"Israilogullarinin
kafirleri, Davud´un ve Meryem oglu Isa´nin
dilinden lanetlenmislerdir. Bu lanetlenmelerinin
sebebi, onlarin Allah´a karsi gelmeleri ve O´nun
sinirlarini cignemeleri idi. Onlar isledikleri
kötülüklerden birbirlerini sakindirmazlardi. Ne
kötü seydi yaptiklari"
Ölcüyü
Kaybetmek Laneti Getirir
Herseyden
önce bütün davranislari kendisine göre
degerlendirmemiz gereken bir ölcü olmalidir.
Iyiligi ve kötülügü kendisine göre tayin
edebilecegimiz degerler olmalidir. Bu degerleri
nereden alabiliriz? Bu ölcüyü nereden
getirebiliriz?
Sonra biz
insanlari isledikleri herhangi bir kötülükten
dolayi nasil sorguya cekebiliriz? Onlarin
davranislarini hangi ölcüyle ölcüp, bu yanlistir,
ondan sakinin diyebiliriz? Cünkü biz bu is
kötüdür dedigimizde suradan buradan onlarca
insani karsimizda bulacagiz ve: "Hayir! Bu
kötü bir sey degildir. Eskiden bu is kötü
görünüyordu! Iklim sartlari öyle gerektiriyordu.
O zaman insanlar yokluk icindeydiler. Fakat dünya
"gelisiyor" cag kapaniyor, toplum "ilerliyor"
ve degerler de degisiyor" diyeceklerdir.
Iste aranan
ölcü; bu merhaleye gelmis, inanc bakimindan fesada
ugramis bir topluma kendi öz benligini tekrar
kazandirmak icin olmalidir.
Insanlarin
bir sekilde durmayan, sürekli degisen arzularindan,
ortak uzlasmalardan, geleneklerinden ve
ihtiraslarindan mi? Bu durumda biz icinden cikilmasi
cok güc olan bir saskinliga düser, cölde yolumuzu
kaybederiz.
O halde
evvela bir ölcü belirlememiz gerekiyor. Ayrica bu
ölcünün arzu ve isteklere göre degismeyen sabit
bir ölcü olmasi da zorunlu oluyor. Iste bu
degismez ölcü Allah´in ölcüsüdür.
Eger toplum
ilke olarak Allah´in egemenligini (tesriini) kabul
etmiyorsa, Allah´in Kur´an´daki kanunlarini
yürürlüge koymuyorsa (seriat), hatta kendisini
Allah´in hayat sistemine cagiran insanlari alaya
alip, onlari dislayip cezalandiriyorsa bu durumda ne
yapmali?
Bir toplumda
degisik deger ve ölcüler bulunuyor, görüslerin
ve arzularin celistigi görülüyorsa, bu toplumdan
hayatin detaylarina iliskin konularda iyiligi
emretmek, kötülükten nehyetmek ne derece faydali
olabilir?
Herseyden
önce yargilarin, düsüncelerin ölcü ve
hükümlerin degisiklik veya celiski arzettigi
toplumlarda, cözüm getirmesi beklenen,
basvurulmasi gereken kaynagin belirlenmesi gerekir.
En büyük iyiligi; Allah´in (c.c.) insanlar icin
sectigi hayat sistemini, O´nun hakimiyetini
insanlara kabul ettirmeye calismakla yapmis olabilir.
Bunun aksine en büyük kötülügü de; Allah´in
koymus oldugu hayatin her alanini kapsayan nizamini
reddetmekle gerceklestirmis olur. Cünkü binanin
dikilmesi ancak temel atildiktan sonra baslar.
Öyleyse dar cerceveli calisma ve hizmetleri merkezi
cephede yogunlastirmalidir.
Insan bazan
müslüman toplumunda bu eylemin hafife alnidigini
görünce üzülüyor.
Ekonomisinin
temeli faize dayali ve hicbir ferdin helal lokma
yeme imkanina sahip olmadigi bir toplumda haram
yemenin günahindan bahsetmenin ne faydasi olur?
Cünkü böyle bir toplum ictimai ve iktisadi
düzeni tamamiyla Allah´in hayat icin koydugu
nizami reddetmekle herseyden önce Allah´in
ilahligini reddetmis bulunmaktadir!
Kanunlarinda
zorla irza gecmenin haricinde zinayi suc saymayan,
hatta zorla irza gecme olayini bile Allah´in
yasasiyla yargilamayip, beseri sistemlerin
kanunlarini ilah gibi kabul ettirmeye calisan bir
toplumda fuhsu engellemeye calismak ne ise yarar?
Cünkü böyle bir toplum Allah´in kanunlarini
dislamak veya reddetmekle Allah´in ilahligini
reddetmis oluyor!
Kanunlari
icki icmeye tesvik eden, alisverisinin reklamini
yapan, sokaklarda apacik sarhoslugu medeniyet olarak
algilayan ve sarhosa Allah´in hükmünü
uygulamayan bir toplumda, sarhoslugun zararlarini
anlatmanin ve sarhosluga engel olmanin ne gibi
yarari olabilir?
