunuz?

L. Sener: Bence okulu iyi bir derece ile bitirmemin nedeni dersleri zamaninda ve düzenli calismaktir. Disiplinli bir calisma ortaya koydum. Zamanimin büyük bir bölümünü okula ayirdim. Benim bitirdigim mühendislik bölümü Hamburg´un en zor olan bölümlerinden birisidir. Genelde ögrencilerin % 70´i okulu bir iki yil sonra terkediyorlar. Geriye kalan % 30´u da diplomalarini orta bir derece ile alabiliyorlar. Birinci derece ile okul bitiren ancak iki semestrede bir cikabiliyor. Mevlam birincilik derecesini almayi bu dönem bize nasib etti. 1,9 ortalama notla yüksek okul diplomami aldim.

yorum: Almanya´da sizin gibi üniversite ve yüksek okullarda okuyan ögrencilerimize bu noktada ne önerirsiniz?

L. Sener: Birinci önerim su olabilir: Herseyden önce okullarini ilk basladiklari dönemden sonuna dek ciddiye alsinlar. Tabiiki bu süre icinde de hayat sartlarini da gözönünde bulundurmalari gerekiyor. Mümkün oldugu kadar okulun yanisira calisma is hayatinin olmamasini öneririm. Cünkü is hayati ögrenciler "paranin tadiyla" kisa zamanda okulu bitirmelerine engel oluyor.

yorum: Ögrenciliginiz süresinde cevreden ve ailenizden katki gördünüz mü?

L. Sener: Elbette, en büyük katki anne ve babamdan gelmistir. Sagolsunlar maddi ve manevi acidan bana her türlü destegi sagladilar. Bunun sayesinde kendimi tamamiyla okula verebildim. Bu basarimi bu yönden en cok aileme borcluyum. Ailem bu desteklerini diploma aldiktan sonra da sürdürüyor. Bu vesile ile ailem bana bir adet otomobil de satin alarak hediye etmistir.

yorum: Yüksek okulda yabanci ögrenci olmanin getirdigi sorunlar oldu mu?

L. Sener: Genelde bir sorun olmadi. Ancak okulda yabanci ögrencilere karsi tutum sergileyen profesörler bulunuyor. Bunlar kendilerini saklamiyorlar. Basarili olanlarin notlarini düsüremiyorlar, fakat biraz zorluk cekenlere de yardimci olmuyorlar. Bir not yüksek verebilecekken düsük veriyorlar.

yorum: Bundan sonraki hayat grafiginiz nasil seyredecek, ne yapmayi düsünüyorsunuz?

L. Sener: Ilk önce Almanya´da bir mühendislik bürosunda calisarak bir kac sene tecrübe kazanmak istiyorum. Ortalama dört yildir Türkiye´ye gitmedim. Bu tecrübe süresi icinde Türkiye´deki insaat mühendisleriyle tanismak ve onlarin karsilastiklari sorunlari buradaki sartlarla karsilastiracagim. Bu vesile ile Türkiye´deki müslüman halkimiza yararli olmak istiyorum.

yorum: Dergimiz araciligiyla ögrenci kardeslerimize ve halkimiza duyurmak istediginiz bir mesajiniz var mi?

L. Sener: Her seyden önce sunu söylemeliyim. Derginizin ziyaretinden cok memnun oldum. Bundan böyle abone olarak yorum´u sürekli takip etmek istiyorum. Sunu da itiraf etmeliyim ki, okul hayati boyunca okul dersleriyle yogunlasip daha önemli olan dini konulari ikinci plana attigim icin üzgünüm. Insaallah bundan sonra dinimi de daha iyi bir sekilde kaynagindan ögrenme ve yasama noktasinda elimden gelen gayreti gösterecegim. Allah razi olsun.

yorum: Biz de sizi dergi okuyucularimiz adina tebrik ediyor ve bütün müslüman genclerimizin sayilarinin artmasini Cenabi Hak´tan temenni ediyoruz.