Cünkü
böyle bir toplum Allah´in egemenligini kabul etmis
degildir. Allah´in hakimiyet ve egemenligini kabul
etmeyen ve icinde Allah´in disinda ilahlar edinen
bir toplumda, maneviyat ve mukaddesata sövmeyi
yasaklamak veya onun toplumsal cöküntünün sebebi
oldugunu aciklamak ne derece problemleri cözüme
kavusturur? Cünkü burada topluma yön veren
Allah´in nizami degil kendi kendilerine edindikleri
ilahlardir. Eger bu toplumun hukukunu, yargi
birimlerini, yasa, düzen, deger ve ölcülerinin
Allah´in nizami degil de baskalari belirliyorsa,
onlarin ilahi o baskalaridir. Söven de, sövülen
de Allah´in dininde degildir. Her ikisi de onlar
icin degerler ve ölcüler koyan kimselerin
dinindendir.
Bu dereceye
kadar kendini kaybetmis bir toplumda emri bilma´ruf
nehyi anil´münkerin ne kadar yarari olacaktir?
Kötülüklerin en büyügü olan, Allah´in hayat
nizamini reddetmek suretiyle Allah´i inkar etme
kötülügü yasaklanmadigi müddetce, birakin
kücük günahlari, büyük günahlari engellemenin
bile faydalari tartisilir.
Esas mesele
böyle hüsnü niyetli kimselerin harcadigi
cabalarin ve vermeye calistiklarinin cok daha
üstünde bir büyüklüge sahiptir. Bu asamada ne
kadar genis kapsamli olursa olsun, detaylara göre
hareket edilmez. Cünkü Allah´in koydugu sinirlar
herseyden önce Allah´in egemenligini kabul etme
temeline dayanir. Eger bu hakimiyet ve egemenlik,
yasanan bir realite olarak kabul edilmiyorsa,
Allah´in kanunlari esas kabul edilmiyorsa,
Allah´in egemenligi siyasi otoritenin tek kaynagi
sayilmiyorsa o zaman detaylara iliskin harcanan caba
bosadir. Teferruata ait her girisim yersizdir. O
zaman en büyük kötülük diger kötülüklerden
daha cok calisip gayret göstermeye, engellemeye
muhtactir.
Peygamberimiz
(s.a.v.) buyuruyor ki; "Sizden kim bir
kötülük görürse ona eliyle engel olsun. Eger
gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse
kalbiyle engel olsun. Bu imanin en son derecesidir."
Müslümanlarin
kötülükleri engelleyebilecek gücleri olmayabilir.
Dilleriyle de engelleme gücleri olmayabilir. Bu
durumda imanin zayif derecesini gösteren
kötülüge karsi antipati duygusu kalir. Eger onlar
gercek ve samimi müslümanlar iseler hicbir güc ve
otorite onlari bu ice dönük eylemlerinden
alikoyamaz.
Kötülüge
karsi kalp ile eylem tavri pasif gözükmektedir.
Peygamberimizin onu bir engelleme olarak göstermesi
onun kendi yapisinda olumlu bir engel oldugunu ifade
etmektedir. Kötülüge karsi kalb ile karsi koymak,
bu kalbin kötülüge karsi aktif bir tavir
takindigi anlamina gelir. Bu kalbin kötülüge
teslim olmadigi ve ondan tiksindigi anlamina gelir.
Boyun egmeyi veya nemelazimciligi mesru bir durum
olarak görmedigi anlamina gelir. Kötülüge karsi
kalbin tavri, bu kötü düzenin yikilmasi yolunda
atilan ilk aktif kuvvet adimidir. Idealindeki "mesru"
düzenin ele gecen ilk firsatta zafere kadar
kötülüge karsi adeta bir gözetim mekanizmasi
olusturulmus demektir. Bu gelismelerin hepsi aktif
bir eylemdir. Buna ragmen Peygamberimizin (s.a.v.)
ifadesine göre bu eylemlerin hepsi de imanin en
zayif derecesidir. Artik müslümanin imanin en
zayifini korumaktan daha asagi bir duruma düsmemesi
gerekir. Sindirici ve dikta bir rejime karsi teslim
olmasi ise, en son dairenin disina cikmak, imanin en
zayif derecesinden de soyutlanmak demektir.
Iste bu
durumda lanetlenmis yahudilerin hak ettiklerine
dücar olunmus demektir:
"Israilogullarinin
kafirleri, Davud´un ve Meryem oglu Isa´nin
dilinden lanetlenmislerdir. Bu lanetlenmelerinin
sebebi, onlarin Allah´a karsi gelmeleri ve O´nun
sinirlarini cignemeleri idi.
Onlar isledikleri
kötülüklerden birbirlerini sakindirmazlardi. Ne
kötü seydi yaptiklari".
|